- 619 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
İŞTE BENİM MAKİNEM
Herkese dert olmuştu,İsmail Ağbi’nin sinema makinesini benden geri aldığı.Kurtköylüler
güzel insanlardı.Acıdıkları için de olsa,severlerdi beni.Kahve köşesinde,babasıyla birlikte
yaşayan,gariban ama akıllı ve sevimli bir çocuktum onlar için.Çamaşırlarımı yıkatmak için
evlerine götürenler de olmuştu,Ramazan aylarında iftar yemeğine çağıranlar da.Hele bit
pireden kurtulduğum günlerde,çocuklarına arkadaş olarak beni tavsiye etmeye bile başla-
dılar.Başarılı bir öğrenci olduğumdan,çocuklarının benimle ders çalışmalarını da çok ister-
lerdi.Bir de köyün küfür etmez tek çocuğu diye bilinmem çok güzeldi.Biraz tuhaf galiba.
Küfrün,hatta el şakalarının kırla gittiği bir köy kahvesinde yaşayan bir çocuğun hiç küfür
bilmemesi.Sanırım,biraz zor inanacaksınız..
Gelelim sinema makinesi olayına.İsmail Ağbi bana önce kendi isteği ile hiç peşinsiz verdiğini
söylediği sinema makinesini,sözünden vazgeçip benden geri almıştı.Hiç peşinsiz makine ve
rilemeyeceğini söyleyip ikibin lira peşinat istemiş,biz de verememiştik.
İnanın bir anda köyün meselesi haline geldi bu iş.Yeni bir sinema makinesi almak için ikibin
lira peşinat gerektiği sanırım yalnız kahvelerde değil,evlerde bile konuşulmuştur.Kurtköy’-
de böyle bir parayı çıkarıp verebilecek bir kaç kişi ancak vardır.Onlar da bizim gibi fakir
birinin neyine güvenip versinler ? Zengin deyince ilk akla gelen bizim de kahvenin sahibi,
köyün en sevilmeyen adamı,İbrahim Ağa idi.Onun umrunda olmadı galiba ama karısı Müzey-
yen teyze beni evine çağırp,karşısına oturttu :
- Nasılsın bakalım Fikret oğlum ?
- Sağol Müzeyyen Teyze,iyiyim...
- Sinema makineni geri almışlar galiba..
- Öyle oldu,aldılar...İki bin lira istedi Maça,biz de veremedik..
- Sinemacı olmayı çok mu istersin ?
- İstemem mi Müzeyyen Teyze !...
-Peki,iyice öğrendin mi,becerebilir misin ?
- Her bişeyini öğrendim,film alınan yerleri bile biliyorum !
-Peki sinemacı olunca,okulun ne olacak ?
- Okuycam ben Müzeyyen teyze,okuyup öğretmen olucam !
- Aferin sana,okulu sakın bırakma tamam mı ?
- Bırakmam teyzem,bırakmam....Ayağa kalkıp yandaki bir odaya gitti.Döndüğünde elinde
küçük bir paketle geldi.Yerine tekrar oturup,paketi bana uzattı.
- Al oğlum.Burda tam iki bin lira var.Git sinema makineni al.Taksitlerini bitirince de yavaş
yavaş bu parayı bize ödersin,tamam mı ?..Nasıl ayağa fırladım,elini kaptım,defalarca öptüm saygıyla,sevinçle..
- Allah senden razı olsun,Müzeyyen Teyze..Allah bin defa razı olsun.Durur mu gözyaşları,
ağlamam mı dakikalarca ! Onu da ağlattım.O yaşıma kadar bana yapılan en büyük iyilikti
bu.Keşke bu iyilik kocası tarafından lekelenmeseydi.Yıllar sonra bir tartışma anında Müzeyyen Teyze’nin kocası,o köyün en sevilmeyen,kendi öz oğlundan bile kı.ına saçma yiyen İbrahim Ağa babama,o karısının bana iyilik olsun diye borç olarak verdiği ve bizim de zamanı geldiğinde ödediğimiz paranın faizini istedi.Ve benim babam,o Kurtköy’ün en fakir,en gariban adamı,bu çok zengin,Ağa lakaplı adama o paranın faizini de ödedi.Bilmem Müzeyyen teyze’nin haberi oldu mu !..
Neyse biz gelelim yine o güzel güne;Müzeyyen teyzenin o parayı verdiği ,benim mutluluk-
tan uçtuğum güne..Koşarak geldim kahveye,babamın yanına.Anlattım mutlulukla.O da çok
sevindi.Kahvede herkes duydu,kucakladılar beni,benimle sevindiler,sağolsunlar.Kahve hal-
kı gerçekten benim ailem gibiydi.Karne getirdiğim günlerde bile mutluluğuma ortak oldular.
Üniversite sınavını kazandığım gün kahveye girip;
-Kazandım babacığım,emeklerin boşa gitmedi diyerek babama sarıldığımda beni alkış yağ-
muruna tutmuşlardı.Kendi çocuklarının başarısı kadar sevinmişlerdi.Öyle de sayılırdı zaten
Hepsinin mutlaka az çok emekleri geçmiştir bana.
O gece babamla ben pek uyuyamadık.İstanbul’a gidecektik;yeni bir sinema makinesi alma
ya.Ben öğrenmiştim;iki bin lira peşinatla kalanı taksit,sinema makinesi satıyorlardı.
Erkenden yola koyulduk,babamla.Minübüslerle Pendik,trenle Haydarpaşa,vapurla Karaköy,
bankalar caddesinden dolmuşla Galatasaray...Galatasaray Lisesi’nin yan sokağında daha
önce bana depozito ödeyemediğim için film kiralamayan darfilm’in makine satış mağazası.
Kapıdan içeri girdik.Pek güven vermeyen gariban,köylü baba-oğul.
-Hayrola ne istiyorsunuz ? diye sordu bizi ilk gören adam.
- Sinema makinesi alacağız diye atıldım hemen.Şüpheli bakışlarla orda masa başında oturan adamın yanına gönderdiler.Karşılıklı oturduk babamla.
- Ukrayna almak istiyoruz,iki bin lira peşinat getirdik dedim.Adam ciddiye aldı bu defa.Do-
labından bir dosya çıkarttı.Önce bir göz attı.
- İki bin lira peşin,ayda beşyüz taksitle toplam dokuz bin lira,dedi.
- Tamam,dedim hemen.
- Peki ayda beşyüz ödeyebilirmisiniz ?
- Tabii öderiz,çalışır öderiz..
- Peki kefil verebilir misiniz ? dediğinde önümüze bir set çekmiş oldu.Ama kararlıydım ben.
Bir çözüm bulacaktım,bulmuştum da..
- Remzi Etker,dedim.Merkez Bankası’nda çalışır.Mukaddes ablamı evlatlıkverdiğimiz kadı-
nın kızı Ümit Hanım ile eşi Remzi Bey’in Merkez Bankası’nda çalıştıklarını biliyordum.(Evlat-
lık Mukaddes Ablam adlı öykümden)
- O da kim,neyiniz olur sizin ?Anlattık,ablamı onlara evlatlık verdiğimizi,ordan tanıdığımızı.
- Peki bu adam size kefil olur mu,senetlerinize imza atar mı ?
- Atmaz olur mu ? Siz yazın senetleri,ben imzalatırım..Adam ayağa kalkıp,
- Siz biraz bekleyin bakalım deyip üst kata doğru çıktı.
Üst katta yanına çıktığı,satış müdürü Uçkun Ertenü.Bizim Remzi Bey’in yeğeniymiş meğer.
Telefon açıp,olayı anlatıyor.Remzi Bey de sağolsun,kefilliği kabul ediyor.Senetleri hazırla-
yıp elime tutuşturdular.Babam yanlarında bekledi.Ben önce bankalar durağındaki Merkez
Bankası’na sordum,orda yoklar.Unkapanı Şubesi’ne gidip buldum,hiç sorgusuz imzaladı se-
netleri,sağolsun Remzi bey.Koşarak geldim darfilm’e.Peşinatı ve senetleri verdik.Makine
mizi kurup,denediler.Kullanmayı anlattılar.Aslında ben çoktan öğrenmiştim.Dört parçadan
meydana geliyordu,sinema makinem.Taşımak hiç de kolay olmadı.Ama mutluluktan yorul-
duğumuzu bile anlamadan köye ulaştık babamla.Bahçeye kurdum makinemi.O akşam para
toplamadım.Bedava seyrettirdim,John Wayne’ın Kahraman Süvariler adlı filmini.
Artık ben bir sinemacıydım.Kurtköy ve civar köylerde onüç sene sürecek seyyar sinemacı-
lığım böylece başlamış oldu.
Sinemacılık bana çok şey verdi ve benden de çok şey aldı.Kısmet olursa bunları da anlatmak isterim.Şimdilik hoşça kalın....
Fikret TEZAL