- 1915 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Bir masal misali insan; bir varmış, bir yokmuş!
Dün tanışmıştık, sevgi dolu ve geleceğe bulutsuz bakan gözleri vardı sanki. Arkadaşlarımızın arasında başbaşa kalıp, etrafımızda seslerini hiç duymadığımız kalabalık arasında özel bir kabinde gibi konuşmuştuk, belki bir veya iki saat... Doyamadık bu muhabbete; ne ben, eminimki ne de O... Ayrıldık... Tekrar buluşmak için sözleşmedik de... Tekrar görüşmek dileğiyle demişti. Umarım demiştim ben de. Umarım...
Ondan ayrıldıktan sonra eve gelip, Onunla geçen zaman aldığım hazzı sorguladım hücrelerimde. Sanki duygularımın arasında yokluğunu, Onu bulduğumda anladığım eksik bir parçaydı. Ona aşık olmayı ne kadar isterdim diye düşünürken, aşkın; olmayınca, istemekle hiç olmadığını zaten yüreğimden öğrendiğim şekliyle biliyordum. Bildiğim bir şey daha.., Onu çok sevmiştim...
" Aynı otobüste, aynı koltuklarda, aynı bilete sahip, aynı yöne giden insanlar var dünyanın dört bir yanında... Bizim muhabbetimizin ayrıntısı bu belki de... Farklısın." demiş eklemişti; Ama unutmaki, bu farkı gördüğüm için ben de farklıyım... Sanki gelecekten gelerek girmişti dünyama ve sanki hep tanıdık gibiydi. Ne kadar akıllı, bilgili olduğuna liseden sonra girdiği üniversitenin 1. sınıfından ayrılıp okumamış olduğunu öğrenirken oldukça şaşırmıştım. Kafa dengi olmak kötü bir şeymiş okul yıllarında diye ekleyip sözlerine gülümsemişti... Öyle dostça hissetmiştim ki O’nu; sanki okul yıllarında herşeyi paylaştığım sınıftaki sıra arkadaşım gibiydi...
Tanıştırılırken adını anlayamamıştım. Yüzüne bakıp sordum O’na. "Afedersin adım ne demiştin?" yüzüne odaklanmış gözlerime bakıp "Zeynep" dedi. Sonra kalkıp gittik herkesle beraber...
Ama gözlerim gözlerinde kaldı...
Ciciydi.., çok ama çok cici....
Gece olabildiğince ilerlemişti, uykunun göz kapaklarımı her ziyaret edişinde Onunla görüşüp sohbet edebilme ihtimalimin yaklaştığı saatlerin heyecanı ile çarmıha gerilmiş gibiydi göz kapaklarım. Ne olurdu yolda karşılaşsak, ne olurdu sanki günlerce konuşabilsek... Bir sevgili dostumdan duyduğum gibi; Bir balıkla, içinde bulunduğu su kadar uzağız birbirimize" Keşke Onunla aynı mahallede oturabilseydik... Ya da keşke aynı dünyada yaşayabilseydik! İnsan bir masal misali; bir varmış, bir yokmuş...
Onu kaybettiğimi öğrendiğimde, kalabalıklar arasında yalnız kaldım, çaresiz, titrek... Görünürde hiçbir iz yoktu ama kanıyordum, hem de uçsuz bucaksız, kıpkırmızı kanadım... Onu tanıdığımın ertesi günü kaybettim. Ama yüreği hep yüreğimde, dostluğu, sözleri, yaşama isteği... Ölüm! Ne önemi var ne şekilde geldiğinin... Her şekliyle yok oluyoruz ya...
"İnsanlar yalan söylediklerinde, hayatın bir parçasını öldürürler. Bu aslında insanların yaşam sıkları solgun ölümlerdir..." (Metallica- To live is to die) Bana bu sözleri hatırlattığında kendi kendime söylediğim küçük yalanların aslında içimde koskoca mezarlar açmış olduğunu anlamış oldum.
Hayat hiç kimseyi kırmaya değmeyecek kadar ölüme yakın. Hayat herşeyi sevecek kadar uzun... Hayatta yokluklarına katlanamadığını hissettiğin insanları çoğalt demişti... Nasıl olursa olsun yüreğine dokunan insanlara sarılmalı, demiştim. Bakışıp dudaklarımızın tebessümden kıvrılışlarını izlemiştik.
Güzel yürek, belki çok uzun konuşamadık ama bana kazırdıkların, sihirli bir elle dokunmuşcasına yüreğimde açtığın o pencere, o gönüllerden gönüllere uzanan sevgi kıyıları.., Bir anahtar gibi geldin, çevirdin gittin. Ardında şimdi hiç son bulmayacak bir düşünce; sevgin...
Güzel insan,
Dostum;
Herşeyim
Canım...
Seni tanımamış olanlara gözyaşlarım...
Onun gidişinin ardından toparlanmam zor oldu. Ama hayata küsmedim hiç. Bir kaç saatte tanıdığım bir yüreğin aklımın köşelerinde açtığı hücrelerle şekillendirdim dünyamı, yüreğimi.... Keşke evet keşke Ona aşık olmuş olabilseydim...
Bülent ÖZTÜRK