- 1154 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
VE YAŞAM VAR OLDU
“kaşar gibi eriyen Ay’ın
arkasında dans ediyordu,
kiremitlere kar düşene kadar.
Ya sevmeliydi,
Ya da cinayetler işlemeliydi
Ta ki yorulasıya.
Işığı kapattı;yorgun,
Yatağa uzandı
Siyah saçlı kız
Yine yalnız…” (ŞİMDİ ADINI HATIRLAMADIĞIM BİR ŞİİR KİTABINDAN ALINTIDIR)
Sevişken bir gecenin ardından, doğurgan bir gün doğumu geleceğine inananlara inatla, kısır bir döngü içindeyim. Tüm gecelerim sevişken, tüm gün doğumlarım ; pişmanlık! Utançlarımı bir kenara bırakalı çok oldu. Utanmamayı öğrendiğim günden beri sevmez beni kimse. Ve ben beni sevenlerle dolu bir hayattan uzun zaman önce caydım.sevilmek elbette bir ihtiyaç, ama ben sevilmemeye alışığım.
Bu yol, yani şimdi üzerinde bulunduğum bu yol, nereye gider bilmiyorum. Artık hangi yolun nereye çıkacağını hesaplayamaz oldum. Karanlıktan korkan bir çocuk olarak mantıken bu saatte burada bulunmamam gerekiyor. Ama ben mantığımı da utançlarımla beraber o öyküde bıraktım.
bir çay içimlik süre tanıyorum sevişmelerime. Evet evet bir çay içimlik. Bir , iki, üç.. bitti! İşte hepsi bunun içindi. Sonrası mide bulantısı. Açık havaya en çok ihtiyacım olan zamanlar bunlar. Kendimi saat kaç olursa olsun sokağa atıyorum. Yolların nereye çıkacağını kestiremesem de beni bir tek yollar paklıyor. Seviştiği partnerini yiyen o dişi böcek hangisiydi sahi? Hah işte ben o böcek oluyorum. Asla yanında uyuyamıyorum bir adamın. Cehennem gecelerime tanık istemiyorum. Kabuslarıma ortak bir erkek sesi nefret duygusu uyandırıyor bende.
İşte böyle bir gecede, böyle bir yoldayım yine.. bilmem kaçıncı sevişmem tanımadığım bir adamla. Utanmaz beeennnn.. gülüyorum bu söze. Kimden ne için utanacağımı öğretmeyen bu dünya, şimdi benden hiçbir şeyin hesabını soramaz diyorum mide bulantımı bastırmaya çalışırken. Yoo asla kirli hissetmiyorum kendimi. Ne için kirleneceğim. Her ruh bakire değil miydi?
Bu yol çıkmaz bir yolda olabilir. Ama beni bu yola iten sebeplerim var. Uzun bir sebep sonuç listem var. Bunlarla cebelleşiyorum yolda yürürken. İlerideki arabanın markasını tahmin etme oyunları oynuyorum. Asla doğru çıkmıyor tahmin sonucum. Ve ben doğru çıkmayan tüm tahminlerime rağmen oyunlar oynamaya devam ediyorum. Evlerin ışıkları sönük. Karanlıkta uyuyor insanlar, huzur içinde. Sokak; evlerden daha aydınlık. Hafif bir rüzgarla inlemeye başlıyor ağaçlar. Biliyor musunuz ben meşe ağacını diğer ağaçlardan ayırt edemeyenlerdenim. Ve inatla meşe ağacını diğerlerinden daha çok sevenlerden. Akşam sefalarının uykuya daldığı dakikalarda Modanın tenha bir sokağı burası. Işığı yanan evlere dair hayaller kuruyorum. İşte şu ev var ya hani; hayrünisa hanım oturur orada yalnız başına. Ve yıllar önce öldürülen ermeni sevgilisini düşler gizli gizli. Bir daha hiç evlenmedi. Saçları önce grileşti, sonra beyazlaştı ve o hiç ama hiç evlenmedi. İlerideki evde duygu oturuyor. Yazar kızımız duygu. Alkolik olduğunu kabul etmeyenlerden oda. Şimdi yine içiyor eski bir aşka.
Off sıkıldım.
Apartmanın kapısının hızla çarpmasıyla gerçek dünyaya geri dönüyorum. Sesin geldiği yöne doğruluyor bakışlarım, istemsiz. Öfkenin sesi bu, biliyorum. kapı sesini,n geldiği yönden uzun saçlı biri yürümeye başlıyor bana doğru. Gözlerimiz bir noktada birbirini buluyor. Güzel yüzlü bir erkek bu. Karşı karşıya kalıyoruz birkaç adım sonra. Ve bir duraksama yaşanıyor. Birkaç saniye öylece birbirimize bakıyoruz. Nereden çıktı bu adam , sahi?
---o---
“isyanım, tövbe ettiğim.
Sevecektim tabii seni.”
Siyah saçları yatağa dağılmış olarak ve hıçkırıklara boğularak terk edilişini taçlandırıyor. Çünkü bu öğretildi ona. Nelerden vazgeçti bu adam için? Tek tek sıralıyor kafasında. Sahi birbirimiz için bir şeylerden vazgeçmemiz gerekiyor değil mi?
Yok daha fazla kalamaz bu evde. Hemen çıkıp gitmeli. Birkaç parça eşyasını tıkıp küçük sırt çantasına, sokağa atıyor kendisini. Daha birkaç saat önce tenini yakan bu adam, nasılda cehenneme terk etti onu, anlamlandıramıyor. Büyük cümleler kuran bu adam, vazgeçmeyeceğim diyen, gitmene izin vermem diyen bu adam.. şimdi nasıl oluyor da gidişine susuyor?
Kapıdan çıktığında ; paylaşmak istemezcesine içine dolduruyor civardaki tüm havayı. Hızlı adımlarla yürümeyi sevenlerden bu kız. Ama bu defa biri belki çağırır diye kendisini, yavaş, ıssız adımlarla yürüyor. Ses yok sokakta. Bir tek ağaç iniltileri.
Kendisine doğru hızlı adımlarla yürüyen adamı fark edemeyecek kadar acıyor şuanda kendine.
---o---
“ kadınlar orgazm çığlıkları atıyor;
ben yalnızım…
saatlerdir aynı koltuktayım,
üzerimde eskiyen deri kılıfım ,
sabahın koynundayım.
Beni kovmuyor evden sevmediklerim.
Zaten ben de
Orospu kadavraların yalancısıyım…”
Elinde bira şişesiyle gecenin bu saatinde yollarda ne aradığını sorsa biri yanıtını veremeyecek. Ama yanıtını veremeyeceği tüm sorulardan yorgun o! Yıllar önceki bir aşk hikayesine bu arkadaşlar, diyemez ya. Sahi hangi yılda yaşanmıştı o aşk? Günler, aylar ve yıllar birbirine gireli uzun zaman oldu. Anlamsızlaştı zaman kavramı. Bir koltuk üzerinde hiç kıpırdamadan günlerce oturabilir. Yemeden , içmeden ve uyumadan günleri, o boktan koltuk üzerinde geçirebilir. Yahu hani şu camın önünde duran tek kişilik koltuk var ya. Hah işte o koltuk bahsettiğimiz. Ama artık hareketsizliğinden bile yorgun düşer oldu. Sahi hangi zamanda yaşadığı olaydan sonra bunca yoruldu bu kadın?
O gece.. sen giderken.. ben koşarken peşin sıra.. teslim olmamızı buyuranlara inatla, yerde güzel yüzünü kanlı ellerimle okşarken.. off unutmak gerekli bunları kadınım. Oysaki sende bilmektesin unutmanın ölmekle eşdeğer olduğunu. Belki.. ölmek gereklidir.
Üzerinde yırtık bir etekle , gecenin bir vakti sokakta bira yudumlamak sağlıklı bir insanın yapacağı bir şey değil. Bilmekte bunu. Uyarmanıza gerek yok. Bilmekte ama sağlıklı insanla sağlıksız insan arasındaki farkı anlamamakta. Kime neye göre sağlıklı?
Biraz ileriden kendisine doğru gelen adamla buluşuyor gözleri. Genç, güzel yüzlü bu adam hiç benzemese de sevgilisine, heyecanlanıyor birden. Ya oysa diye. Ama kadınım kollarında can vermişti ya o güzel yüzlü adam. Hani son nefesini yarım bir cümleyle vermişti? Ne demişti sahi sana? Bira kutusu yere düşüyor, kulaklarını kapatmaya ve son sözleri yeniden duymamaya gayret ediyor. Bitsin bu işkence , bu gece.
---o---
“boşversene!
hepimiz kendi cinselliğimizin röntgencisiyiz..”
etimi Pazara çıkaralı beri, ben ben değilim. Ben benden gideli beride etimi peşkeş çekmekteyim.sahi ben kimim? Hangi masum hikayenin kahramanı ve kan kaybedeniyim? Yok öyle bir hikayem benim!
Yüksek topuklu papuçları üzerinde sendeleyerek yürüyen bu kadın, evet tahmin ettiğiniz gibi bir kadın. Ama tahmin ettiğinizden öte bir öyküsü var bu kadının.
Rahminde filizlenmeye başlayan küçük yaratık içini huzurla dolduruyor, hangi adamın dölü olduğunu bilmediği ve asla tahmin edemeyeceği bu döl, huzuru onun. Tüm kirlenmişliklere rağmen temiz kalan bir yer rahmi şimdi.
Yolda yürürken bedenini hırpalayanları ve kendisine küfür edenleri görmezden, duymazdan geliyor. Çünkü içinde üç maymunla yaşıyor. Evinin bulunduğu ıssız , ama daha çok kimsesiz gibi görünen sokağa girdiğinde hep yaptığı şeyi yapıyor;
- bana bir uzun malboro versene abi.
- Al kızım.
- Sağolasın abi. Deftere yaz.
- Tamam tamam. Biliyorum.
Ne iyi adam şu bakkal. Yıllardır deftere yazar , ödeyemediği zamanlarda etini talep etmeyen tek esnaf. Sahi ya herkes etine dikiyor gözlerini. Önce kimdi? Hangi arsız ? yıllar önce sevdiği ama şimdi adını bile ara ara unuttuğu o adam mıydı? Yoksa ondan çok önce ağabeyi mi? Sahi ilk kimdi?
Eve gitmeyi istemiyor bu gece. Bu gece sokaklarda olmak istiyor. Ama hani o bildiğiniz haliyle değil yahu. Bilmediğiniz haliyle sokaklarda , özgürce yürümek istiyor , belki koşmak, koşarak bu hayattan , bu sokaktan uzaklaşmak. Ama bu papuçlarla yürümeyi bile zor becerirken nasıl koşacak?
Havanın soğukluğuna aldırmaksızın giyinmek zorunda olduğu terliksi papuçları ve papuçlardan dışarıya taşan taraklı ayaklarıyla , koşamaz bu gece.
Apartmana girdiğinde uzun saçlı güzel yüzlü bir adamla yüzyüze geliyorlar. Adamın gözlerinde “seni affettim” bakışı. Hey sen delikanlı, kimsin sen ne haddine beni affetmek? Diye bağırası geliyor. Ama adam anlamışçasına küçük bir tebessüm bırakıyor kadına.
---o---
tanrı ; o gün, kullarının arasına inmeye karar verdi. Ey kullarım ne bok yiyorsunuz dünyada bir bakayım. Hangi pislikte yuvarlanıyor, nerelerde cenabet dolaşıyorsunuz?
Ey kullarım.. beni nasıl görmek isterseniz öyle çıkacağım karşınıza.. ve gözlerime korkusuzca bakan her birinizi affedeceğim. Bu gece sizlerden biri olacağım. Ve sizi beklide daha iyi anlayacağım böylece.
---o---
ertesi gün haberlerde çıkan bir resimle şok geçirdi birkaç kadın. Bir gece önce karanlık sokakta gördüğünü iddia ettiler, resimlerdeki adamı. ama kimse bu iddialara inanmadı elbette. İddia edenlerin yaşamdaki sıfatları çok sıradandı.
Uzun saçlı güzel yüzlü bir adamın cesedi yerde.. tinerci bir çocuk tarafından gasp edilmeye çalışılmış ve direnmesi sonucu canından olmuştu.bilindik bir hikaye,alıştık artık bu haberlere. Yüzünde bir gülümseme. Şimdi anlıyorum sizi der gibi sabitlenmiş o gülümseme.. tanıdık, gizemli.. korkutucu..