SÜTLAÇ
SÜTLAÇ
Arkamdan büyük bir darbe almış ve diz üstü yere kapaklanmıştım.Kısa pantolonumu giymemiş olsam belki bu kadar canım yanmayacaktı.Asfalta çarpan dizlerimin acısı belki çok fazlaydı; ama ben hiç hissetmiyordum .Sadece elimden etrafa dağılmış gazoz kapaklarına bakıyor ve içimdeki öfkeyle homurdanıyordum.Arkama dönüp baktığımda Cem hızla koşuyordu ve epeyce uzaklaşmıştı. Onu yakalamam imkansızdı artık.Etrafımı şöyle kolaçan ettim ve diğer çocukların da gazoz kapaklarım gibi dağıldıklarını gördüm . Öğlen sıcağında bin bir zorlukla annemden izin alıp sokağa çıkmıştım zaten ve Cem’i evinden çağırıp tüm erkek çocuklarını mahallenin ortasına toplamıştım. Herkes gazoz kapağını çıkarmıştı.En sevdiğimiz gazoz kapağını çamurla doldurup bir güzel kurutmuştuk.Cem beş_altı adım sayıp düz bir çizgi çekmişti asfalta tuğla parçasıyla .Kahverengi çizginin üzerine ikişer kapak koymuştuk hepimiz, sonra yine altı adım geriye gidip sırayla elimizdeki çamurla dolu kapaklarla nişan almış ve vurmuştuk diğer kapakları.İlk oyunda herkes bir –iki kapak geri ütmüştü.İkinci oyun başladı ve bu sefer on adım geriden atacaktık kapaklarımızı .Kızım diye en sona bırakırlardı beni.Çocuklardan hiç biri gazoz kapaklarını vuramamıştı ve sıra bana gelmişti.Çok heyecanlanmıştım şöyle kocaman bir derin nefes alıp sonra da gazoz kapağımı öpüp başıma koyduktan sonra nişan almış ve hızla fırlatıvermiştim.Kapağım havada uçup giderken ben nefesimi tutmuş dualar ediyordum.Kapağım, şaaak diye bir ses çıkarmış en baştaki kapağı vurmuştum.Cem ve tüm çocuklar şaşkınlıktan bir bana bir de yerdeki kapaklara baktılar ve ben büyük bir heyecanla zıplayarak yerdeki tüm kapakları avuçlarımın içine almıştım.Öyle çoktular ki avuçlarıma sığmıyorlardı.Ben heyecanla yere oturmuş kapaklarımı toplarken tüm çocuklar vaaaay kıza bak ya...Nasıl da üttü bizi diyerek hayretle bana bakıyorlardı.Bense iki avucumu dolduran kapakları dökmeden tutmaya çalışıyor bir yandan da Cem na’ber bak nasılmış bakışı atıyordum.Tam o sırada elimdeki iki kapak yere düştü ve ben de onları almak için yere eğildim.İçimden de sümüklü kız sizi yendi işte ohhhh!diye bağırıyordum ki...Sırtıma öyle sert, öyle hızlı, öyle nefes kesen bir yumruk yedim ki elimdeki diğer kapaklar öne doğru fırlayarak savrulmuş ,bense yere yüz üstü kapaklanmıştım.Sırtımdaki o ağrıyı mı,dizlerimdeki ve ellerimdeki acıyı mı yoksa Cem’in savrulan kapaklarımı bir çırpıda toplayıp kaçışının darbesini mi duyayım anlayamamıştım. Cem ah Cem !Bunun hesabını mutlaka soracağım sana diye yeminler ediyor ağzımdan köpükler saça saça nefretle ardından bağırıyordum.Üç –beş tane kalan kapaklarımı toplayıp cebime yerleştirirken omzumda birinin elini hissetmiştim..Neden ağlıyorsun böyle çocuk diyen çok güzel bir ses duydum. Ağladığımı hiç farketmemiştim ama ağlıyordum gerçekten.Gözlerim kaldırıp bu güzel elin sahibine baktım mahallenin en güzel kadını, bizim evden 3 ev aşağıda oturan –anlamını bilmem ama- dul Saniye’ ydi bu abla.Elini uzatıp gülen bir yüzle beni kendisine doğru iyice çevirip beni baştan aşağı güzel gözleriyle süzdü.
_Aaa!Dizlerin kanıyor çocuk.Hadi kalk kanı durduralım hem de sen neler oldu bana tane tane anlat bakalım.Hem de artık ağlama .Tamam mı çocuk?diyerek ellerimi tuttu.
Bir elimde torbam, bir elimde Saniye abla, gözlerimde yaş ve öfke onun evinin bahçesine kadar yürüdük ve beni bahçesindeki iskemleye oturttu.. Hemen içeri girip elinde tendürdiyot ,pamuk ve oksijenli suyla çarçabuk yanıma geliverdi.Eğilip canımı hiç acıtmadan dizlerimdeki yaralarımı temizledi ve dikkatlice sardı.Bunları yaparken o, hiç konuşmadık ikimizde; ama ben acımı anlamasın diye dişlerimi sıkıyor göz pınarlarımdaki yaşı yutuyordum.Elindekileri tekrar içeri götürdü ve bir bardakta su getirdi. Ben suyu içerken sordu.
-Adın ne senin çocuk?
-Zeynep efendim deyip en güzel gülümsememden verdim ona.
- Peki o çocuk seni neden arkandan itti?
Heyecandan gözlerimi aça aça anlatmaya başlamıştım. Öfkemi yeniden canlanmış ağzımdan tükrükler saça saça ,ellerimi kollarımı sallayarak sanki o anı yeniden yaşatmak istercesine anlatmıştım.Bu arada,tüm erkekleri yendiğimi ,ellerindeki kapakları üttüğümü ve Cem’ in canını okuduğumu söylemeyi de unutmamıştım.. Hepsi pes etmişlerdi.Cem’se yenilmeyi gururuna yediremeyip beni arkamdan itti deyip susuvermiştim bir anda. Saniye abla ellerimden tutup gülen yüzü ciddi bir hal alıp konuşmaya başlamıştı.
_Bak Zeynep’cik bugün hayatın belki de en önemli tecrübesini yaşamışsın .İnsanlar yükselmeye başlarken başarıları artarken,mutlaka birileri de onu arkasından iter yada çelme takar. Bu çok kalleşçe bir şeydir;ama gerçektir ...Hayatın gerçeğidir.Bu yüzden çocuk,hep dört tarafını kontrol ederek yürümelisin hayat denen yolda. Özellikle sık sık arkana bakmalısın .Seni seven insanları yada sevdiğini söyleyen insanları çok iyi tanı .Kimseye çok fazla güvenme. Kalleşliğin ne zaman, nerden geleceği hiç belli olmaz . Canın çok daha az yanacak o zaman küçüğüm. Çok daha az inan bana.Şimdi sadece dizin acıdı ;benim yaşıma gelip güzel ve akıllı bir kadın olduğunda o değerli yüreğin bundan daha çok acımasın diye dua edeceğim deyip beni alnımdan öptü.
Saniye abla yanımdan kalkmış içeri doğru gitmişti ama ben hala onun söylediklerini anlamaya çalışıyordum. Elinde üstüne iki kase koyduğu bir tepsiyle içeri girdiğinde bile dalgın dalgın bakıyordum ona.Kaseyi elime verdi ,kaşığı da. Bu sütlaçtı. Harika görünen bir sütlaç. Kocaman gülümsemesiyle hadi ye çocuk dedi bana. Bende gülümseyerek yemeye başladım sütlacı. Harika bir tadı vardı .Göz yaşlarım kurumuş ,öfkem dinmiş, aklım karışmış ama tüm acımı unutmuştum.Sessizce hiç konuşmadan sütlaçlarımızı yedik ve ağzımızda o günün tatlı bir tadı kaldı.
Yıllar geçti üstünden belki de yirmi yıl,her bayram Saniye teyzeme uğradım.O benim
cesur bir kadın olmamı izledi; ben de onun yalnız yaşlanmasını izlemiştim.Her ziyaretimde oturup sütlaç yerken onun hayat hikayesinin bir parçasını da öğreniyordum.Saniye ablam ve ben her kaşık sütlaçta damağımızdaki o tadı yıllar öncesine giderek yavaş yavaş sessizce tadıyor ve dudağımızdaki gülümsemeyle vedalaşıyorduk.
YORUMLAR
Kutlarım. İnsanın başından geçen gerçek öyküler, okuyucuyu sıkmıyor. Hayal gücü ile yarattığımız öykülerde ise gerçeği kadar her zaman başarılı olma şansımız yok.
Saygılarımla beğeniyle okudum. Benim de bugüne kadar yediğim en tatlı kuru fasulye yemeği olayı canlandı kafamda. O gün öylesine aç kalmıştım ki.
Saygılar