Hatalarımı düzelten kimse uşağım bile olsa efendim olur. -- goethe
sürgünce
sürgünce
@surgunce

KIRILASI AYNALAR

16 Mayıs 2007 Çarşamba
Yorum

KIRILASI AYNALAR

3

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

991

Okunma

KIRILASI AYNALAR


KIRILASI AYNALAR


Bir bardak soğuk su ,senin için gibi.Gırtlağımı yakan su mideme inerken yine aklımda sen

vardın. Sadece aklımda mı tüm benliğimde.8 gündür hep aynı hayatı yaşıyordum, 8 gün dışarı

çıkmamış; bütün gün vakitleri öldürüyordum ağlamakla. Peki ya sen , tüm bunlardan haberdar

mıydın? Belki de. Benim gibi miydin yoksa çoktan yeni hayatlar mı yaşamaya başlamıştın.

Gittiğin o 8 günden beri hangi yeni korkular girmişti hayatına ya da hangi yeni seviçler.

Bırakıp gitmek yani yaralar açmış mıydı derinlerinde? Bilmiyorum ama; ben de tedavisi

olmayan hastalıklar doğmuştu. Sevinçlerim kanser, ümitlerim bir vebayla kıvranıyordu.

Seni düşünerek geçtim mutfaktan salona. Antredeki aynaya bakmadım, 8 gündür olduğu

gibi. Oysa ki ordan her geçtiğimde gayri ihtiyarı bakardım. Beğenme beğenilme düşüncesiyle

çünkü; sen vardın. Senin için bakardım aynaya, anlamını öyle kazanırdı bakmak. Ben

değildim orada görünen senin için bakılan bir benlik vardı. Yıllarca hep seninle bu evde, iki

kişilik tek bir ruhla bakmıştım ya, öyle seyretmiştim kendimi. Ama artık ne önemi vardı ki?

Anlamsızdı bakmak aynalara. Orda göreceğim saf benimden başka bir şey değildi. Biliyorum

saçlarım karışmış, gözlerim kançanağı, burnum kızarmıştır. Şimdi gerçekten kendimdim, tüm

bağlarımdan ayrılmış, tüm sahipliklerimden sahipsizdim. Ama bakamadım işte, sahipsiz aldı

ayna.

Ne garipti. Bu ev sanki en başından beri iki kişi için yapılmıştı. Bu evi yıllar önce almış ve

bana hediye etmiştin. Zaten bizden önce de kimse yaşamamıştı bu evde. 5 yıl boyunca iki

kişilik tek bir ruh yaşamıştı bu evde. İki ses, iki yürek, iki beden ama tek ruh. Hep böyle

kalmalıydı; iki kişilik. 3 kişilik değil tek kişilik de değil yalnızca iki kişi. Oysa bir haftadan

beri hayır tam olarak 8 günden beri tek kişi yaşıyordu, tabi yaşamak denirse. Şüphesiz

fazlaydım artık bu evde. Sen gittiğinden beri birine aitti ama o biri fazla geliyordu artık. Zaten

yokluğunun dördüncü günü satışa çıkamıştım. Ayna gibi ev de kimliksiz kalmıştı.

Ellerimin arasına aldım başımı. Ağlamaktan başım ağrımıştı. Sen ne yapıyordun şimdi

diye düşündüm sonra vazgeçtim bu düşüncemden. Demek yaşamayı beceriyordun bensiz. O

halde ben de sensiz yaşayabilirdim. Varsın dünya bir labirent olsundu hiç çıkamasamda,

varsın insan insanın kurdu olsun, ayakta kalabilirim diye geçirdim içimden. Her ne kadar

yalnız ayağa kalkmayı hiç denememiş olsam da.

8 gün öncesin hatırladım.Yayınevinden geldiğimde kitaplığın şiir kitapları olan bölümnde

o beyaz kağıdı gördüğüm anı hatırladım. Sahi neden oraya koydun ki, konulası yerler varken.

Beyaz değil kırmızı bir kağıda yazmalıydın ayrıca vedanın delilini. Ateş kırmızısı, kan

kırmızısı, terk etme kırmızı... Bu beyaz sayfa böylesi bir suç için çok masumdu, yakışmıyordu

‘olmuyor, yapamıyorum,’ ve ‘gitmeliyim’ sözcükleri bu saflığa. Bu kadar basit miydi?

Basitmiş demek.

Elbette gidebilirdin. Ben seni hiç zincir altına almadım biliyorsun. Hep özgürdün,

sonsuzluğuna kilit vurmamıştım ki. Gidebilirdin elbet ama; gidebilmeyi ne zaman

öğrendin.Bu kelime ne zamandan beri zihninde yer ediyordu. Bensizliği öğrendin demek, iki

kişilik tek ruh değil tek kişilik tek ruh olma suçunu ne zaman yazdın düşüncelerine. Demek

uzun zaman bununla uğraştın; şüphesiz uzun zaman gerekliydi. Başardın da, gidiyorum

diyebildiysen başardın demektir. Gitmek öğrenilirmiş, alıştıklarımız, kopmaz parçalarımız

gün gelir koparmış demek. Adem bile yitirdiyse parçasını, herkes yitirebilir parçasını. Sende

yaptın bunu, öğrendin bensizliği, gözlerimden son damlayı silerken bunları düşündüm işte.

Ben sen değil miydim, sen de ben. Alıştıysan bensizliğe, ben de sensizliğe alışabilirim.

Aynıydık biz, aynı acılara üzülen, aynı sevinçlere ağlayan, aynı anda korkulara kapılan.

Madem böyle yalın bir ikizlik vardı ruhlarımızda, senin yaptığını ben de yapabilirim.

Kimseye hitap etmeden okuyabilirim şiirlerimi, yemeğin tuzunu kaçırdığımda tek başıma

ekşitebilirim yüzümü, bir omuzda değil de yastığa koyup başımı uyuyabilirim. Sen yaptıysan

8 gündür ben de yapabilirim, dedim yapamayacağımı bilerek.

Peki ya ilk yazılarımı kime okuyacaktım. Sen tek otoritemdin. Sen beğenmezsen yakılırdı

o şiirler. Senin sesinden duymadıkça anlam kazanmazdı ki. Bir şeyi beğenmezsen eğer ben de

sonradan anlardım iyi olmadığını. Kim yazdıklarımı beğenmeyecekti şimdi, kim üzerini

karalayacak, buruşturup çöpe fırlatacaktı. Eğer yazılarımı okumadan durabildiysen 8 gün, ben

de yeni yazılarımı sana okutmadan beğenebilirim.

Aklıma ne geldi biliyor musun?Neden ben gitmeyi, başımı alıp kaygısız uzaklara yitip

gitmeyi hiç düşünmedim. Bir adım öndesin benden. Sen düşündün bunu, hem alıştırdın

kendini, hem öğrendin. Yine yapamadıklarımı yaptın. Takdir ettim seni doğrusu;

düşüncelerine yeni bir boyut kattığın, düşlerine bir farklılık getirdiğin için. Oysa ben hiç

düşünmedim bunu. Aklımın kıyılarında ki tek bir zerreye dahi getirmedim. Neler

düşünmüştün öyle; düşüncelerin de yabancılaşmıştı demek.

İşte; korkularıma ağlıyordum. Tek başıma ayakta duramayacağımı bildiğim için

ağlıyordum. 5 senedir sana bağlanmıştım. Hayata tutunurcasına sımsıkı, parmaklara yapışan

bebekler gibi. Ya senden öncesi neydi? Hatırlamıyorum. 29 senelik hayat kitabımı senle

geçen 5 yıl doldurmuştu. Ondan öncesi yazılmamıştı bu kitaba, kayda geçmemişti. Ama şimdi

başlamak zamanıydı. Yeni kitaplar yazmak, yeni kayıtlar tutabilmek zamanıydı. 29 senelik bu

kitaba yeni başlangıçlar girmeliydi artık. Ama işte asıl mesele başlayabilmekti. Bilirsin

şiirlerimin ilk kelimelerini günlerce yazamadığım olmuştu. Şimdi ilk lâfızı nasıl yazacaktım.

Yazamıyordum ki. ‘Oku’ gibi üç harflik girişler yapamıyordum. 8 gündür bir ârafta

yaşıyordum ama çıkmak lazımdı. İlk olarak da o aynaya bakmalı sonra paramparça

edilmeliydi. Ardından bu evden gitmeli, eve başkalarını alıştırmalıydı.

Kalktım ve aynaya yöneldim. Bakabilecek miydim sensiz. Senden arınmış bir şekilde

yalnız kendi benliğimle. Yeni yazgımı yaşamaya doğru yürüdüm. Gölgemi gördüm ilk,

derken irkildim birden kapı çalıyordu.

Aynaya mı bakmalı, kapımyı mı açmalıydım. Bir kaç saniye sonra aynaya bakamadan

kapıya yöneldim. Açtım sendin, gelen sendin. Başın öne eğik, elin duvara dayalı bir halde;

‘Yapamadım, affet’ dedin. Demek başaramamıştın bensizliği, denemiş ama başaramamıştın.

Benim gibi bir ârafta yaşamıştın 8 gün. Demek yeni yazgılar yazılmamıştı. İçeri girdin,

beraber yürürken salona doğru, ancak o zaman aynaya bakabilmiştim.


Paylaş
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Kırılası aynalar Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Kırılası aynalar yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
KIRILASI AYNALAR yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
kutsal mavi
kutsal mavi, @kutsalmavi
17.11.2007
çok ama çok güzeldi..bi ara iyice hüzünlendim..gözlerim doldu...ama nasıl mutlu oldum geri döndüğüne..ve bu öykünün mutlu bir son ile bittiğine...

sağlıcakla kalasın...keşke her öykü böyle mutlu sonla bitebilse!!!
andelip
andelip, @andelip
3.11.2007
GÜZELDİ GERÇEKTEN,
BİR ANDA KENDİM ZANNETTİM KIRIK AYNADAKİ..
FİRAK İLE VUSLATIN İNSAN RUHUNDAKİ TESİRİNİ ÇOK GÜZEL DİLE GETİRMİŞİNİZ.
TEŞEKKÜRLER..
siyahsuskunluk
siyahsuskunluk, @siyahsuskunluk
26.6.2007
Ümit ve yeis arasında tatlı bir öykü.
Sevdim.
Kutlarım.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.