KURTLAR
Şubat soğuğu Murat ırmağını dondurmuş. Çevresi bir ova görünümü almıştı. Köy gençleri ellerinde baltaları, torları ve gaz yağı tenekeleriyle ırmağın yolunu tutmuşlardı. Öğretmen Mustafa Okulun yanına eklenmiş olan lojmanın camından gidenlere seslendi.
-Bu gün nereye gidiyorsunuz?
-Ağadeve’ye doğru dedi. Gündüz.
Bende gitsem mi ? Diye düşündü biran. Köy gençlerinin peşinden baktı biraz. Ev arkadaşları şehre inmiş dönmemişlerdi. Gelecekler ve Korko Köyüne arkadaşlarını görmeye gideceklerdi. Korko köyü şehre uzak olduğu için oradaki öğretmenler şehre fazla inmezlerdi.Mustafa’ların bulunduğu köye geldiklerinde şehre gelmiş gibi sevinirlerdi.Onlara göre burası Ağrı’nın merkezi gibiydi.Burada yerler,içerler ve eğlenirlerdi.Dönüşlerinde Milli Eğitim Müdürlüğünden gelen yazıları ve Tebliğler Dergilerini alıp dönerlerdi.
Mustafa kabanını giydi, eldivenlerini taktı, köy muhtarının hanımının ördüğü atkıyı boynuna sardı. Kapının zincirini çekti çıktı. Köy gençleri ırmağın doğusundan gitmişlerdi. İzlerinden belli idi gidişleri.Yürüdü.Ağadeve köyünün aşağı kırığında Murat ırmağının kıvrıldığı yerde geven dikenlerini yakmışlar,duman altında ısınmaya çalışıyorlardı.Gündüz, Mustafa öğretmenin kendilerine doğru geldiğini görünce el etti.Ali ırmaktan çıkardığı balıkları sallıyordu ona doğru.Irmağın dirsek şeklindeki bölümüne baltayla kare şeklinde kesmişler,torlarını oraya salmışlardı.Ateşin yanına yaklaştı.
- Rast gele. Dedi.
- Sağol öğretmen. Dediler hep bir ağızdan.
Hava iyice soğumuştu. Atkısını kulaklarına doğru çekti, ellerini oğuşturdu. Bir iki saat beklediler. Suyun içerisindeki torda kıpırdamaya başlamıştı.Açılan yerin etrafına yanaştı dört kişi.Elleriyle toru çekmeye başladılar.Çok ağırdı çıkarmada zorlandılar biran.Mustafa Öğretmen de yardım etti onlara.Birkaç teneke balık almışlardı sudan.Koyacak yer bulamadılar.Mustafa kabanının cebine koyduğu alış-veriş poşetlerini çıkardı. Doldurdular. Köye doğru yollandılar. Okul lojmanına döndüklerinde Mustafa’nın diğer arkadaşları da gelmişti.Isındılar.Şehirden getirdikleri mandalina ve elmaları yediler.
Mustafa ve arkadaşlarını Korko’ya götürecek kızakçı da gelmemiş, geç kalmıştı. Karanlık olmuştu. Mutlaka gitmeleri gerekiyordu. Korko’da arkadaşları Kadir Sinan da rahatsızdı. Görmeliydiler onu da.
Bütün köy halkı evlerine çekilmiş, tek tük isli camlardan gaz lambası ışıkları görünüyordu. Tipi eseceğe benziyordu. Üç arkadaş hazırlıklarını yaptılar. Kızağı beklemeye başladılar.
Geldiğinde epey geç olmuştu. Kızağa bindiler,üzerlerine battaniyeleri örttüler. Yüzlerini iyice kapattılar.Bir kırbaç sesiyle kızağa koşulu olan atlar ileri doğru atladı.Karanlıkta beyaz kar yol veriyordu onlara.İki köy arasını yarılamışlardı ki atlar huysuzlanmaya başladılar. Bir türlü ileri gitmiyorlardı. Kırbaç darbelerine şaha kalkarak cevap veriyorlardı. Birden kurt ulumalarıyla irkildiler bir an. Gözleri bir ateş gibi parlıyordu. Üzerlerine hamle etmek için zaman kolluyorlardı.İleri gidemiyor, geri de dönemiyorlardı. Mustafa battaniye altındaki resmi yazıları ve Tebliğler Dergilerini meşale gibi yaparak çakmağını çaktı, ateşe verdi. Bir anda etraf ışıl ışıl oldu. Yanlarına kadar gelen kurtlar kaçışmaya başladılar. Uzaklaşmadılar gene de. Ulumalar çoğaldı, kağıtlar yakıldı. Mustafa öğretmen ve arkadaşları sürekli ıslık çalıyor ve yardım istiyorlardı. Yakacakları tükenince battaniyeleri ateşe verdiler. İbrahim öğretmen ‘’imdat’’ diye bağırdı gücü yettiğince. Sesi yankılandı karanlık gecede. Battaniyelerin yanmasıyla kızakta ateş almıştı. Atların bağlandığı kayışlar yandığından atlar da başını alıp gitmişlerdi. Mustafa poşetlerdeki balıkları atmaya başladı kurtlara doğru.Her balığın yere düşüşünde almak için birbirleriyle yarışıyorlardı sanki. Kızak yanıyor ayakları karda donuyordu.Ama onlar bunun farkında bile değillerdi. Dördü birden bağırmaya başladılar’’imdat’’ diye.Battaniyeler ve kızağın tahtaları bitmiş, ortalık birden karanlığa gömülmüştü.Ne yapacaklarını şaşırmışlardı.Kurtların nefeslerini enselerinde hissediyorlardı.
Birden Korko köyü tarafından köpek ulumaları ve silah sesleriyle kendilerine geldiler. Gelen köpekler kurtlara saldırdılar. Silah sesleri gecenin karanlığını yırtıyordu.Köyden gelenler kurtları kovmuş.Dört kişiyi sırtlarına alarak geri dönmüşlerdi.Kendilerine geldiklerinde ayaklarının karla ovulduğunu gördüler.
Etraflarına köylüler toplanmış, her biri yardım yapmak için birbirleriyle yarışıyorlardı.
1979
YORUMLAR
öğrencilerimize "yaparak, yaşayarak öğrenme"yi öğretiriz. Öğretmenlerin de yaşayarak öğrenceği çok şey varmış meğer, farklı kültürleri ve çevreleri...doğuya giden bir çok öğretmenin benzer anılar yaşadığı bilinir ve hiç tanımadığın bir el uzanır kuratrır onları, anıların en güzeli olarak saklanır belleklerinde... ne güzel anlatmışsınız, kaleminize sağlık...
Kurtlar!Anadolu efsanesinin gizemli yanı.Kurt hikayeleriyle büyüdük dayımın köy yolunda kış kıyamette kurtların arasısnda kaldığını ne ilginç gözlerle izlerdim ne çok.
Ama geçenlerde cep telefonundan ,Niğde'nin köylerinden kangal köpeklerinin bir kurdu nasıl parçaladığını büyük bir zevkle çekip izleyen bir zihniyettense doğanın bir ürünü olan kurdun tarafında yer tuttum bu kez.
İnsan daha acımasız bence kurda nazaran.