Düş
Aylin, evindeki korku ve çekingenlik dolu ilk gecesinde yatak odası olmasını planladığı boş odalardan birisinin pencerelerini kontrol ederken birdenbire arkasından bir elin belinden kayarak onu sardığını hissetti. Sol kulağının altında ılık bir nefes soluyordu sanki. Hiç korkmuyor hatta içi huzur doluyordu.
— İlker. Dedi.
— Geldim. Dedi fısıltılı bir ses ve boynuna yanağına küçük öpücükler kondururken birden kayboldu. Belindeki kollar kaydı, boynundaki ılık nefes sıcaklığı ise yavaş yavaş silindi. Ürperdi birden. Perdesiz camın ardında ise usul usul silinen bir gölgeyi sezer gibi oldu. Biran onun cama odadan yansıdığını düşünüp hızla döndüğünde içerde hiç bir şey göremedi. Tekrar cama döndüğünde pencerenin hemen altında arka bahçeye ilerleyen karanlık dar aralıkta oturmuş kendisine bakan masum bir çift köpek gözünü fark etti. Sadece parlayan gözlerinin yüksekliğinden onun oturmuş olduğu anlaşılıyordu. Varlığı genç kızın içinde bir ürpermenin daha dolaşmasına neden oldu. Korkmuştu, hızla dönüp ışığı kapatarak odadan çıktı ve kapısını kilitledi. Mutfak dâhil tüm odaların ışıklarını kapattı ve teker teker kapılarını kilitleyerek anahtarlarını yanına aldı. Odasına döndüğünde yatağına girmek üzereyken ‘ya onların kendi kendisine açıldıklarına tanık olursam’ diye bir endişeye kapıldı ve kapıları tekrar birer birer açtı ve camların henüz perdesiz olmasına rağmen ışıkları da yaktı. Ancak yine rahat edemeyip ‘en iyisi her şeyi olması gerektiği gibi bırakmalı’ dedi ve sadece koridorun ışığını açık bırakarak karanlık oturma odasında şimdilik uyumak için komşusundan alıp kapının hemen önüne serdiği döşek ve ortası parlak kırmızı kumaş, kenarları ise eskilerin kefen kumaşı da dediği beyaz çarşaflarla çevrili olan yorgan ve gece sığınağı yastığından oluşan yatağına girdi. Aslında yerden yüksekte uyumasını sağlayabilecek eski tip kütüphaneli koltuğunda değil de yerdeki alelade bir yer yatağında uyumasının tek nedeni eski bir deprem fobisinden kaynaklanıyordu. Raflardaki biblo ve diğer eşyaların üzerine dökülmesi bu evdeki en büyük korkusuydu şimdilik.
Gözleri tavanda bir süre bekledi. Tam uykuya geçmek üzereydi ki gözünün önüne kapıdaki köpeğin gözleri geldi.
— Belki de sadece bir hayaldir. Dedi. Ama onun ardından gözlerinin önüne Aydın da ki ‘yazık adam’ diye adlandırdığı aç adam geliyordu. Bunu her ikisinin de zavallı, muhtaç ve muhtemelen evsiz oldukları için bağdaştırdığını düşündü ve gözlerini yumdu. Rüyasında İstanbul da ailesiyle birlikte doğum gününü kutluyordu. Ancak herkes eğlenirken o bir kenara çekilmiş bir şeyler yazıyordu. Yazdıklarında bilinen bir tarih bile yoktu.
tarih: doğum günüm
yine yenisi geldi. bir yaş daha büyüyorum. ama gelmem, gelemem orası karanlık. ben bugün ve bundan sonra aydınlık istiyorum. bir yıl daha eskidi orası. belki bir düş ama tahammülüm yok oraya. ona, karabasana.
bir gidiş öyküsüyle ortaya çıktı karanlık, kendini gösterdi. şimdi sen yoksun. başka kimse de yok yeryüzünde. oraya, yıldızları berrak olan yere gitmeliyim. onlar gece büyür, gündüzleri ise uyurlar. burası karlı. belki hala yıldızlar da görünüyordur orada.
belki gelirsin, üç yıl sonra. bana neler olduğunu başkalarından öğrenirsin. benim neler yaptığımı. ama bana sormazsın.
işte yine yenisi geldi. sadece adı farklı. yer, kişiler, duygular hepsi aynı. aynı hızında, nasıl alışılagelmişse öyle gidiyor. bende gidiyorum. terk ediyorum.
yine yenisi gelecek. ve yaşam; sen, bu duvarlar, kara bulutlu gökyüzü ve yanlış anlaşılmalar hiçbiri beni bırakmayacak. salmayacaklar beni. yinede belki ben giderim. dönemem bir daha, seni özlerim. ama istanbul sen. ve yaşam artık hiçbiri yok benim içimde. ve o. kimse yok.
………
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.