- 730 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
KIZ VE OĞLAN
Kız erkek arkadaşıyla yaşadıkları semtte bolca bulunan kafelerden birinde oturuyordu. Birkaç gün önce aralarında ufak bir tartışma yaşanmış ve dün araları düzelmişti. Şimdi barış olmanın verdiği huzurla karşılıklı oturmuşlar konuşuyor ,gülüyor ,eğleniyorlar.bu güzel hava devam ederken oğlan birden durdu. Sustu ve bir süre konuşmadı. Kızın sözcükleri boşlukta sallanıyor ve soruları cevapsız kalıp anlamını yitiriyordu. Sonra oğlan kıza şu soruyu sordu;
“ Yağmur yağarken hiç camın arkasında korktun mu?
Kız birden sendeledi. Oğlansa yeniden sessizliğe gömüldü. Kız soruyu aklında eviriyor çeviriyor hayatında hiç yapmadığı kadar düşünüyordu. Bir şeyler söylemeye kalkıyor sözcükler tam ağzından çıkacakken kız söyleyeceği şeyin ne kadar anlamsız ,saçma olduğunu görüyor ve susuyor.
Bu sorunun ardından 15 dakika daha o kafede oturdular ve sonra kalkıp evlerine gittiler.
Kız kafeden eve kadar olan yolun hayatında bu kadar zor yürünebileceğini şaşarak görüyordu. Sonra kız etrafına bakıyor evleri ,marketleri,insanları görüyor ve sonra gördüklerinin içinin bir anda boşalıp buhar olup uçtuğunu hissediyor. Hayat artık kızın gözüne mat görünüyordur. Artık kız hayatın oyuncusu olmaktan çıkıp seyircisi oluyordur. Kız elini dokunduğu şeylerin zamanın seyri içinde boşluğa karıştığını ve kızın hakimiyeti altından çıktığını acı çekerek anlıyordur. Eline aldığı televizyon kumandasını bile başkalarının isteği doğrultusunda kullanıyordur. Kız o sorunun ardından hayatındaki büyük değişimi bir türlü göremiyordur. Kız o sorunun ardından her saniye ve her dakika acı çekmektedir. Belki bu acı şimdilik tensel olmayabilir ama yakında tinsel düzeyde dayanılamayacak derecede bir acı olacaktır. Her iki taraf açısından da.
Sadece gerçek aşıklar ölecektir bir vakitten sonra.
Sonbahar gelmişti. Ağaçlarda tek tük yapraklar kalmış ve bizi serinleten rüzgarlar artık bize soğuğu hissettirmeye başlamıştı. Kız ve oğlan birkaç defa daha buluştular. Eskisi kadar neşeli olmasa da geçirdikleri saniyeler ,dakikalar güzeldi. Konuştular ,güldüler ,birbirlerine sarıldılar.
Sonbahar gelmişti. Artık ağaçlar çıplak ,rüzgarlar insanı üşütüyordu. Yağmurlarda yağmaya başlamıştı. Yine böyle yağmurlu bir günde kız camın arkasına geçmiş yağmuru seyrediyordu. Kız bir süre yağmuru izledikten sonra neden sonra olduğu bilinmez ağzından “yağmur “ sözcüğü çıktı. Bu yağmur sözcüğü sadece ağızdan çıkıp boşluğa yayılma olayı değildi. Bu bir çığlık ,bu bir isyan ,bu bazı şeyleri anlayıp ne kadar boşa zaman harcadığını görmektir. Kız bu andan sonra kapıya koştu. Kapıyı açtı ve sokağa fırladı. Yağmura rağmen koşmaya başladı. Yağmurda ıslana aslana ,düşe kalka , ağlaya , ağlaya erkek arkadaşının evine vardı.
Kapıyı çaldı açan yok.
Kapıyı çaldı açan yok.
Kapıyı çaldı açan yok.
Kapıya vurmaya ,kapıyı kırmaya çalıştı. Olmuyordu. Kapı açılmıyordu. Bunu gören komşular polise haber verdiler. Polis geldi kapıyı kırarak açtı. Kız içeri koştu ve camın önünde erkek arkadaşının cansız bedeniyle birlikte ufak bir not buldu.
“Aşk bir yerden sonra insanı öldürür”
Turgut Uçkan