- 1138 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ACITTIYSAM ÖZÜR DİLERİM
"YORGUNUM GİDİŞLERİN TÜMÜNE"
“çocukların kirli yüzlerinde,
talan olmuşluklarda,
sövüp saymalarda,
eyvah’larda sevdim seni.
Kenar mahalle evlerinin,
Basma perdelerindeki çiçek tarlalarında.”
Bir bardak çay daha? Durun hemen getireyim!
--o—
sokakları anlat bana, çocukları anlat, onların gülen yüzlerinden bir öykü yaz bana.
Neden burada olduğumu bilmeyenlere , burada oluşumun nedenini anlat.. ve de ki beni soranlara en çok simit yemeği özlemiş ve bir de martı seslerini. Buralara hiç martı gelmiyor , biliyor musun? Martıları da kışkırtıyorlar bize karşı. Hiç martı gelmiyor buralara. Ben burada geçirdiğim her gün için bir parça ekmek koyuyorum kenara.
--o—
hepiniz bilirsiniz Bakırköy akıl hastanesini. Değil mi? Hani gitmemişsinizdir, orada yaşayan delileri görmemişsinizdir ama hepinizin bildiği ve gitmekten korktuğu bir yerdir , Bakırköy akıl hastanesi. Aklından hasta olanların mekanı.. ruhundan hasta olanlarsa hala aramızda.. ama biz ruhundan hasta olanları içselleştirir , aklından hasta olanları dışlarız.
Sabahın köründe arayan elbette yine ; müge. Geçen sefer beni sürükleyerek götürdüğü çocuk yuvasından, beni nasıl kaçırdığını unutmuş olmalı ki yine bir yerlere götürecek beni.
Ses çıkartmıyorum artık. Nereye derse gidiyorum. Çünkü gitmezsem eksik kalıyor bir yanım.
Bakkaldan samsun 216 sigara paketleri alıyoruz. Bir tane yetmez abi, en az 10 tane ver diyor müge. Yanılıyorsunuz müge asla sigara içmez.
O namını çokça duyduğumuz rodinin ünlü heykelinin önünde dikili kalıyorum birkaç dakika. Bu adamın gözbebekleri yok müge , fark ettin mi? Nereye bakabilir gözbebekleri olmayan heykeller. Heykeller bakmazlar mı , hiçbir yere? Bakarlarrr, bakarlarrrr… içime bakıyor bu heykel benim. Tüm çıplaklığımla öylece duruyorum karşısında.
- abla be bir sigaran var mı? Siyah saçlı , saçları erkek saçı kadar kısa olan, erkeklik ile kadınlık arasında sıkışmış biri soruyor bunu bana. Bütün paketi verme hatasına düşecekken, müge elimden kapıyor samsun 216 paketini. Önce sigara paketlerinin hepsini açıyoruz. Sonra ceplerimize koyuyoruz, yalnızlaşan sigara dallarını.
- al kardeş. Diyorum karşımdakine.
O büyük kapıdan içeri girmemle , uzağında olmak istediğim sokakları özlemeye başlıyorum. O büyük kapı büyük öykülere yelken açmamı sağlayacak mı bilmiyorum.
Şişmanca bir kadın koşarak bana doğru geliyor. Kollarını iki yana açarak ve ondan beklenmeyecek bir hızla koşarak, bana doğru geliyor. Kaçacak yerim yok. Kucaklaşmalardan , öpüşmelerden ve yer yer sevişmelerden tiksinen bir insan olarak kaçacak bir yerimin olmaması , ürkütüyor beni. Ben bu ürkmelerle boğuşurken kendi içimde, bu ürkmelerden ve bu tiksinmelerden bir haber olan kadın sımsıkı sarıyor , onunki yanında daha da cılızlaşan bedenimi. Canım mı yanıyor? Hayır. Yeni bir tanımın eşiğindeyim. Başını ; omzumla kafam arasında bana ait değilmiş gibi duran ince boynuma gömüyor. Gözyaşları boynumu, tişörtümü, saçlarımı yıkıyor. Sarsılarak ağlıyor kadın. Sebepsiz.. sebepsiz mi acaba gerçekten? Beni özlediğini sayıklıyor sürekli. Ben , evet şimdiye kadar kimseyi özlememiş olan ve elbetteki özlememiş olduğum insanlara özlemediğimi açıkça kusan ben, paramparçayım. Pişmanım onu şimdiye kadar arayıp sormadığımdan. Nasıl unuttum onu aramayı? Sahi nasıl? Yere çömeliyoruz. Bir yaz günü Bakırköy akıl hastanesinin çimenliklerinde birbirlerine sarılarak ve hıçkırarak ağlayan iki akıl hastası oluyoruz. Saçlarını yıkamış bugün. Benim geleceğimi anlamış, ondan yıkamış saçlarını. Sarıya çalan kumral saçlarını okşamam için , avuç içlerimi kafasına sürüyor. Küçük gözleri daha da küçülüyor ben saçlarını okşarken. Sonra elimi tutup beni arkadaşlarının yanına götürüyor. Gurur duyuyor onun için oraya gelmiş olmamdan. Çünkü oraya hiç kimse gitmiyor.
--o—
cebimdeki sigaralar , bir bir eksiliyor. Malboro paketimi çıkartmıyorum dışarı. Yok cimrilikten değil yahu, samsun 216 içiliyor böyle mekanlarda. Ve böyle mekanlarda içtiğin her sigara en kalitelisi oluyor.
Çaylar geliyor.. börekler.. sonra yine çaylar.. sigaralar..
Ama bir eksiğiz biliyorum. Kimin eksik olduğunu anlayamasam da, bir eksik hissediyorum etrafımdaki çemberi. Onu arıyor gözlerim, onun hangisi olduğunu bilmeden. Ve küçük binanın içinde bir masanın başına oturmuş, gazetesini okurken buluveriyor gözlerim onu..
Simsiyah saçları.. iri , siyah gözleri , ince bedeni.. evet işte orada. Bu kutsal ayini bırakıp mügeye , yanına gidiyorum.
- merhaba.
- Merhaba. Diyor resmi bir tavırla. Asla bir yabancıya gülümsemeyenlerden o.
- Ne okuyorsunuz?
- Günlük gazete.
Günlük gazetesinin yer yer silinmiş yazıları, ve yırtılmış sayfaları , günlük olduğunu iddia ettiği gazetenin bugünün gazetesi olmadığını fısıldıyor bana.
- bakabilir miyim?
- Elbette çocuk. Al oku. Diyor kendinden ve yaptığı işten emin bir tavırla.
Eski olduğu her yerinden belli gazeteyi incelemeye başlıyorum sessiz ve narin hareketlerle. Denizlerin fotoğrafını buluyorum gazetenin bir köşesinde. İrkiliyorum. Bu gazete.. evet evet bu gazete 1972 yılının gazetesi. Yıllardan hangisini yaşıyoruz biz sahi? 2002.. 2003 hayırrr.. burada yıl hep 1972!
Karşımda kendinden emin duran kadına yöneltiyorum ürkek bakışlarımı. Bu kadın.. kim? Evet biri olmalı ama kim?
- benim adım.. ya sizinki?
- Deniz. Benim adım deniz. Bu oynadığı oyun biraz daha kaçırıyor huzurumu. Adının deniz olma olasılığından korkuyorum.
Bir sürü soru geliyor aklıma ve dilimin ucuna. Nereden başlamalı? Ne demeli bu kadına?
- deniz gezmişi tanır mıydınız?
- Ben herkesi tanırım. Gazeteciyim ben.
- Aa gerçekten mi? Şaşkınlığım aptallığımla harmanlandığında küçük bir çocuğa bürünü veriyorum.
- Elbette gerçek. Neden yalan olsun? Ben bir gazeteciyim. Ya sen?
- Ben.. ben .. öylesine biriyim.
Böyle bir kadın karşısında yalnızca öylesine biri olmak düşüyor bana. Çünkü o biri olmayı o kadar iyi beceriyor ki , onun kadar iyi beceremeyecekseniz , biri olmayınız efendim orada.
- peki burada ne yapıyorsunuz?
- Haber peşindeyim.
- Nasıl bir haber?
- Hayatın başka bir yönünü okurlarıma anlatmak için buradayım.
Şimdi siz bu söylediklerine inanmıyor olabilir ve benim nasıl inandığıma gülüyor olabilirsiniz. Ama o kadın o dakika ben tanrıyım dese inanmamak gibi bir lüksünüz olmadığını anlardınız, onun iri , siyah ve kararlı gözlerine baksaydınız.
Evet karşımda bu ülkenin en özgün gazetecisi olduğunu biliyorum. Ona sormak istediklerim, ondan duymak istediklerim var.
- nerede yaşıyorsunuz?
- Çok uzakta değil. Bakırköyde küçük bir evim var.
- Yakın mı buraya? Yani geliş gidişiniz kolay oluyor mu?
- Evet yakın buraya. Bu yolun sonunda. Eliyle sokağa bakan pencereden gözüken araba yolunu gösteriyor.
- Bu gazete çok eski değil mi?
- Çocuk! Haber asla eskimez. Yıllar öncesinin haberi ile bugün uzun bir haber dizisi hazırlayabilirsin.
Haklı yahu. Eski haberlerden öyküler yazan bir ülke değil mi burası? Eskinin gelip geçici haberlerine sinema filmleri çeviren bir ülke.. magazin haberlerinde gördüğümüz kızlar tarafından yönetilen bir hayat değil mi bu yaşadığımız. Hepimiz onlardan olmak için çıldırmıyor muyuz?
---o---
havanın karardığını fark etmeden saatler geçiriyoruz her yeri ağaçlarla kaplı bahçede. Gitme zamanı geliyor sonra.. gitmenin en zor olduğu an , o yaşadığım an. Kolay giden, gitmekle kalmayıp yiten bir insan için ilk defa, gitmek zor..
yeniden sarılmalar.. öpüşmeler.. ağlaşmalar.. tiksinmiyorum artık hiçbir şeyden. Dokunmak yahu.. dokunmak bir mucize.. dokundukça büyüyor dünya.. dokundukça çoğalıyor insan oğlu.
Kapıdan çıkarken orada olup olmadığını görmek için kafamı geriye çeviriyorum. Evet işte orada. Yeniden gömülmüş günlük gazetesine. Yeni haberlerin peşinde. Deniz gezmiş asılmadı henüz.. birkaç gün sonra idam sehpasına çıkacak ama bu güncel haber henüz buraya ulaşmamış.
Burada yıl : 1972…. Ne bir fazla oluyor ne bir eksik. Hep aynı tarih. Dünyada olan devrimler buradan geçmemiş. Darbeler bir tek buraya girememiş. Burada yıl 1972.. 80 sonrası doğanların yabancı olduğu bir yer burası. Ve 80 öncesi doğanların gazetecilik yaptığı bi yer.
Burada herkes yani tüm sağlıklı akıllar çaresiz. Burada hasta olan akılların kıymeti var. Çünkü burada sağlıklı ile hastanın tanımları yer değiştirmiş durumda.
Evet yıl : 1972.. denizler henüz asılmadı burada..
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.