- 1142 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
NASIL BIRAKTIN ANNE
Pendik pazarında su satıyorum..
Bardağı 5 kuruş.İnşaat halindeki Çarşı Camii’nin avlusundaki çeşmeden doldur-
dum,küçük plastik kabımı.Diğer elimde tuttuğum plastik bardağa dökerek sunuyorum
insanlara:
-Buz gibi Yakacık suyundan içen.
Benimle aynı işi yapan tüm çocuklar,böyle bağırdıkları için,ben de öyle yapıyor-
dum.Yalan söyleyip,insanları kandırıyormuyduk,yoksa bu çeşmenin suyu Yakacık’tan mı
geliyordu?Hala bilmiyorum.
2,5-3 lira para toplayıp E-5’e yakın olan kiralık gecekondumuza doğru yola ko-
yuldum.7-8 yaşlarındaydım.
Eve kazandığım parayı götürüyorum;mutluyum.Annem,çok seviniyor.Benden
2 yaş büyük ablam kıskanıyor .Su sattığım plastik kabı,şişle deliyor.Annem çok kı-
zıyor.Ben ağlıyorum.Annem,kibritle ısıtarak kapıyor,ablamın açtığı deliği.
Tepeören Köyü’nde oturuyorduk,önceden.Annemin ilk kocası ölmüş.2 kız ve
bir oğluyla dul kalmış.Kendi evi vardı.Babamı iç güveysi almış kendine.Özellikle kızları
hiç sevmemişler babamı.Köyün sığıırtmacıymıştı babam.Gariban ve cahil..
2 yıl arayla ablam ve ben dünyaya gelmişik.Üvey ablalarımı da sığır peşine yar-
dıma götürürmüştü,babam.Birgün birtanesine tokat attı diye,kıyamet kopmuş.
Nerdeyse tecavüz zanlısı olmuş adam.Ablam,muayeneye bile götürülmüş.
Ben bile yıllarca şüphe ettim babamdan.Ama ablam yıllar sonraki,son görüşmemiz-
de,babamı istemedikleri için,ne gerekiyorsa yaptıklarını ve ona iftira attıklarını itiraf
etti.Tabii babam çoktan rahmetli olmuştu.
Babamı kovmuş annem.Hatta ablamın isteklisinden,dayak bile yemiş adamcağız..
Annem de 2 kızını evlendirdikten sonra,ağbimi ve bizi alıp Pendik’teki bu gece-
konduya taşınmış.
Bize babamı öyle kötülerdi ki,adeta bir canavarmış gibi.Birgün Pendik’te gördü-
ğüm babamdan nerdeyse kaçıyordum.Adamcağız,beni kucaklayıp,cebindeki bütün para-
ları vermişti.
Birgün Nalbant Ahmet’in kamyonu,kapımızın önüne yanaştı.Bizim köylüydü.Kamyo-
nuyla hem kömürcülük yapar ,hem de insan taşırdı.
Annem beni giydirip,koluma da birkaç eşyamın olduğu bir bez torbayı verip,
kamyonun önüne oturttu.Ne olduğunu anlayabilmiş değildim ama,kamyona binmek genel-
de her çocoğun hoşuna giderdi.Beni ne kucakladığını,ne öptüğünü hatırlamıyorum.
Biraz sonra yola koyulduk.Ahmet Amca’nın yolda beni nereye götürdüğünü söyledi-
ğini de hatırlamıyorum.
Kurtköy’e geldiğimizde yolun kenarında durdu.İnip kapıyı açtı ve kucağıyla beni in-
dirdi.Karşıda babam duruyordu:O annemin canavara benzettiği adam.
-Hadi bakalım,seni babana getirdim.Koş,ona git,deyip bıraktı.
Anne,bu adam canavarsa eğer,niçin evladını canavarın kollarına atıyorsun?
Korktum.Soğumuştum babamdan.Canavar bilmiştim.Karşımda diz çökmüş,kollarını
açmış,beni bekliyordu.Nasıl koşardım ona.Korkuyordum anne.....
Ağladım,gidemedim.Bir canavarın karşısındaymışım gibi,çaresizce ağladım.
Babam da ağladı.Gelip beni kucağına aldı.Ama ben korkuyordum anne....
O adam ölünceye kadar,hem annelik hem babalık yaptı bana.Kahve köşelerinde,koy-
nunda yatırdı.Onun koynuna işedim ben anne.....
Bir gün olsun,seni kötülemedi.Annene gitme demedi bana.Annen kötü,demedi,
Daha sonra evlendiğin 3.kocan öldüğünde,sizi tekrar biraraya getirmek istedim de,
hani sen olmaz demiştin ya:O adam,benim babam,
-Senin hatırın için ,herşeye razıyım dedi bana,anne....
O şimdi cennette,sen nerdesin anne?..
İşte dostlarım,sizlere İşte Bizim Kahve adlı öykümde sözünü ettiğim kahveye gelişim
bu şekilde oldu.
Sizlere,yazma sanatını pek bilmeyen biri olarak yaşadıklarımı bu şekilde anlatmaya
çalışıyorum.Kusuruma bakmayın..
Fikret TEZAL