HAYAL GÜCÜNÜN PARADİGMASI
Sercan , bir sabah okula gitmek için otobüs durağına yaklaştığında içinden bir ses otobüse binmemesini söyler . O da yürümeyi severdi , bazen daha ilerdeki durağa yürür oradan binerdi otobüse .
İşte böyle bir gün , yürürken sol tarafına baktığında her gün geçtiği bu yolda farkına varmadığı , ulaşması gereken bir yer olduğu düşüncesine kapıldı . Parkın içinden geçen yola doğru yöneldi . Tamamen içinden gelen sese kulak vererek hareket etmekteydi . Ses net bir tonda , her kelimesi gün gibi açık düzgün cümlelerle iletişim kurmakta idi. Ses hiç kimsenin bilmediği ve asla bilemeyeceği bilgileri , Amazon nehrinin suları gibi derin ve hızlı biçimde döküyordu .
Sercan ın dikkat ve ilgisi o kadar yükselmişti ki bir kelime bile boşa gitmiyordu . Tüm olan biten hafızasının raflarına kategorisine göre düzenli bir biçimde yerleşiyordu . Dış dünyayla alakası kesilmiş ve dışarda olan biteni algılayamaz durumda idi . Bilgiler düzenli yerleşmeli , çünkü dağınık bir şekilde atılan bilgilere ulaşması zor ve çok yer işgal etmekteydi .
Parktan çıktığında okula iki saat geç kaldığını anlar . Parkta dış dünyadan alakasını kestiği halde nasıl yürümüştü . Bu süre boyunca bedenini ne kontrol ediyordu da hiç dikkat çekmeden normal bir insanmış gibi görünebiliyordu ? Normal görünmüyorsa birileri müdahale etmeliydi ona .
Bu iki saat içinde onca yıllık okul yaşamı boyunca elde edemediği bilgiler Yağan kar ın birikmesi gibi istiflenmişti. Tarif etmesi güç bilgilerle dolu olan kafasında insanlara anlatamayacağı ve insanların onu asla anlamayacağı düşüncesi tedirginlik vermekteydi .O güne kadar kafasında oluşmamış onca şey ne olmuş da bir anda ortaya çıkıvermişti . Yoksa içinde açığa çıkmaya çalışan biri mi gizlenmişti . Kafasında bazı soru işaretleri de belirmişti parktan çıktığında , bunları tekrar değerlendirmek üzere ilgisini okuluna ulaşmaya yönelterek en yakın durağa doğru yürüdü .
Otobüste yolculuk boyunca bilinçüstü ile bilinç altı arasında gidip gelmeler yaşadı . Evrenin uzam boyutları anti evrenin uzam boyutlarıyla zaman ve mekan çakışması mı yaşamıştı . Karşıt evrendeki yansıması ile bir bilgi akışımı idi yaşadıkları . Şuuru uzayın derinliklerine uzanımlar yapıyordu . Evrende bir nokta olan şuuru ile başka noktalar arasında kıyaslamalar yaparak , muğlak olan kavramları açığa çıkarıp olan bitene tanım getirmeye çalışıyordu .
Öyle ya insanlara bu şekliyle birşey anlatamazdı . Herzaman herşeyi hazır bulmaya alışmıştı insanlar . Birileri onların yerine düşünmeli ve kolayca alabilecekleri hale getirmeli . İnsanlardaki düşünce tembelliği işte . Nasıl elleri birşeyleri kavrayıp bir işi yapabiliyorsa kafasından geçenleri yoğurup işlemeliydi .
Akşam olunca kafasını yastığa koyar koymaz , gün içinde aldığı tüm iletiler beyninden tek tek geçerdi . Geçerken bir süzgeçten geçmişçesine durulurdu : Netleşen her bilgi , beyninde ilgili hücre grubu tarafından örgenleşir . Akson ve dentritleriyle o bölgede bulunan hücrelerle sinaps lar oluşurdu .
Parkta kafasından geçenleri genel bir değerlendirmeyle analiz etmeye başlar . Bunu yaparken daha önce depo ettiği bilgiler seferber olur . Evet , o güne kadar okuduğu öğrendiği herşey dağınık bir halde iken ; parka girdiğinde tüm bu bilgilerin üzerine yeni bir yazılım proğramı oluşmuş da bilgisayarın kapasitesi artmış gibi bir durum ortaya çıkmıştı . Aslında içinde olan potansiyeli keşfetmişti . Bilginin kotarılmasını , aslında varolan potansiyeli kullanmaya başlamıştı . Hala net olmayan şeyler vardı .
Henüz bir tanımını bulamadığı bu durumu insanlara nasıl anlatmalıydı . Tereddütleri de yok değildi . Hem İnsanlar ona inanmayabilirdi .Çünkü insanlar o güne kadarki hayatlarının dağınıklığı içinde yaşamaya alışmışlardı . Peki bu alışkanlık nasıl değiştirilebilirdi .İnsan beyni bilgisayardan farklı . İnsanın karar verme mekanizması ’ hemen hemen ’ ilkesine göre çalışır . Bilgisayar ise ’ve ’ , ’ veya ’ sistemine göre çalışır.
İnsan beyni bilgisayarla karşılaştırılamayacak kadar kapasiteli olduğundan bir kararla ilgili tüm hücrelerle bağlantı kurulmaya zorlasaydı beyin felç olurdu. ’ hemem hemen ’ ilkesinde karar verilirken yüzeysel ve en çabuk ulaşılabilen hücreler kararda etkili olur . İnsanlar bu nedenle hızlı karar vermeleri gerekirken . Verdikleri kararlar hiç da doğru olamayabileceğinden , çoğu zaman pişmanlık duyarlar . deneme yanılma yöntemi insana en kolay gelen ve kolay olan yöntemdir .
Tüm bu sebeplerden dolayı yanlış olma ihtimali olsa dahi hemen karar vermek zorundaydı . Tüm bunları birkaç saniyede düşünür , kız arkadaşına anlatmaya karar verir . Ona o kadar güveniyordur ki ailesinin bile bilmediği şeyleri onunla paylaşmıştır . Kantinde çayını yudumlarken , nasıl anlatacağını kurmaya girişir . O sırada merdivenlerden kız arkadaşının indiğini görür . Ama ne o , yukarı doğru çıkan biri onunla konuşmaya başlar . Sercan konuşmanın bitmesini sabırsızlıkla beklemektedir . Bu arada konuşma bitip gelirken sercan bir çay da onun için alır . Ç ayın şekeri atılıp karıştırılır . Bir yudum içip bardak bırakılana kadar birşey söylemez .
Sercan konuşmaya başlar . Konuşurken kızın gözlerine bakarak tasarladığı anlatıma sadık kalarak , onun tavırlarına göre insiyatif geliştirerek konuşmasını bitirir Birini bir konuda ikna etmek istiyorsanız telefonda yapılacak bir konuşmaya göre gözgöze konuşma yüzde altmış daha etkilidir .
Kızcağız Sercanın saçmaladığını düşünür belli etmemeye çalışsa da yüzüne bakan sahte bir tavır aldığını anlar . Göz göre göre yalan söyler , onu anlamaya çalıştığını , büyük ölçüde katıldığını ama bunların kabul edilebilecek şeyler olmadığını , bunları başka bir yerde söylemesinin doğru olmadığını anlatmaya başlar . Çelişki içindedir aslında ama yüzünde ürkek bir gizem belirmiştir . Orada olmaktan huzursuz olmaktadır ama bunu hissettirmemeye çalışmaktadır. O da birikim sahibi biri olduğu halde yargıları bunu kabullenemez bir durum olarak tanımlamıştır . Sercan kolay hayal kırıklığına uğramayan biri olarak . Çok güvendiği bir insandan destek alamaması onu üzmüştür .
Detayını anlatmadan olayı yüzeysel anlatmasına rağmen , ilk aldığı tepki onu sarssa bile kolay kolay yılacak biri değildir . İçinde bu sırrı saklaması mümkün mü , birileriyle paylaşmak zorunda ama bu kim olacak ? Onunla en iyi anlaşan hocasına anlatmayı düşünür . Diğerleriyle zaten anlaşamaz hiç .
Hemen o saatte anibir karar verir ve görüşmeye gider . Odadan çıktığında yüzü bembeyaz ,ne yapacağını bilemez haldedir. Öylece okul sınırlarının dışına çıkar ve sokaklarda robot gibi yürümeye başlar . Okul hayatı bitmiştir . Beraber ev tuttukları arkadaşlarının takıldığı bir kafe vardır . Bir saat yürüdükten sonra kafasını toparlar ve oraya gitmeye karar verir . İlk duraktan otobüse atlar o otobüse biner binmez bir süredir onu takib eden adam da otobüse biner .
Durumu farkeden Sercan ani bir refleksle hemen yerinden kalkar ve otobüsün arka kapısı kapanmadan birkaçsaniye önce kendisini dışarı atar . Otobüs hareket etmeye başladıktan sonra yerinden fırlayan takipçi , arka pencereye doğru çevik bir biçimde koşar ve otobüs Sercan’ın birkaç metre uzağında iken arkasını dönüp baktığında takipçiyle gözgöze gelirler . Evet , kahretsin yine yanılmadım der içinden .
Ama bunlar kimdir sıradan bir vatandaşla niye uğraşmaktadırlar . Sercan’ın bunlarla uğraşacak gücü yoktur . Nezaman nereden çıkacakları belli olmayan bu adamlar isteseler ücra bir köşede aniden çıkıp kaybedebilirler onu. En yakın bildiklerinin bile sırt çevirdiği , düştüğü bu durum kafasını tırmalamasına rağmen birilerine anlatmaya kararlıdır . Başka bir otobüsle arkadaşlarının yanına gider . Bazı detaylarıyla durumu anlatır . Onu anlamaya çalışırlar . Anlayamadıkları noktaları samimi bir şekilde paylaşırlar . Büyük bir hevesle ve azimle seri bir şekilde anlatır .
Sonuçta okulu bırakmak zorundadır ve eve geri dönemez . Hiçbir zaman ailesine anlatamayacağı ve onların anlama ihtimali milyonda bir bile olmayan bu durumda bir iş bulup hayatını idame ettirmelidir . Babasının onun okuması için gönderdiği paraları almaya eli gitmez .
Kız arkadaşının ona inanan arkadaşlarını da kandırması sonucu bozuştuğu için eve de gidemez . İşyerinde geceler bir süre . Daha sonra bir kenar mahalleden ucuz bir ev bulur . Ev resmen topraktan yapılmış bir gecekondudur . Yağmurlu havalarda çatıdan sızan sular toprak kokusunu da getirir ona gecekondunun en güzel yanı da budur . Evin tahtadan giriş kapısı birinci odaya açılır . Odadan ikinci odaya bir bağlantı kapısı , oradan da küçük bir mutfağa açılan kapı vardır .
Tren vagonlarına benzer ilginç bir ev vesselam . Tuvalet evin dışındadır . Soğuk kış günlerinde ne kadar zor olsa da tuvalette banyo yapmak zorundadır . Elektirikli ısıtıcının ısıttğı sular ile sıcacık bir banyo yapmak gibisi yoktur . O çalışan biridir ve gün içinde terlemektedir , o sıcıcık banyo tüm kirini ve yorgunluğunu alır .
İşyerinde çalışanların en gediklisi bir yarım akıllıdır . Saf bir çocuk işyerini erkenden o açar anahtarlar ın birer tanesi de onda durur . Patron un en güvendiği adamdır . Zaaflı zayıf bir kişilik ama güvenilir ve sadakatli . Patron onu haftasonları oyun salonuna götürür . O kadar mutlu ve kaygısız ki dünya yansa kurtaracak eski bir hasırı yok derler ya işte öyle .
İşyerinde çalışırken radyo dinlenir . Birgün radyo da Nilüfer söylemeye başlayınca , duygulanmasından anlaşılır ki hayatında bir kere görmüş ve aşık olmuş , toz kondurmazmış . Ali isimli bu saf çocuk patronun habercisidir aynı zamanda. İşyerinde olan biteni patron bu kişden öğrenir . Patron iyi biri aslında da, Sercan gecekondu semtinden işyerine gelene kadar patron bürosuna yerleşir işçi girişini rahatlıkla görebileceği bir yerde olduğundan kimin erken kimin geç geldiğini görür . Sercan’ı birkaç defa uyarırılar . Ama o aldırmaz . Eşek olana semer vuran çok olur ya orası olmazsa başka bir yerde çalışır . Ta ki öğle saatinde çay servisi yaparken , çayı işçilere dağıttığı ve patrona çayı soğuk getirdiği için fırça atana kadar bazı eziyetlere katlanır .
Yeni biri işe başladığı yerde , sümüğünü bile atmasını bilmeyenler patron kesilir . Kraldan çok kralcı olurlar. Bazı insanlar çok iş değiştirir bu tip sebepler yüzünden . Sercan çok sabırlı olmasına karşın onun da bir dayanma gücü var tabi . İşte çay olayından sonra işyerinden de kovulur.
Kız arkadaşı bir pazar günü Sercanı bulur ve şehrin en merkezi caddesinde yürürken konuşurlar . Kız onun şehirden gitmesini istemektedir . Sercan bunun kabul edilebilecek bir durum olmadığını . şehri asla terketmeyeceğini söyler . İnsanlar birşeyler istemeye başlayınca sonu gelmez . Her insanın kişilik hakları var . Kimsenin bu haklara müdahale etme hakkı yok .
Sercan , ne kadar inatçı olsada bu kişinin psikolojik baskıları na karşı dirençle kendini savunması , evet savunması boşa çıkar . Direncini kaybeder. Teslim olmuştur zamanın akışına .
Çalışmak Sercan’a iyi gelmiştir aslında , nerede başlayacağı nerede devam edeceği ve nerede sona ereceği belli olmayan yaşamda . Onca şeyi unutturmuştu çalışmak ona birşeyleri insanlara anlatma zorunluluğu da hissetmiyordu ...
-----
İnsanın dünyaya gelme ihtimali ; Bir mililitresinde yirmi milyon hücre olduğuna göre trilyonlarca hücre arasında ki rekabet sonucu sizin dünyaya gelebilme ihtimalini yakaladığınıza göre , seçme şansınızın olmadığı bir dünyada olan bitene ayak uydurmak zorundasınız . Sercan da şanslı biri olarak içimizde yaşamaya devam ediyor hala . Bizler gibi hayatın akışına bırakmıştır kendini büyük bir ihtimalle .
Dünyada yaklaşık olarak beş milyar insanın yaşadığı farzediliyor . Aslında o kadar şanslısınız ki ; Bu beş milyar insandan biri de Angelina JOLİE . Sizin bu hatunla karşılaşma ihtimaliniz beşmilyarda bir . Dünyaya gelme ihtimaliniz olan trilyonda bir ihtimali ile kıyaslandığında , Angelina ihtimali çocuk oyuncağı kalıyor .
NOT: Yazıyı sıkılmadan sonuna kadar okumuş olanları , biraz neşelendirmek istediğimden biraz espirili şekilde bitirmek istedim .
Karşılaştığım insanlar hayal gücümün geniş olduğunu çok defalar söylemiştir . Konu sıkıntısı çekenler için biraz hayalgücümü çalıştırıp böyle birşey ortaya koydum . Umarım beğenilir .
Yazı bitmemiş gibi duruyor . Çözülmesi gereken birçok detey var . Bir de yazının başında parkta geçen olayla ilgili kocaman bir soru işareti var . Ama bunu Sercan ’da henüz çözebilmiş değil . Normal değil mi? Gerçek hayatta da Sercan ’ ların kafasında çözmesi gereken soru işaretleri yok mu ? Bence insanlar soru işaretleriyle doğuyor ve ölüyor .