OL!
Benim sobelediğin... Gözünü yumup ondan geriye saymaya başladığın anda saklandım hayallerine. Bul beni diye peşin sıra sesler çıkarttım. Gizlendiğim gölgeleri yüreğin aydınlattı. Geldin işte... Benim sobelediğin...
Göl kenarındaki evimin tahtadan posta kutusuna mektup gibi satırların. Ve sen kafiye gibisin, kelime kelime şiirlerime dağıttığım.
‘Petunya umut çiçeğiymiş; alalım hanımım’, dedi bahçıvan. ‘Umutları onun gözlerine saklıyorum bahçıvan, çiçekler ne bilir hissettiklerimi’.
Mor halkaları var ölümün. Sensizlik; mor halkalarında uyanmaktır ömrün. Gel be adam... Gel de, sabah yüzüme çarptığım soğuk sularım ol. Gel de, sabah günaydınlarım, gece iyi uykularım ol. Gel de, üşüyorum işte, üzerime örttüğüm gerçeğim ol...
Dizlerini kanatmış küçük bir kız çocuğu gibiyim nazarında. Kelimelerini üfle kanayan yanlarıma. Ama gel adam... Hayata karşı en büyük yalanım ol... Ne olursam ol ama hayatımda ol adam, hayatımda ol...
Dip not: Kısa hikayelerimde yitirdiğim bir garip sancısın. Ama doğurmayacağım seni, hep içimde kalacaksın...