BADEM AĞACI
BADEM AĞACI
Yine böyle bir güzel ilkbahar günlerinden biriydi, arkadaşım Mahir’le o sıcak serin karışımı bahar günü belki amacımız biraz kırlarda gezinmek, birazda kendi dünyamızı süsleyecek birkaç kır çiçeği toplamaktı. Hasan amcanın bahçesine vardığımızda O’nunda orada olabileceğini ve bugün bile unutamayacağımız bir ders alacağımızı o çocuk düşüncelerimizde uyandıramamıştım. Kırda büyük bir sevinçle koşup o renk cümbüşü çiçek vadisinde Hasan amcanın bahçesinde onun için belki o an bir servet değerindeki badem ağacına vardığımızda başladı her şey.
Tutamadık belki kendimizi ve nefsin hevesle birleşme noktasında büyük bir zevkle başladık o taptaze badem çağlalarını yemeye. Mahir’in ağaca çıkmasıyla bende tırmandım o yemyeşil dallarının arasına. Ağaç yüksek ve çok büyüktü, dalların arasında korkusuzca dolaşırken aşağıdan gelen Hasan amcanın “Kim var o ağacın tepesinde…” diyerek yüksek sesle bağırması halen kulaklarımda. O an tek çözüm olarak aşağıya düşme korkusu ile karışık, Hasan amcanın taş ve sopa darbelerine boyun eğmekten başka bir çaremiz kalmamıştı. Evet, belki o gün Hasan amca bize çok kötü davrandı ve dayak yedik ama bugün o gün yaşadığımız olayı hayatıma yansıttığımda aslında Hasan amcanın bana belki farkında olmadan iyilik yapmış olduğunu anlıyorum. Belki değişik boyutlarda tartışılabilir bu konu ama ben dersimi almıştım. Şimdiki hayatıma o gün yaşadığım olayı yansıttığımda, aslında badem ağacı hayatım, Hasan amca da hayatta karşılaştığım zorluk ve engellerimdi. Eğer ağacın dallarını kurtulabileceğimiz bir noktaya eğerek bir yol bulabilseydik Hasan amcadan dayak yemeyecektik. Ve belki o gün topladığımız birbirinden güzel kır çiçeklerini o badem ağacının altında unutmayacaktık...!
Mahir şu anda Almanya’da ve onu sevgiyle anıyorum....