ALMANI NASIL HASTAHANELİK ETTİM
ALMANI NASIL HASTAHANELIK ETTİM
...Hernedense batılılar kendılerinin üstesinden gelemeyecekleri hiçbir şey olmayacağına inanırlar, öyle güven duygusu veren bir eğitimle yetiştirilmişler.
...Böyle bir alman dostu bir hafta sonu akşam yemeğine davet ettim. sözleştiğimiz gibi tam saat altıda geldiler.Hoşbeşten sonra sohbet başladı, biz sohbet ederken eşimde türkiyeden getirdiğimiz kuruyemişleri masaya getirmeye başladı, Alman arkadaş ve eşi kuruyemişlerin çoğunu tanımıyordu. leblebiiye bakıp bu sarı benekli şeyde ne dedi, bende dilimin döndüğünce leblebinınin nasıl yapıldığını anlattım. bır tane alıp ağzına attı o çok güzelmiş dedi. Cevizi ,fındığı, karaüzümü, taze pembe kabuklu antap fıstığını ve tuzlu ayçiçekleri. Ayçiçegini görünce bunun Almanyada kuş yemi olarak kullanıldığını söyledi. Ben bozuldum ama belli etmedim Ben başladım ayçiçeğinin erdemlerini anlatmağa ,ayçiçeği neye iyi gelmiyorduki basura, kalp yetmezliğine, cinsel sogukluğa, ter kokularına mubarek sanki lokman hekim hapıydı.Ben başladım ayçiçekleri yemeye ,tabi ayçiçeği yemedeki ustalığı yeryüzünde hiçbir ulus bizim kadar
usta bir şekilde yiyemez, çünkü ayçiçegi yemek bir tercübe, bir hüner işidir. Çünkü kolaymıdır
küçücük bir şeyi dişlerinle kırıp içindeki küçücük şeyi yemek, hiçte kolay değildir. Ayçiçeği tıryakileri ayçiçeğini dişleriyle kırıp kabuguna tükrük değdirmeyen insan ayçiçeği yeme ustasıdır.
...Bir ayçiçeği usta yiyicisine göre ayçiçeği yemenin incelikleri vardır, uç tarafını agzına alacaksın iki dişin kesiştiği yere getirip hafifce bastıracaksın, o zaman kabuk dağılıp parçalanmadan hemen aralanır, dilini ustaca kullanıp kabugun araından taneyi çıkarıp azıların üstüne çekip zevkle tadını damaklarında yayarak yiyeceksin. Kabugun tuzunun çok azını tadacaksın yoksa hiçbir tad alınmaz. Bende bir ayçiçeği tiryakisiyim onun için evde hiç eksik olmaz.Ortaokul sıralarında edindiğim ilk tiryakiliğim diyebilirim.
Alman dostum karşımda karısıyle oturuyor, ben sürekli ayçiçegi yiyorum, Alman arkadaş leblebiyi avuç avuç götürüyor, sonra bir ayçiçeği aldı, tuzlu kabugu diline değince hoşlandı,attı agzına kabuğuyla çiğnedi. İlk ayçiçeginden kabuk çıkarmadı, ardından iki tane daha attı onuda aynı şekilde aşırdı, bunları yaparkende bana bakıp benım ayçiçeğini nasıl yediğimi inceliyor. O bana bakınca ben tüm hızımla ayçiçeğini yiyip kabuğunu göstere göstere çıkarıp kültablasına atıyorum. baktım benim gibi yapmaya çalıştı en az yarım dakika oyalandı, onu da sonunda kabuklarının kırıntılarını işaret parmağına yapışmış halde çıkardı. Sonra bir tane daha eline aldı benım gibi dişlerinin arasına alıp kırdı, kabukla dışarı çıkardı, kabugu tırnaklarıyle açarken içindeki taneyi yere düşürdü, bunları yaparken pürdikkat kesilmiş beni izliyor, ben hızımı artırmış çekirdeği agzıma götrümemle kabuğu çıkarmam bir oluyrdu, ama kabuğu göstere göstere atıyordum. Baktım bir avuç alıp agzına attı , çiğneyip çigneyip posasını tabakların yanına koydu. Sonunda karısı bir işaretle durumu düzeltti, o da gidene kadar ayçiçegine elini vurmadı.
...Karım yemeklerin hazır oldugunu söyledi, masaya geçtik,yemekler Türk mutfağından seçilmiş yemeklerdi, arkadaşa acı yer misin dedim - çok severim - dedi türkiyeden saksıda getirdiğim süs biberlerim vardı kırmızı ,mor, yeşil ,ben başladım yemeğe o da başladı. Agzına götürmesiyle yutması bir oldu, ardından acının etkisiyle rakıyı su gibi içti. Onbeş dakıka sonra almanın dudakları yumruk yemiş gibi şişti. Sanki vucudundaki kan yüzüne çıktı, yüzü kırmızı ile mor arası bir renğe büründü , muslugun yerini sordu ,götürüp gösterdim. Musluga agzını dayayıp bir on dakıka agzının acısını gidermeye çalıştı. Hanım çayları ince belli bardaklarda çoktan getirmişti bile , diyeceksiniz ki taslamı getirecekti . Almanlar bizim gibi ince belli küçük cam bardaklardan içme zevkine erişememişlerdi. İnce belli bardaklardaki çayın görünümü arkadaşın karısını etkiledi, ilk defa içeceklerini söylediler.ama bardağı ellerine alıp ağızlarına götürmeleriyle indirmeleri bir oldu, ikiside agızını haşlamıştı. Baktım benim arkadaş akrep yakalayacakmışsına bardağa elini korkuyla götürüyor ve benim nasıl bardağı tutuguma bakıyor, ben durumu farkettğim için elimdeki bardagı hıç bırakmıyordum ben bardagı bırkmadıgmdan hayreti daha da artıyordu. Bardağı zoraki eline aldı , mubarek sanki akerdiyon çalıyor, beş parmagın beşide bardagın üstünde inip inip kalkıyor, arkadaşın karısı çayı soğutmak için soguk su istedi , soğuk suyu çaya katıp öyle içtiler.
Çaydan sonra hemen kalktılar.
...Birgün sonra duydumki ,gece yarısı bizim arkadaş tuvalete gidiyor ,tuvalette çıglık çıglıga ölüyorum diye bagırıyor ve ilk yardım arabasıyle hastahaneye götürüyorlar
Yanına vardığımda acı acı gülüp sana birşey olmadı mı dedi