Ölüm Kör Değildir
Nasılda seviyordu kocasını Onsuz bir saniye dahi nefes almak istemiyordu Zaten ondan başka da kimi vardı ki Ailesi daha bebekken feci bir kazada hayata gözlerini yummuştu Tıpkı kendi gibi tek farkları onlar yaşamıyor fakat kendi yaşıyordu Babaannesinin eline kalmıştı küçücük yaşta Babaannesi de babasından ve annesinden nefret ettiği halde bakmak zorunda hissetmişti istemeden de olsa kendisine Sürekli onu azarlıyor özürlü olduğunu sürekli yüzüne vuruyordu Özürlü bir insana özrünün yüzüne vurulması kadar acı bir şey olabilir miydi ? ama vuruyordu işte Her defasında üzülüyor sürekli içine atıyordu Bir karşılık dahi veremiyordu İstermiydi gözlerinin görmemesini kapkaranlık bir dünya kim isterdi ki ama kaderi yazgısıydı kabullenmişti böyle kendisini fakat babaannesi kabullenememişti bir türlü Tüm olanlara rağmen bir umut vardı içinde bu hayatını bu bedenini olduğu gibi kabullenen biri çıkacaktı elbet onu bekliyordu kocasını bekliyordu ...
Nasılda heyecanlanmıştı onunla tanıştığı an nasılda titiriyordu karşısında tıpkı şimdi titrediği gibi ve hayatının dönüm noktasını nasıl da hatırlıyordu dün gibi onu olduğu gibi kabullenen özrün bedende hiçbir anlam ifade etmediğini Kalbinin yüreğinin önemli olduğunu anlatan ve anlayan prensiyle tanıştığı ilk günü Her şey bir anda olup bitivermişti müthiş bir uyum wardı aralarında İkisi de sevgiye açtı tek istekleri birbirlerini ölesiye sevecek hayat arkadaşını bulmaktı Bulmuşlardı kavuşmuşlardı Bitmişti artık o mutsuz günler artlarında kalmıştı ve bugün evliliklerinin üçüncü yılıydı Sevgileri hiç bitmiyordu paylaştıkça çoğalıyor gibiydi Ve gözünün nuru kalbinin sahibi kocası yanında mışıl mışıl uyuyordu Ne kadar çok istiyordu ah... onu birkez dahi olsa görmeyi ona bakmayı ona görerek dokunmayı... Bu simsiyah tablo yerine onu birkez görse ve hep o kalsa gözünün önünde olmazmıydı başka birşey istemiyordu karanlık yerine kocasına bakmak istiyordu sadece Hep hayal etmeye çalışıyordu onu ama onu da beceremiyordu Görmek arzusu yakıp kavururken yüreğini zor bela tatmin etti kendini yüreğiyle görüyordu zaten onu yetmez miydi diyerek avuttu kendini
Kocası da kalkmıştı,kalkar kalkmaz sesli sesli düşünen karısına sarıldı bir öpücük kondurdu yanağına ve ’ o kadar güzelsin ki öpmeye kıyamıyorum ’ dedi ve dizlerine yattı tekrar
Evet evet ne kadar da hoşuna gidiyordu bu sözler Ne kadar da heyecanlandırıyordu onu Sahi o kadar güzel miydi Neye benziyordu ki Nasıldı... Keşke görebilseydi keşke... Derken kocası ona aldığı hediyeyi çıkardı ve yıldönümlerini bir öpücükle daha kutlayarak sevgi sözcükleri eşliğinde kolyeyi karısının boynuna taktı uzunca birbirlerine sarıldılar Sevinçten dahi olsa ağlayamadı... Sonra kocası sahile gidip dolaşma fikrini sordu merakla kendisine o da kabul etti zaten çok ama çok az çıkıyorlardı beraber dışarı bunalmıştı artık evde gezmek güzel olurdu ama her dışarı çıktıklarında hep ona yük olduğunu onu yorduğunu düşünürdü ister istemez fakat çok da bunalmıştı Hazırlandılar ve sahile yola koyuldular herzaman ki gibi sevgilisi elinden tutmuş önden yavaş yavaş yürüyordu Sorun olduğunu hissediyordu kadın,ayak bağı olduğunu düşünüyordu ya yoldan karşıya geçerken ya merdiven inerlerken zorlanıyorlardı Her sorunda kadın ahh........ ahh.......... diyordu kalbi sızlaya sızlaya zor bela sahile bir banka attılar kendilerini martıların ve kocasının aldığı simitler eşliğinde doyasıya yaşıyorlar tadıyorlardı bu mutlu anı Kocası tüm güzelliği ile anlatıyordu etrafta olanları martıları hatta simitçinin simasını bile anlatmıştı ona ama kadın martının sesine büyülenmişti adeta ondan martıyı ayrıntısıyla anlatmasını istedi tekrar,kocası ’ simsiyah muhteşem bir kuş olduğunu söyledi’ ama kadın gözlerinin önündeki siyah tablodan seçip çıkaramadı martıyı... zaten o rengi hiçbirşeye yakıştıramadığı gibi ona da yakıştıramamıştı
İkiside geçen zamanı anlayamadan akşam olmuştu bile oysa ne kadar mutluydular ama geç olmadan da eve gitmaleri gerekti hem kocası için ne kadar güzel yemekler yapacaktı sonra eve giderken aynı sıkıntıları çekeceği aklına geldi kocası elinden tutmuş önde yavaş yavaş gidiyordu,gidiyorlardı ama büyük bir sesle kacasının eli elinden ayrılmıştı olan biteni anlayamadan kenara çekildi genç kadın Hasretle onu bekliyordu gelseydi gitselerdi artık hem çok üşümüştü ’ hadi nereye gittin gel artık’diyordu ama taksiye bindirildi alelacele ve evini tarif etmesi istendi ve kocasının orada kaza geçirdiğini can verdiğini takside öğrendi eve bırakılır bırakılmaz yere çöktü kimdi ölen anlayamadı anlamak istemedi ilk defa gözlerinden yaşlar boşalmaya başladı bilmiyordu bu duyguyu ağlamanın dahi ne olduğunu bilmiyordu ama ağlıyordu hem de hıçkırasıya Onsuz nasıl yaşardı
Kim saçlarını okşayacaktı kim öpmeye kıyamayacaktı kim izledikleri filmi olanca güzelliğiyle anlatacaktı kim.....Dünyası yıkılmıştı Gözünün önündeki karanlık daha da mı kararıyordu ne Nefes almıyordu alamıyordu sadece yanına gitmek istiyordu kocasının ama kim götürecekti kim tutacaktı ellerinden
Saatlerce kalakalmıştı orada zil çaldı Bir beklentiyle her şeyin bir şaka olduğunu düşünerek kocasına da bu şakayı yaptığı için günlerce küseceğini düşünerek kapıyı açtı Genç bir kız ben üzt komşunuzun kızyım diyerek içeri girdi ve kadını çöktüğü yerden kaldırarak kanepeye yatırdı Çok şaşırmıştı kadın Kocası haricinde ilk defa biri ona yardım etmişti ve ilk kez o eve bir misafir gelmişti ve de ilk kez ondan öğrenmişti kocasının da kendi gibi görmediğini, kör olduğunu kendisinin de simsiyah olduğunu O an anlamıştı evet o an anlamıştı her şeyi
Ondan kocası yürürken önden yürüyor
Ondan martıları siyah anlatıyordu
ve Ondan anlattığı filmler hep mutlu sonla bitiyordu......