BİBER DOLMASI
BİBER DOLMASI
(elindeki dosyanın ağırlığından hayatın bugün ona çok ağır geldiğini anlamıştım.)
- bugünün nasıldı?
(hergün ona bu soruyu sorardım. hergün o bana benzer cevabı verirdi.)
- okula gittim. bu tıp öğrenciliği neyse de asistanlık çekilmiyor. eskiden çocuktuk katlanıyorduk. şimdi koca kadın oldum, ama hala eve gidince ders çalışma mecburiyeti,hala sınavdan kalma korkusu. Hocadan azar işitme ve doğru dürüst adam yerine konulmama da cabası. Buna daha ne kadar dayanırım bilmiyorum
(sınav dönemlerinde hep böyle olur.)
- ne diyorum biliyor musun?
- ne?
( evdeki bulaşıkları görürse, tümden canı sıkılır. onları yıkamaya uğraşırken zaten olmayan iştahı tümden kaçar. yemek yemez aç kalır. aç kalınca kan şekeri düşer. kan şekeri düşünce yaşam sevinci ve enerjisi)
- bu gün dışırıda yemek yiyelim. biraz zaman kaybederiz ama hiç olmazsa kafamız dağılır.
( düşündü, aklından geçenleri tahmin etmek hiç zor değil. yemek yapmaya harcıyacağım zamanda dışarıda yemek yemiş olurum. hem bulaşıkta çıkmaz. evet galiba en iyisi bu)
- evet, çok iyi olur.
- nereye gidelim.
( şuanda nereye gidersek gidelim onun için fark etmez, canı hiç bir şey yemek istemiyor.)
- nereye istersen oraya gidelim. benim için en güzel yer senin istediğin yerdir.
- peki o zaman,bugün canım katı bir şeyler yemek istemiyor. o yüzden pizzacı felan olmaz. dürümcü ve hamburger satan yerlerde,
- benim canımda et yemek istemiyor.
- ekşi ekşi bamya olsa, birde zeytin yağlı biber dolması
- süper olur.
( yüzü gülmüştü. insanın sevdiği ile ekmeğini, parasını, acısını paylaşması güzeldi fakat en güzeli, onunla yaşam enerjisini paylaşmaktı. )
"ev yemekleri yapan bir lokantaya girdik"
- hoş geldiniz,
- hoş bulduk,
- size ne ikram edelim?
- mmm, bamyanız var mı?
(evet manasında kafasını salladı)
- o zaman önce birer kase bamya alalım, sonra da zeytin yağılı biber dolması rica edeceğiz.
- peki
(garson kız gider)
- kız ne kadar güzel gülümsüyor değil mi?
- öyle mi? dikkat etmemişim.
- evet. hem biliyor musun O sadece garson değil? buranın sahibi fatma hanımın kızı. yemekleri yaparken annesine yardım ediyormuş. Yani çokta hamarat.
( O’nu kıskandırmaktan oldum olası zevk alırım)
- Demek öyle, istersen aranızdan çekileyim de baş başa kalın.
( O’da ondan başkasını aklımdan bile geçirmeyeceğimi bildiği halde her seferinde beni kıskanır. galiba O da kıskanmaktan zevk alıyor.
- mmm, aslında baş başa kalsak fena olmaz, genç güzel kız. hem yüzüde gülüyor.
- tamam o zaman ben kalkayım.
(bizi izleyen biri olsa kavga ettiğimizi düşünür : )
- nereye gideceksin?
- bilmem. yakışıklı ve centilmen erkek garson’u olan bir lokantaya
- hmm, kısasa kısas
- evet
- yok olmaz. en iyisi ikimizde burada kalalım fakat bu güzel garson kızı o centilmen garsonun olduğu lokantaya gönderelim.
- anlaştık,
( bu kısa atışmansımdan hoşlanmış gülümsemişti. o gülümseyince dünyam aydınlanıyor be! )
...
(yemekler gelir, her zaman benim konuşmama alışık olduğu için ne zaman sessiz kalsam)
- konuşmuyorsun (der )
- evet,
- neden?
- seni izliyorum, ve düşünüyorum.
- ne düşünüyorsun?
- senin her halini nasıl da sorgusuzca sevebildiğimi. en yorgun ve en sıradan halinde bile, nasılda mucizevi bir güzelliğe sahip olduğunu, beni her haline nasılda hayran bırakabildiğini
( gözlerimin içine bakmadan, bu kadar çok sevilmenin yükü altında ezilmişçesine başını öne eğerek, ve tüm dikkatimi ona vermiyor olmasam duyamayacağım bir ses tonuyla)
- bende seni çok seviyorum.
( sevgiyi gösterememek sevmemek anlamında değildi ki,konuşmasa bile ben O’nun kokusundan bile beni sevdiğini bilirim. )
...
( bu tarz konuları konuşurken zevk alsa da, utandığından bir yolunu bulup konuyu değiştirir. canım benim yaa)
- senin garson kızın annesi, gerçekten harika bir ahçı
- nereden benim garson kız oluyormuş? o bir kere senin garson delikanlının kız arkadaşı
( bir kere daha gülümser, bu sefer gözlerinin içinde ışıltıda var. bunun anlamı artık şarj olduğudur. yaşasın ona gerekli olan yaşam enerjisini verdim. gözlerindeki ışıltının kaynağı olmak, sırf bunun için bile yaşamaya değer)
...
(keyifle akşam yemeğini yedikten sonra eve gitmek için dışarı çıktık. Biber dolmasıda gerçekten harkulede olmuştu. tabaklarımıza üçer tane koymuşlar. O birini yiyemedi. bana ise üç az gelmişti. iyi ki birlikteyiz demek için bu uyumdan daha güzel sebep var mı diye düşündüm.
bu dünyadaki mutluluk ve huzur, çiftler arasındaki uyum olsa gerek)
(bunları düşünürken ayriyeten ondan gözlerimi ayırmadan yürüyordum. Nasıl olsa o ikimiz içinde önüne bakıyordu.)
- daha önce hiç beni görmüşçesine niye bakıyorsun?
- hiiiç,
- hiç bana, hiiiçç deme. Aklından birşeyler geçtiği besbelli, söyle bakayım ne düşünüyorsun?
- mmm, bilmem?
- bilirsin hadi söyle,
- : ) biber dolmalarını...
DR.KEMAL PİŞMİŞOĞLU