- 1800 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
İyi ki doğdunuz çocuklar bugün 23 Nisan
O gün, herşeyden habersiz anneciğinin babacığının sevgi dolu arzusu ve isteğiyle, annesinin rahmine düşüvermişti bebecik. Günler, haftalar, aylar derken elleri ve ayaklarıyla gelişiverdi kendiliğinden.
Bu arada, olup bitenleri kendince anlamaya çalışıyordu. Annesinin karnındaki hayat onun için çok rahat ve güvenliydi bu yüzden çok mutluydu orada.
’’Annemin rahmindeki hayat ne kadar güzelmiş meğer iyi ki gelmişim buraya.’’ diye düşünüyormuş bebecik.
Aylar ilerledikçe, kendisini ve etrafını keşfetmeye başlamış. Bunları sorgularken de karşısına annesiyle kendisini hayata bağlayan kordonla tanışmış.. O zaman anlamış ki hiç bir sıkıntı çekmeden huzur içinde bu kordon sayesinde besleniyor ve gelişip büyüyormuş.. ’’Annem ne kadar güçlü ve şefkatli, bu kordonla bütün ihtiyacımı karşılıyor.’’ diye düşünmüş..
Aylar ilerledikçe ’’yolun sonu’’ yaklaşmış. Yakında annesinin rahminden bu güzel ve huzurlu dünyadan ayrılacağını hisseden bebeciği bir düşüncedir alıp gitmiş.. Dokuzuncu ay olduğunda ise iyice kara kara düşünmeye başlamış.. Korkmuş ürkmüş heyecanlanmış elinde olmadan.. İçinden bir ses. Bunun çok normal bir gelişim olduğunu, artık büyüdüğünü buraya sığamıyacağını dışardaki dünyada onun anne ve babasının beklediğini onu özlediklerini ve çok seveceklerini söylemiş..
’’Ben burada rahatım. Doğmak istemiyorum!’’
’’Bana hayatı sağlayan kordondan koparsam yaşayamam ki’’
’’Öyle deme! Hem ne biliyorsun bel ki bundan sonrada hayat vardır?’’ Diyerek yine cevap vermiş içindeki ses..
’’Ya annemi göremezsem?’’
’’ Hem bak, bu dünyaya kim gelirse gelsin, ellerinde olmadan, hepsi diğer dünyaya geçmişler.. Sende artık rahat ol lütfen’’ diye eklemiş ses.. En sonunda annenin doğum anı gelmiş çatmış..
Bebecik başka bir dünyaya gözlerini açtığını farkedince başlamamış mı sevinçten ağlamaya..
Artık ne gördüğüne ne hissettiğine inanamıyormuş. Mucize gibi bir şeymiş bu..
Çünkü, anneciğinin göğsüne yaslanmış, dünyanın en tatlı sütünü içiyormuş..
’’İyi ki doğdun bebek, iyi ki doğdunuz çocuklar, bugün 23 Nisan.’’
’’ 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’’
23 Nisan 1920 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin açıldığı günün yıldönümü olarak kutlanmaya başlanan ulusal bayram, ilk kez 23 Nisan 1920’de “Hakimiyeti Milliye Bayramı” olarak kutlanmıştır.
Atatürk’ün Türk çocuklarına armağan ettiği bayram dünya çocukları arasında sevgi ve dostluk bağlarının geliştirilmesi ve tüm insanların barış içinde yaşayacakları bir dünyanın oluşmasına katkıda bulunmak için her yıl düzenlenmektedir.
Çocuk Hakları Bildirgesi!
Çocukların erişkinden farklı fiziksel, fizyolojik, davranış ve psikolojik özellikleri olduğu, sürekli büyüme ve gelişme gösterdiği bilincinin yerleşmesi, çocukların bakımının bir toplum sorunu olduğu ve bilimsel yaklaşımlarla herkesin bu sorumluluğu yüklenmesi gerektiği düşüncesi 20 Kasım 1959’da Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda "Çocuk Hakları Bildirgesi" ile kabul edilmiştir. On ilkeden oluşan bu bildirge aşağıdaki gibidir:
1. İlke : Tüm dünya çocukları bu bildirgedeki haklardan din, dil, ırk, renk, cinsiyet, milliyet, mülkiyet, siyasi, sosyal sınıf ayırımı yapılmaksızın yararlanmalıdır.
2. İlke : Çocuklar özel olarak korunmalı, yasa ve gerekli kurumların yardımı ile fiziksel, zihinsel, ahlaki, ruhsal ve toplumsal olarak sağlıklı normal koşullar altında özgür ve onurunun zedelenmeyecek şekilde yetişmesi sağlanmalıdır. Bu amaçla çıkarılacak yasalarda çocuğun en yüksek çıkarları gözetilmelidir.
3. İlke : Her çocuğun doğduğu anda bir adı ve bir devletin vatandaşı olma hakkı vardır.
4. İlke : Çocuklar sosyal güvenlikten yararlanmalı, sağlıklı bir biçimde büyümesi için kendisine ve annesine doğum öncesi ve sonrası özel bakım ve korunma sağlanmalıdır. Çocuklara yeterli beslenme, barınma, dinlenme, oyun olanakları ile gerekli tıbbi bakım sağlanmalıdır.
5. İlke : Fiziksel, zihinsel ya da sosyal bakımdan özürlü çocuğa gerekli tedavi, eğitim ve bakım sağlanmalıdır.
6. İlke : Çocuğun kişiliğini geliştirmesi için anlayış ve sevgiye gereksinimi vardır. Anne ve babasının bakımı ve sorumluluğu altında her durumda bir sevgi ve güvenlik ortamında yetişmelidir. Küçük yaşlarda çocuğu annesinden ayırmamak için bütün olanaklar kullanılmalıdır. Ailesi ve yeterli maddi desteği olmayan çocuklara özel bakım sağlamak toplumun ve kurumların görevidir. Çocuk sayısı fazla olan ailelere devlet yardımı yapılmalıdır.
7. İlke: Genel kültür ve yeteneklerini, bireysel karar verme gücü, ahlaki ve toplumsal sorumluluğu geliştirecek ve topluma yararlı bir üye olmasını sağlayacak eğitim hakkı verilmelidir. Bu eğitimde sorumluluk önce ailenin olmalıdır. Eğitimin ilk aşamaları parasız ve zorunlu olmalıdır.
8. İlke : Çocuk her koşulda koruma ve kurtarma olanaklarından ilk yararlananlar arasında olmalıdır.
9. İlke : Çocuklar her türlü istismar, ihmal, ve sömürüye karşı korunmalı ve hiçbir şekilde ticaret konusu olmamalıdır. Çocuk uygun bir asgari yaştan önce çalıştırılmayacak, sağlığını ve eğitimini tehlikeye sokacak fiziksel, zihinsel ve ahlaki gelişmesini engelleyecek bir işe girmeye zorlanmayacak ve izin verilmeyecektir.
10. İlke : Çocuk ırk, din ya da başka bir ayrımcılığı teşvik eden uygulamalardan korunacaktır. Anlayış, hoşgörü, insanlar arası dostluk, barış ve evrensel kardeşlik ortamında enerji ve yeteneklerini diğer insanların hizmetine sunulması gerektiği bilinciyle yetiştirilmelidir.
’’Ulusal egemenlik öyle bir ışıktır ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar batar, yok olur.’’ Kemal Atatürk
’’ Melekler yüreğinizden öpsün çocuklar.’’
Sabiha Rana