- 1033 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Yosun Kokusu
Yosun Kokusu
Öğrencinin konuşmasını süslediği son cümlelere takılıyor aklım. Delikanlı biraz da yaşının verdiği rahatlıkla “Dünyadaki nüfusun yüzde seksen beşi toplam üretim ve gelirden ancak yüzde on beş pay alabiliyor.Oysa insanların sadece yüzde on beşi ekonomik üretim ve girdilerin yüzde seksen beşine sahip.”deyiverdi ve kısa bir yorumla bitirdi konuşmasını.Dersin bittiğini ısrarla hatırlatan öğrencilere gün doğuyor,dışarıda havanın bozuk olduğunu gösteren işaretler artıyor.Dalga ve dersin bitişiyle başlayan hareketlilik sessizliği alıp götürüyor.
Gün akşam olmak üzre. Bitirilen son dersin ardından merdivenlerinden yavaşça çıktığım binanın son katında odaya kıvrılıveriyorum. Dersin bitimiyle öğrenciler de dağılıyorlar… Az sonra fakültenin loş koridorundan tuhaf bir parfüm kokusu yayılıyor.Acaba parfümü bu kadar yoğun kullanan öğrenci bu yüzdelik dilimin hangi bölümündedir diye alaycı bir tavra bürünüyorum. Pencerenin açık camından içeriye yosun ve tuz kokusu doluyor. Sanki dalga yüzüme vuruyor. Dövülen kumsal mı ben mi belli değil.
Bu defa koridorlar şen şakrak gülüşler, haykırışlarla canlanıyor. Büyük ihtimalle kantinden son ayrılan arkadaş öbeğinin sesleri olsa gerek bunlar. Aldığı maaşla geçinmeye çalışan ben gibiler bu yüzdelik dilimin acaba neresindedir? Bilinen cevabı yüzüme vuramadan nefsim sözler yankılanmaya devam etti koridorda..Delikanlı gidecekleri “cafe-bar” ın adını söylüyor yüksek sesle.Zihnim karışıyor ,bulanıyor suyun rengi. Pencereden içeriye giren yosun ve tuz artıkları saçlarıma bulaşıyor. Dalga daha hiddetli… Dövülen kumsal mı ben mi belli değil.
Karar verilmedi henüz.:Başka seçenekler de var sırada .O “cafe-bar” fazla beğenilmedi gibi.Ama mutlak gidilecek bir yere.Bu saatte evde pineklenir miymiş hiç. Zaten “tivi”leri çalışmıyormuş. Çalışsa bile pansiyon yöneticileri her kanal izin vermezmiş. Tam bu sırada göz göze geliyoruz delikanlı ile açık duran kapının aralığından. Omzundan aşağı savrulan saçlarını hafif bir kafa hareketiyle saygı göstergesi olarak eliyle toplarken tebessüm eden dudaklarla selam verip geçiyor. Arkasından arkadaşları aynı yolu hızla tüketiyorlar. Aklım ve hayalim peşlerinden gidemeyecek kadar yorgun..Pencerenin açık duran kanadına yöneliyorum.Dışarıda dalga hala şiddetli…Acaba delikanlının saçlarında da tuz var mıdır? Veya delikanlı da yosun kokusunu duymuş mudur? Sahi o ve ailesi yüzdelik dilimin neresinde acaba? Dalgalar kumsala rahat vermeyecek yine…Dövülen kumsal mı sadece belli değil.
…
Gecenin bir vakti.Artık binada sadece gece bekçisi ve ben kaldık.hocam git artık kurtulayım senden dercesine katta mahzur kaldı görevli.Tamam patlama çıkıyorum işte…Çabucak iniyorum merdivenleri…Katlar bitti. Kapıdayım . Amma da hızlı indim.Oh be! Adamın yüzünde güller açıyordur şimdi.Bir kişi daha benim yüzümden mutlu oldu.Işıklı yoldan kaçar gibi aracın bulunduğu yöne doğru akıyorum kendimce.Durakta az sayıda genç var .olar da sona kalanlardan .Az önce konuşan öğrenci de içlerinde…hala konu kapanmamış…”Ancak bana borç verirseniz oraya gelebilirim.Ben de para yok.” diyor.Hafta sonu tekrar dönmesi gerekmiş memlekete…Fark edince benim geldiğimi susuyorlar.Yer vermek adına küçük bir itiş kakış buyurun lafları…yine göz göze geliyoruz delikanlıyla…Artık yüzdelik dilim konusunda soru işareti kalmıyor fazla …Sadece bundan sonrasına dönük tuhaf kurgular üretmeye başlıyor zihnim.
Yatak odası,tuvalet,mutfak,spor ve kadın…Birde magazin.Şayet kadınsa kahraman örgü ,kek ,pasta tarifleri,zayıflama reçeteleri…acaba bu kadınların ne kadarı denizden ve dalgadan haberdardırlar?Acaba onların da saçlarında tuz var mıdır?Saçmaladın işte.Gül ,yasemin ,leylak,menekşe kokuları dururken mi…Yuh be! Hatta insan şöyle markalı,Fransız,Alman ,İngiliz malı bir sürü kalite koku dururken yosun kokusu ve saçlarında tuz olan kadın..
Hava durumu başlıyor radyoda.Haberler bitmiş biz akıp giderken tuz ,yosun, kadın, erkek Hoş ne değişecek dinlesen bile haberleri.BM toplanıp Afrika,Asya ve uzak Doğu bölgelerinde yaşayan aç insanları doyuracak tasarıma karar mı verecek. Hem delikanlı karnı aç olduğu halde “cafe –bar “ hesabı yapıp durmadı mı ?Yolsuzluklar bitti mi diyecekler? Adam kayırma , torpil yok.Adaletsiz iş kalmadı mı diyecekler.? Deseler kimin umurunda… Delikanlı belinden sarıldığı kızın yanaklarıyla yanaklarını birleştirmek üzere …Aynadan öyle görünüyor .Ayna yalan söyleyecek değil ya.?Hep aynalardan şikayetçidir insanlar yaşlanmaya başlayınca.Oysa genç halimizle aynalar bize ne güzel sırlar aktarır bir bulabilsek.
Yol ilerledikçe denizden uzaklaşmaya başlıyoruz.Yosun kokuları geride kalıyor.Dalgalar kime ne dediği asırlardır çözülemeyen feryatlarla kumsalı dövmeye devam ediyor.Dalga da kum da belki halinden memnundur diye düşünüyorum bir an.Gençler “cafe-bar”ın önünde iniyorlar.Az sonra denizin sesi tamamen duyulmayacak.Gençler denizin dalgalarında kaybolur gibi bir dehlizin içinesüzülen merdivenlerden aşağı iniyorlar.Bu tip yerleri niye toprağın altına doğru yaparlar? Ve kapıları ,perdeleri niye hep karanlık olur?
Araba denizi ve dalgaları benden alıkoysa da ben yosun kokularını ve deniz suyunun tuzunu yanımda götürüyorum.Merdivenlerden koşar adım inen delikanlı hangi yüzdelik dilimde olursa olsun bilmeyecek belki de bunların ne anlam geldiğini …Varsın o bilmesin.Birileri çıkacak olmaz ,hayır,böyle gitmez diyecek…İşte o zaman ben suyun tuzunu,yosunun kokusunu bir kere daha tanımlayacağım.
Araba köşeyi kıvrılıyor…Artık şehir daha yoğun bir şekilde kömür kokuyor.Sokak lambaları ana caddeleri aydınlatsa bile ara sokak tamamen loş…Çoğu kendi kaderine terkedilmiş havasında..Gece başlayacak birazdan.Her yer karanlık diyordu şair bestelenen mısralarında.Ve tekrar sabah olacak.Denizin dalgaları usanmadan vuslatını yaşadığı kumsalı dövmeye devam edecek.Birileri kum taneleri ile kendini özdeşleştirirken birileri ne denizi ne de tuzunu merak etmeden duyulara uzak sahillere yelken açmaya çalışacaklar.
…
Artık ahbap çavuş ilişkisi içindeki şoför sıranın bana geldiğini belirten frene yavaşça dokunuyor.Basamaklardan inerken iyi niyet sözlerine saçlarımda tuz, burnumda yosun kokusu birbirine karışıp duruyor.Ve büyük ihtimalle ışıkları yanan şu evde televizyon karşısında bir çekirdek aile magazin programını izliyor
SİNAN YILMAZ