Ölümsüz Aşk!...Şiirimin Gerçek Hikâyesi...
Ölümsüz Aşk!...
Mûtevâzı bir semtte hayâta gözlerimi açtım. Ailenin gözbebeği sevimli bir küçük kız iken; Yıllar su gibi geçmişti. Ve artık bir genç kızdım. Aşk-ı bilmiyordum; Belki avucumun içinde çırpınan bir kuştu ya da kırlarda deli taylar gibi koşmaktı. Öyle ki; Kendimi târif edemediğim bir duygu selinde buldum. Bu şanslı genç ömer’di ve ben ömer’e deli gibi aşık olmuştum. Onunla göz göze geldiğimde damarlarımda ki kan donuyordu. Cemâli beni çıldırtıyordu. Dile kolay onsekizinde idim. Zamanla birlikte bizim aşkımız,sevgimiz yıllanıyordu. Onsuz nefesim kesiliyor, dünyâ tersine dönüyordu sanki. Ben ona aittim o da bana.
Râbbim bizi ayırmasın diye,Hasbâhçenin taşına, toprağına, suyuna havasına onun ismini fısıldamak benim boynuma borç olmuştu. Her sevgiyi kahreden ayrılık bizi de vurmuştu. İş değişikliği nedeniyle ayrılmak zorunda kaldık. Hasbâhçenin dili olsada konuşsa Zehrâ’nın feryâdını; Sanki her zerrem bana hesap soruyordu; Ayrılık size yakışırmı? iki elim kanda olsa bile ayrılırmıydım? gözlerime başka göz baksın istermiydim? Bana hesap sorma ey benliğim!...Ama zaman su gibi akıyordu. Ben ise yaşayan bir ölü idim. Hiçkimsede ömer’in bakışını, gülümsemesini, tavrını görmüyordum. Ben Dünyâ’ya ömersiz gözlerimi açmak bile istemiyordum...
Bir haziran günü Büyükada’ya vapurla yol almıştık. Engin denize dalmış, mâviliğinde ömer’ın gözlerini görmüştüm.Yine hayâller işte!.. Aman Allahım ömer’in gözleri gözlerimdeydi gözyaşlarım sel olmuştu...
İşte benim ömer’im!...Yanıma geldi pardon! Hasbâhçenin zehrâ’sı yani benim zehrâmsın. Zümrüt mâvisi gözlerinden akan yaşlar, gözyaşlarıma karıştı. Ellerimiz birden kenetlendi. Büyükada da ki çay bâhçesinde..... Çılgınca bakışlar bir kuş misâlı cırpınan iki kâlp damarlarımıza işlenen o sevgimiz şâhit olmuştu Büyükada. Artık ayrılık yoktu. Yeniden herşeye başlayacaktık.Sevdâlıları kıskandıracak ve bütün aşıklar bizi konuşacaktı. Sevdâmız mezarda son bulacaktı. Tekrar görüşmek üzere ayrıldık. Birgün acı bir haberin bizi ayıracağını nereden bilirdik. Başka bir şehir aramıza girdi. Orada yaşamak fikri Aileme sıcak gelmiyordu. Bende doğup büyüdüğüm yerden ayrılmak istemiyordum. Kimbilir belki hayât beni korkutuyordu. Aileme çok düşkündüm. Zâten ömer’den beni başka bir güç ayıramazdı.
Ata erkil bir Aile idik. Kuralları aşamazdım. Öyle ki ömer’de kurallarla hareket etmeye başlamıştı. Oysa ki aşk hesapsız kuralsız olmaktı. Biz beceremedik ama ömer’i kâlbimin en derin köşesine gömdüm...
Ben zâten onu değil, onu sevmeyi çok sevmiştim. Ruhum ona aitti; Başka şehirde olsam da!....Ben seni o kadar çok sevdim ki ömer; Yıllar sonra tekrar karşılaşmak üzere...Ben şafak saymayı sevdim; Tekrar seni bana zaman gösterecek diye!... Ben seni bedenimde değil, iliklerimde hissettim. Ömerim sen benim hayâtımın en temiz sayfası ve ruhumun gerçek sâhibi olarak beni mâhşerde göreceksin. Ve sen hâlâ benim bitmemiş sevdâm olarak,seni sevdiğimi bilerek hayâta gözlerimi kapayacaksın. Hoşcakal Kâlbimin Yarısı Yüreğimin Yarası!.....
...Sevgilerimle.
Azure_Safure Kalafat
13.o6.2oo4