CEBİMDEKİLER
Akşamın o can yakan soğuğu benim sadece yüreğimi yakıyordu .Yalnızım ve bir an önce işime yetişmeliyim. Ankara ‘nın trafiği benim umurumda değil ,çünkü yürümek istiyorum .Yalnızlığımı,umutsuzluğumu,kızgınlığımı cebimde saklıyor;içim titredikçe birini cebimden çıkarıp ısınıyordum.
Başımı kaldırıp nerde olduğuma bakınca, hastanenin önüne çoktan geldiğimi fark ediyorum. İçeri girip ,tüm tanıdık yüzlerle selamlaşıp, odama çıkıp formamı giydim. Yine onlarca hasta beni bekliyordu.Eminim en çok da nöbeti devralacağım hemşire arkadaşlar...Hızlıca merdivenlerden inip arkadaşlardan rutin nöbetimi aldım,tek tek odalara girip yüzümdeki gülümseyen maskemle hastaların ihtiyaçlarını karşıladım.Şu oda ,bu hasta ,doktorun ricaları derken gece yarısına kadar hiç oturmadan koşuşturmuştum.Bulunduğum katta doktor da dahil herkes yatmıştı.Koridorlar ıssız ve sessizdi.Koltuğumu pencerenin önüne çekip masanın üstüne de cebimdekileri boşaltıp kendimi ,hayatımı düşünüyordum.Umudum nerde başlıyor, nerde bitiyordu. Ankara’nın göz alıcı ışıklarında bu sorulara cevap arıyordum.Sigaram bitmiş ,çayım buz gibi olmuştu .Umutsuzluğu ve kızgınlığı masanın üstüne, onların yanına bırakıp acil servise yalnızlığımı götürüyordum .Acil servise girdiğimde o bildik yoğunluk yerine garip bir sessizlik beni karşılamıştı .Çok şaşkın bir halde hemşire odasına girdim.Sevdiğim arkadaşlarımdan Feray nöbetçiydi o gece.Benim odaya girdiğimi hiç hissetmemişti.Öyle dalgın bir haldeydi ki elindeki sigaranın külü uzamıştı. Sonradan ağladığını fark ettim .İyice yaklaştığımda beni gördü ve sıçradı.Korkuttun beni deyip ayağa kalktı, öpüştük.Hemen yanına oturup ne olduğunu sordum. Yoksa doktorlardan biri mi azarlamıştı.Bana cevap vermek yerine gülümseyerek burnunu çekiyordu.Çatlamak üzereydim ki ..._ Aman ya doktor falan değil hem üzüntüden ağlamıyorum merak etme.Çok şaşıracağın bir şey oldu bak dinle, deyip konuşmaya başladı.
“Yaklaşık bir saat önce acil bir hastayı getirmişler .Üniversite son sınıfta bir kız öğrenci, yüksek dozda ilaç alarak intihar etmiş.Genç kızı yoğun bakıma aldıp tüm servis en iyi uzmanlarıyla ilk müdahaleyi yaptılar.Niye intihar etmiş diye sözünü kesiverdim Feray’ın.Hemen devam etti soluksuz cümlesine.Arkadaşlarının dediğine göre nişanlısı bir başkası için onu terk etmiş. O da bunalıma girip ilaç içmiş..Doktorlar da, ben de çok uğraştık ama nafile. Kızcağızın kalbi hayat için çarpacak bir şey bulamayınca durmuştu.Uzman doktorlar ümitlerini kesince, ben ve 6.sınıf tıp öğrencisine hastayı bırakıp odadan çıktılar..Doktor bey bana dönüp, kızın ne kadar güzel olduğundan, bir erkek için bu kadar genç bir hayatı sonlandırmanın haksızlık olduğundan bahsederken bir taraftan da soğumamış bir cesette kalp masajı yapmaya devam ediyordu .Henüz hiçbir tıbbı cihaz kızdan çıkarmamıştım ki doktor bey birden bağırmaya başladı.Hemşire hanım kalbi atıyor hastanın çabuk gelin diye.. Tüm umudunu ellerinden bir ab-ı hayat gibi kızın bedenine akıtan doktor onun kalbini çarptırmıştı .Bunun imkansızlığı içinde şaşkın bir vaziyette hemen diğer doktorları çağırdık . Bir telaş ve heyecanla canlandırma çalışmalarına devam edip kısa bir süre sonra genç kız hayata bir şans daha vermeye karar verdi.
Feray hemşire işte bu heyacanla yüreğindeki gözyaşlarını döküyormuş.Bu genç kız tıbbın tüm kurallarını bir anda yıkmış.Öleli on dakika olmuş olmasına rağmen tekrar hayata dönmüştü. Mucizeden öte bir şey değildi ya da kalpten ta içerden bir yerlerden gelen sevgi,umut onu yeniden hayata döndürmüştü.
İçimde tarif edilmez duygularla oradan ayrıldım ve sabaha kadar hep bu olayı düşündüm.Umudun ve sevginin insanı hayata nasıl bağladığını ve benim ne kadar umutsuz olduğumu, dolayısıyla hayatla bağlarımın ne kadar ince olduğunu öğrenmiştim. O kız kadar bile şansım yoktu bu hayatta...
(son söz:doktorla bu kız evlenmişler.Feray’dan öğrendim:)))