HÜZÜNLÜ BİR AŞK ÖYKÜSÜ...
K A D I N
Gerçek bir aşk değil miydi o yüreğindeki?
...............!!
El ele çıktığımız o yolculuk niye yarım kaldı sevgili?
..............!!!
Dönüp giderken ardına, yüzüne yerleşen o ağır hüzünle el salladın yalnızca.Ağzımızı açıp tek kelime edememiştik nasıl olduysa... Bütün soğukluğuyla aramızda duran gizli bir güç, avuçlarıyla kapatmıştı sanki ağzımızı. Bir şeyler söylemek isterken....sustuk. Konuşsaydık belki biraz daha kanatacaktık nedensiz ayrılığın yarasını.Son sözlerin içine sıkıştıracaktık sevgiyi. Konuşsak ağlayacaktık belki. İntihar mavisi gibiydi bu zamansız , bu anlamsız vedanın rengi...
.........Ve,
Yıllar geçti........!!!
Bana el salladığın , bir yanımı da valizinin bir köşesine sıkıştırdığın o lmandayım şimdi.
Suskun bir vedanın ardından ağır bir hüzünle el sallayışını hatırlıyorum, daha dün gibi.
Ah! sevgili...
O gün bu gündür, yüreğimin kıyılarına tutunup, orada öylece kalan bir sızıyla nefes almaktayım hala.
Kaç kereler boğazıma düğümlendi hasretinin rutubet kokan eskimişliği...
Ulaşmak istedim sana...
Nerde, nasıl ve kiminle olduğunu hiç düşünmeden...
Bir gece ansızın çalmak istedim kapını. Vedalaşırken koruduğum o suskunluğu yırtarcasına haykırmak istedim sana.
Adressizdin...
Kayıp bir şehirdi yaşadığın yer.Kayıp şehri bulsam da kaybolan şehrin içinde kaybolan sana ulaşmaya yeter miydi gücüm?
Defalarca çıktım yola, seni bulmak adına.Ve hep o veda anı suskunluğundaki gözlerin canlandı hafızamda.Giderken tek kelime etmemiştin ki...’ Bir gün döneceğim’ ’bekle’ ya da ’unut’ dememiştin ki...! Beni öyle derin bir belirsizliğe hapsetmişsin ki , bunu şimdi anlıyorum sevgili...
’Kangren olmuş kolu kesmeli’ derlerdi. Bu bekleyişim ve gelmeyişin baştan sona kangrene çevirmişti beni. Öldürmeliydim o halde kendimi. Kangren olmuş bir vücutta inadına yaşayan bir ümit vardı. Ona kıyamadım sevgili...
Hiç bir umuda yer bırakmamıştın oysa. Ne acı ki umutsuzluğa da... Umut ve umutsuzluk adına savruluşlar yadigar kalmıştı senden bana.
Nasıl gelecektim sana?
Hangi benliğimle çalacaktım kapını?
Ya ardına kadar açacak, ya da aralayıp yeniden kapatacaktın kapıyı.Yarı yolda geri döndüm bütün yolculuklardan...Her geri dönüşümün ardından, yine bekledim seni.
Öyle ya, aklına düşerdim bir an, sen gelirdin belki...
.........
Çay bahçelerinin ince belli bardaklarındaki demli çayları yudumlarken,
Gün batımında umudumu bir gün doğumuna saklarken,
Bahar yağmurlarının ıslattığı caddeleri adımlarken,
Denizi, martıları, gemileri buğulu gözlerle seyrederken,
Gece lambamı yakıp, yazdığım romanıma dalıp giderken,
Bekledim seni...
Hiç bilmediğim evlerin, tahta köşklerinde oturup düşünürken,
Senden kalan eski fotoğrafları yeni albümlere özenle yerleştirirken,
Her kapı çalışında ’sensindir’ diye koşup, ’sensizliğe’ boyun bükerken,
Bekledim seni...
Kimi zamanlar siyahlar içinde matem ile,
Seninle ezberleyip te, sensizken tekrar tekrar söyleyip unutmadığım besteler ile,
Yılların eskitemediği sözlerle , yeminlerle,
Karanlık tünellerin sonundaki ışık ümidyle,
Bekledim seni...
Bir roman yazdım gittiğinden beri... Gidenin ardında kalan sevgiliyi anlatan. Getiremedim henüz sonunu.’ Bir gün çıkıp gelirsin de mutlu son ile bitiririz ’ belki diye , onu da suskun bıraktım kitaplığımın bir köşesinde. Ama ya gelmezsen...
İşte bundan korkuyorum sevgili... Mutsuz biten romanlar yazmayı sevmiyorum ben. Umutsuz yaşamayı beceremediğim gibi...Her ne kadar acı, gözyaşı, bekleyiş olsa da romanda, herşey çok güzel olmalı sonunda...
Ah! sevgili...
Kum saatini sensizliğe çevirip gittin gideli zamanla takışıyorum. O , sensizliğe aktıkça ben isyan büyütüyor, sonra öldürü isyanı, pencere diplerinde umut adlı çiçekler büyütüyorum.
Dönüşüne kurup tüm saatleri,
Tül perde ardında ,
Yolunu gözlüyorum...
Bu gün olmasa da ,
Bir gün ,
DÖNECEKSİN değil mi?
.................bekleyişle geçen yıllar.................!!
( Yıllar sonra bir sabah genç kadının kapısı çalar. Ak saçları , titrek elleriyle açar kapıyı. Kapıda daha önce hiç görmediği bir adam ona kırmızı bir zarf uzatır ve hiç bir şey söylemeden gider. Kadın şaşkınlıkla çöker kapı eşiğine ve zarfı açar)
Benim gece gözlü sevgilim...
Biliyorum ki bekleyişlere yükledin koca bir ömrü. Ve asla vazgeçmedin beklemekten.
Ve yine biliyorum ki , seni bulmak ve seni sevmek YAŞARKEN yaptığım en doğru, en güzel en gerçek eylemdi...
Hayata dair tüm umutlarının bir köşesinde adım geçerken, seni umutsuzca ölüm acısıyla başbaşa bırakamazdım.
Suskun bir vedaydı bu aşka yakışan...
Hani bilseydim şu dünyada benden başka sevebileceğin insanlar olduğunu, o zaman benden sana kalan tek şey umutsuzluk olurdu. Ama biliyorum gece gözlü sevgilim...Sen benden başka bir yüreğe sığamazdın.
Belki kapını çalamam beni beklediğin bir gece yarısı..
Ama gökyüzünden her daim izlerim güzel yüzünü... Ve her gece misafir olurum rüyalarına.
Acele etme gece gözlü sevgilim,
Zamanı gelince ait olduğun yere geri döndüğünde ,
Bir mahşer gününde,
Seni bekliyor olacağım.
özlemle....
AYŞE YÖRÜK
05.05.2007 İST.
YORUMLAR
Çay bahçelerinin ince belli bardaklarındaki demli çayları yudumlarken,
Gün batımında umudumu bir gün doğumuna saklarken,
Bahar yağmurlarının ıslattığı caddeleri adımlarken,
Denizi, martıları, gemileri buğulu gözlerle seyrederken,
Gece lambamı yakıp, yazdığım romanıma dalıp giderken,
Bekledim seni...
Yorumsuz çünkü mestoldum.
sağlıkla ve segiyla kal.
...ceynan...