ZİLDEKİ ANNE SESİ
ZİLDEKİ ANNE SESİ
Anneciğim; (!...)
Bilirim kızarsın televizyonu çok izlememe ama televizyonda civciv fabrikasını gösteren bir program vardı.(...) Çok uykum olduğu halde oturup izledim.(...)Bir sürü civciv makinelerden çıkıyordu.(...)Bazı civcivler ,(.)okulda öğrendiğim gibi hayata anne sıcaklığıyla merhaba demiyordu öyle.(...)Onu seyrederken uyuyakalmışım, (.)üstüm açık,üşümüşüm.(...)
Anneciğim nerdesin?Sen olsaydın üzerimi örtmüş olurdun ama yorganım ayaklarımda uyandım bu sabah.(...)Bugün ilk defa sensiz açtım gözlerimi bir sabaha.(...)Anneciğim sen hep derdinki; İnsan mutsuzken bulutlar çökermiş üzerine.(...)Ağlarken yağmur yağarmış.(...)Ve sonra yağmur diner,(.)hava açarmış.(...)İnsan o zaman mutlu olurmuş.(...)Anneciğim neden hava bu kadar bulutlu bugün?Sanki güneş bana küsmüş,(.)sıcak yüzünü hiç göstermeyecekmiş gibi bulutların arkasına geçmiş,(.)saklambaç oynuyor.(.)
Akşam o kadar ağladım ki...Anne gitme! Diye.(...)Yinede bırakıp gitmişsin.(...)Kalktım işte.(...)Akşam söylediğin her şeyi yaptım.(...)Pijamalarımı çıkartıp yatağın üstüne koydum.(...)Kahvaltımı yaptım.(...)Önlüğümü giydim.(...)Ama seninle yaptığım her şeyi sensiz yaptım.(...)İlk defa sensiz ördüm saçlarımı,(.)hiç de güzel olmadı.(...)sen daha kurdeleden kelebek yapmayı öğretmemiştin ki.(...)Sonra çantamı aldım.(...)Beslembe çantam bomboştu.(...)Babam bozuk para verdi.(...) “Kantinden bir şeyler alırsın,(.)” dedi.(...)Elime alınca içim üşüdü,senin böreklerin kadar sıcak değildi demir paralar.(...) Merdivenlerden iniyordum, senin sesini duydum “Merdivenlerden teker teker in” diye.(...)Sen bir meleksin anneciğim.(...)En son ben bindim servise seni kimse sormasın diye! Anneciğim.(...) İlk dersimiz Türk’çeydi.(...)Öğretmenimiz, “Bugün anneler günü herkes annesine bir mektup yazsın” dedi.(...)Hemen yazmaya başladım seni anneciğim.(...)Sonra teneffüs zili çaldı anneciğim.(...)Herkes teneffüse çıktı.(...) Sınıfta sadece ben kaldım.(...)Pencerenin yanına gittim.(...)Ufak bir kuş,ağacın altında bana bakıyordu.(...)Ayağında bir bez parçası vardı.(...)Belli ki ayağı sakattı,uçamıyordu ve önünde ki ekmek kırıntılarını yemeğe çalışıyordu yavaş yavaş.(...)Yukarıda bir dalın üstünde de başka bir kuş vardı.(...) Ona bakıp duruyordu.(...)Bir süre sonra okulun bahçesine bir köpek yavrusu geldi.(...)Köpek, küçük kuşu gördü ve kuşa doğru koşmaya başladı.(...) Kuş,ağlarcasına ötüyordu.(...) Daldaki kuş bir anda küçük kuşu kanatları altına aldı.(...)Daha sonra ağacın en üstüne çıkardı.(...)Bahçedeki çocuklar köpeğe doğru koştu ve köpeği bahçeden çıkardılar.(...)Bir yandan da şöyle bağırıyorlardı: “Gördünüz mü kuşun annesi varmış.” Evet anneciğim o kuşun annesi vardı.(...)
İçeri zili çaldı.(...)Fakat hiç kimse içeri koşmuyordu.(...)Zil birkaç defa şiddetle çaldı.(...)Birden annemin “Ülkü kalk!” sesini duydum.(...)Yataktan fırlayarak annemin boynuna sarıldım iyiki anneciğim buradasın.(...)Sen olmazsan ben okula değil hayata geç kalacağım.(...)
BENİM MELEK ANNEM