- 1433 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
ORDUNUN DERELERİ
“ordunun dereleri aksa yukarı aksa
vermem seni ellere, ordu üstüme kalksa
sürmelim Amman”
başım otobüsün camında sokaklarına bakıyorum ordunun. Otobüsün ankaraya hareket etmesine daha var. Bir mucize olmasını diliyorum , ankaraya gitmememi sağlayacak. Evet hayatımda belki de ilk defa gitmek değil kalmak istiyorum.istanbula sığmam artık ben. İstanbul paklamaz beni. İçim bunalıyor 10 dakika sonra ordu otogarından ankaraya gitmek için hareket edecek olan otobüsün 39 numaralı koltuğunda. Dışarı atıyorum kendimi. Şimdi bu soğuk havada ne güzel sigara içilirdi. Ciğerlerine dolduracaksın sigara dumanını, sonra ağır ağır üfleyeceksin. Ama ben sigara kullanmıyorum. Hiç kullanmadım hayatımda. Parmaklarıma takılıyor gözlerim. Bu tombul parmakların arasına kaç defa sıkıştırmaya çalıştım sigarayı da .. cık yakışmıyor bu ellere, sigara. Benim durduğum duvarın biraz ilerisindeki kaldırıma oturmuş ailemin fertlerine kayıyor gözüm, hepsinin ellerinde birer sigara. Ben fazla estetik kaygısıyla hareket ediyorum sanırım.
Otogarın soğuk duvarına dayanmış olan bedenime yabancıyım. ve acıyor her bir yeri etimin. Canım her acıdığında dayıma nefretle bakarken buluyorum kendimi. dayımdan nefret etmek hiç rahatsız etmiyor beni. Daha dün akşam , o değil miydi,;saçımdan tuttuğu gibi, aynalı masanın sivri kısmına geçirdi kafamı. Yok kafam acımıyor hayır. En çok, en çok annemin sessiz kalışı acıtıyor bedenimi. Kimsem yok. Ordunun otogarında yalnız başımayım. Kendimi orduya ait hissediyor olmam buraya yabancı olduğum gerçeğini ortadan kaldırmaz. Eğer şu , ileride kaldırıma oturmuş insanlar olmasa, yolum asla orduya düşmezdi. Ne işim var benim burada.
Şimdi bir sigara olsa..
Şu ilerideki adam o mu yoksa?
Yaa , seni görmeye buraya gelecekti değil mi? Tamam belki sevgilisi olarak yolcu etmezdi ama.. yoldaşı olarak uğurlasaydı. Ne diyorsun sen yaa.. kolaydı o dediğin. Şimdi şu otogarda kaç kişi vardır senin gidip gitmediğini gözleyen.
Saçmalama.. iyice kendi kendine konuşan bir paranoyak oldun sen. Niye insanlar senin gidişini izlesin ki. Çok önemli adamdın ya zaten. Aman gidip gitmediğini izlemek için buraya gelmiş olsunlar.kendime haksızlık etmemeliyim ama. O sürekli karşıma çıkan adam sivilmiş ya. Nasılda anlamadım. Nereden anlayacağım ki? Hayatımda hiç sivil mi gördüm ben? Hah burada , küçücük şehirde her bir boku gördüm öğrendim artık. Aferin sana. Ortalığı bir birine kattın. Şurada oturan kadını suçla ondan sonrada. Suçlu tabi.. tamam belki tek başına suçlu değil ama.. nasıl beni dayıma karşı korumaz. Dayım kimdir beni dövebilir. Benim bedenim üzerinde nasıl böyle hükmedebilirler? Kadınım ya ondan işte her şey. Dövebilir, sövebilir, aşağılayabilir,istediklerini yapmak zorunda bırakabilirler. Erkek olsam böyle mi olurdu. Düşüncelerime saygı duymasalar bile bulaşamazlardı bana. Ama ben kadınım.. kadın düşünmez , değil mi? Hakkım yok asi olmaya.
Hah şu söylediklerinle aynen onun dediği gibi : feministsin sen.
Beklide. Beklide feministim. Ne kadarda meraklıyım ismimden önce bir “ist” olmaya. Feminist felan değilim ben. Sonuçta kadının kurtuluşunu da düşünmeliyiz değil mi ama.
Şu ileride sigara içen adam o mu yoksa?
Yok değil ! ne işi var gecenin bu saati otogarda? Seni mi görmeye gelecekti? Gelmez tabi.. o seninle bir mi? Gelmez. Adam yeni çıktı içerden , gelip seni mi yolcu edecekti? O kadar derdin arasında, seni düşünecekti. Doğru kendimizi düşünmemeliyiz. Bizden önce…
Nereye gidiyor bunlar. Otobüs kalkıyor galiba. Benim burada olduğumu fark etmediler mi? Otobüsten indiğimi fark etmediler mi yoksa. Şuradan kaçsam ya o zaman. Nereye kaçacağım. Bu şehir barındırmaz beni. Artık herkes biliyor yüzümü. Tanıyor beni. Ne yapmalı peki. Belki kaçsam, ona gitsem o beni saklar. Kimden saklayacak seni? Polis aramıyor, izin sürülmüyor. Ailenden mi kaçıracak seni. Yaa, yaşın daha 18 bile değil. Seni başına bela alacaktı, koskoca adam. Bela mı olacaktım ona? Bela olarak mı görüyor acaba beni? En son görüştüğümüz gün dememiş miydi : sana Fransız ihtilalini anlatayım bir dahakine” diye. Anlatamadı da..
Otobüs kalkacak gitmem gerek. Niye böyle bir gereklilik olsun ki? Gitmeyeceğim.
Zeynep teyze yaklaşıyor yanıma.
“hadi kızım, anneler gelsin diyor”
annenler gelsin diyor ha.. ah be Zeynep teyzem sana yalvarsam beni onlara verme diye. Sen bağrına basar mısın beni acaba? Bir sen düşman olmadın bana.
Bana düşman olmayan tek insana bakıyorum uzun uzun. Gözlerinin altındaki çizgiler, acıyı anlatıyorlar sessiz sessiz. Bu kadın ne acılar gördü. Hep dedikodusunu yaptılar , bu kadının acılarının. Arkasından neler neler söylendi. Ben hep sevdim bu kadını. Mağrur, gururlu buldum hep. Ama beni saklamaz. Alıp götürmez. Gücü yetmez beni saklamaya.
“ tamam Zeynep teyze gidiyorum şimdi, sana bir şey soracağım ama., beni her şeye rağmen seviyor musun Zeynep teyze”
“ah be kızım, ne yaptın ki sen? Keşke benim kızımda senin gibi olsa diye düşünüyorum. Keşke senin gibi düşünceli, sevecen olsaydı.”
“Zeynep teyzem.”
Yılların acısını gözlerinin altında sessizce barındıran bu kadın, daha da büyüyor gözümde. Beni yargılamıyor. Sevgisine bahane aramıyor. Yalın halimle seviyor beni.
Doğru ne yaptım ki hem ben?
Otobüsün basamaklarından çıkarken, kaçamayacağımı anlıyorum bir kez daha. Nereye kaçacağım. Önce kendi hayatımızda, etrafımızda yapmamız gerek değişimi. Önce bu insanları değiştirip, dönüştürmeyi becermek lazım. Bunlarda bu halkın bir parçası değil mi? Halk bunlardan daha mı ayrı algılıyor seni? Yoo. Önce şu içerdekilere anlat kendini.
Ordudan , ankaraya giden 11:30 otobüsü ordu garından hareket ettiğinde , başımı cama dayamış , bunları düşünüyordum.
Yoksa şuradaki adam o mu?
Aman tanrım. Evet o…
Sigarasından derince bir nefes çekip güleç gözlerle selamlıyor beni.
Hemen yanında suna teyzem. Suna teyzem ağlıyor mu? Beni o kadar çok mu sevmiş?
Volkan arkadaş değimli şu. Yanında da fatih ve Gökhan. Hepsi buradalar demek. Hepsi gelmiş beni uğurlamaya. Demek beni gerçekten sevmişler. Demek onlar için o kadar önemliydim.
Hayır el sallayamam. Belli etmemeliyim burada olduklarını. Volkan hala aranıyor. Ne olur ne olmaz. Temkini davranmak gerekiyor.
Gelmiş, bak. Burada. Sigarasını senin için içiyor bu gece.
----o---
yanımdaki koltukta annem oturuyor. Konuşmuyor elbet benimle. Bense ona dönüp sarılmak ve “bak anne beni uğurlamaya geldiler” demek istiyorum. Mutluluğumu paylaşmak istiyorum. Ama o konuşmuyor benimle. Onu üzdüm ya hani.. kızgın şimdi. Affetmeyecek beni biliyorum. Ama anlatamıyorum. Eğer böyle olmazsa bende kendimi affetmeyeceğim. Ters gidiyor her şey görmüyor musun anne? Hak mı bu? Adalet mi? Değişmesi , değiştirilmesi gerekmez mi? Susayım mı anne_ işkenceleri görmemiş gibi/ işkencedekilerin sesini hiç duymamış gibi mi yapayım. Susuyorum tabi. Susuyorum. Bunları anlatamam anneme.
Arka koltukta oturan iki adamın kendi aralarındaki konuşma çalınıyor kulağıma. Gomünist felan mı dedi bunlar? Dinlemeye koyuluyorum.
- yaa arkadaşım aslında bu komünistler de iyi insanlar ama yanlış okuyorlar.
- Gelsinler biz anlatalım kardeşim.
- Evet evet. Bencede. Bu insanlar küçücük kızlara anlatıyorlar bir şeyler, beyinlerini yıkıyorlar.
Dinlemiyorum artık. Arkamda iki sivil..
Beni ankaraya kadar bırakıyorlar.
Çünkü benden korkuyorlar.
Benden.. benim yapabileceklerimden korkuyor bu ülke..
Korksun da zaten!
---o—
gözlerim kararıyor birden. Durdurmak istiyorum kendimi ama. Olmuyor işte. Yaş onaltı olunca , susmakta o kadar zor oluyor.
Uyuklayan annemin bacağını kenara itiyorum. Gözlerini hafif aralıyor ama, emin ellerdeyim ya yeniden kapatıyor gözlerini.
Öne doğru gidip yüzümü yolculara dönüyorum.
Ve bağırmaya başlıyorum.:
ben onaltı yaşındayım.
Adım .... benim.
Kimse beynimi yıkamadı.
Kimse kandırmadı beni.
Güvendiğim insanlar tarafından hiç yarı yolda bırakılmadım. Güvenim boşa çıkmadı.
Ben onaltı yaşındayım.
Ve susamıyorum. Görmezden gelemiyorum.
Biz bu halk için işkencelerden geçtik, öldürüldük.
Ama vazgeçmedik bu ülkeyi ve üzerinde yaşayanları sevmekten.
Ve diyorum ki “ tarih, yazılı tarih , sınıf mücadeleleri tarihidir.”
Bu tarihi biz yazdık diyorum size.. biz değiştire….
Dayım oturduğu koltuktan zıplıyor hemen. Kocaman elini, küçük ağzıma kapatıyor. Annem ağlamaya başlıyor. Diğer bütün insanlar (siviller de dahiller) donup kalmış arabanın içinde olanları izliyorlar. Kimse korumuyor beni. Annem ağlıyor. ..
---o---
ankarada otobüsten indiğimizde herkes anneme geçmiş olsun bacım diyor.
Evet..
Deli sanıyorlar beni.
Kapalı iki kadın içime cin girdiğini düşünerek ve yüzüme tükürükler saçarak dualar okuyorlar..
Ben..
Onaltı yaşındayım.
İçime ara ara cin girer benim.
Ve hayatımın her döneminde DELİYİM!