Düşlerde zaman., (I)
Gönlümü hoş eden gönül’e
Yüreğin yüreğimle hasbıhalidir.
Baharın müjdecisi cemre ile beraber, hasta olduğun haberi, umuda açan çiçeğimin yapraklarına çiy gibi düştü., Çiy düşmesini bir tek vuslatın vaki olacağı zamanların arifesinde, kavuşmaya vakit varsa, o heyecan huzur ve sevinçle öylece donup kalmak pahasına yeğlerim.
Demek oluyor ki, Ellerinin avuçlarını yüce Yaratan’;a kaldırıp “İlahi, sana şükür… Bana tekrar afiyet ve zindelik verdin. Diyebileceğin süreye kadar yastayım. Ve sen hastaysan gönül bil ki, seninle aynı acı ve ıstırapları hissederek bende hastayım..”
Ayaza koyacağım yüreğimi.
Yükseklerden sesin, afiyet aksanını alıp ta başımdan aşağı, sevgi ile şifa serinliği sunan çağlayan suları gibi dökülene dek. Ölüme rızayı erken sayacağım, kardelenlerle nergisler birbirlerine muhabbetle bakana dek. Sen kavline destur de ve şimdiden gökle yer arasında tebarüz edecek olan bayram buluşmasına “Euzu Besmele” çek…
Bu ayaz, dostun dosta, dervişin posta hasretidir., Yakar ama sıcaklığında su kaynatılan hara benzemez. Yamaçlardan karı süpürüp getiren bir acı yelin yanaklara dokunduğu anda tatlı canın hissettiği buzdan kılıç kesiğinin alazı ve özlemin yüzü okşayan yalazı gibidir., içinde okyanuslar kaynarda zevahirde kaval çalan bir çoban edasında görünüverirsin., Dokunduğu yeri kanıyla canıyla donduran, ismin irtifa almış mütemadi halleri hal böyleyken, hafızada zerre kadar ümit varsa, üstüme gelen kökü arzın merkezine uzanmış ateş ve hatta cehennem olsa ne.? ! Şu bendeki aşk karşı koyar hepsini bir solukla söndürür…
Gelecek misin..?
Mutluluğa hami bir kutlu zamanın ertesinde, muazzam siluetini gönlüme verecek misin..?
Bin bir türlü eza, cefa ve meşakkatten atlayıp geçerek, Rabbinin bir fani kulun avuçlarına emanet bıraktığı yerde sana ait., Sadece sana ait.! Bakir ve latif saadeti, olduğu gibi o doğal haliyle görecek misin..?
Bir mesel çekiyorum, kaderin kurasından; Kervan can ve kıymetli mal taşırken, amansız bir fırtınanın girdabında kayaların kovuğuna sığınır. Kurtuluşu okşayan sıcaklık, kum tepelerinin ardından kaybolup gitmiştir., Göğü kapkara bulutlar kaplamış, hava zifiri karanlıktır. Ara sıra afaki çakan şimşeklerin parıltısı, amansız hayat memat mücadelesinin saliselik görüntüsünü resmeder açık olup bakabilen gözlere., Telef olan mallar hesaptan düşmüş çoktan ve aciz kalan canlar umut, çare, kurtuluş dilenmektedir, Allah Teala’dan ki, karşılığında ne varsa daha da vermeye razı olarak., Şeytanın bile dehşetle karamsarlığa bürünüp terk edip kaçabileceği elim kıyamet manzarasıdır adeta., Hemen herkes tek bir Tanrı’ya inanmış teslim olmuş, göğüslerinde ne varsa (gizli saklı) Hakka arz etmiş, ecele rıza göstermiş öyle ki, yüz kişi bir birinden bihaber, gönüllerinde sevdiklerini, saydıklarını, en mahbubu şuurlandırırlar.,
Kimi gelinlik giydirir Ecmel ine., Kimi mindere oturtur, hasırdan alıp muhterem pederini rahat etsin diye., Kimi yavrusuna süt verip beşiğini sallar., Kimi, hanemin acaba ne ihtiyacı vardı diye düşünceye dalar., Ve kimisi de, ihtiyar alil validesinin dudaklarına su damlatır, ıslatır ki, gözlerine bakıp kendisine “yavrum” diyebilsin diye., Bir diğeri, varı yoğu olup ta dizlerinin dibinde can çekişen, merkebinin sırtını sıvazlar.
Hülasa hayattan kahır ekseriyetle umut kesilmiş kanaati hakimdir., Buna rağmen son meşgale ve zihni meşguliyetler, son nadide nefesler sevdiklere hasredilmektedir.,
O topluluk, iman mertebesinde, kadere razı bir şekilde, acizane umuda konaklamış olarak, üzerlerindeki endişe ve dehşetin ağırlığında dua kapısında buldukları rehavetle tatlı bir uykuya dalar.., Ta ki, neden sonra gözlerini açtıklarında, biraz önce yaşadıkları ile şimdi gördükleri arasında cennetle cehennem arasındaki gibi azim bir fark vardır ve sevinç sürur eder, necat bulan her bir kimsenin göğsüne...
Gelecek misin..?
Bir karanlık akşamın sabahında, güneşli yeni bir gün gibi.
Gelecek misin..? Henüz yeni yürüyen bebeklerin anasına doğru, yarı emekleyerek yarı yürüdüğü gibi.
Gelecek misin..? Aslanın avını yavrularım yesin diye, pençelerinde peşinden sürüdüğü gibi.
Gelecek misin..? Hasrete dolan merdin, sahile doğru canhıraşa ne kürek çektiği gibi.
Gelecek misin..? Mesul mukadderin, geleceğe yeşersin diye fidan diktiği., Çiftçinin toprağa tohum ektiği gibi.., Harmanda hasılata, yekuna payidar olmak için, gelecek misin..?
O gün hazır olacağım.
O gün, iktiza edebilecek bütün maraz hadiselerin, yazgısındaki harflerin yerini değiştirerek, tebessümüne neden olabilecek layihalara neden olacağım.
O gün kucağımda kırmızı güllerle, görünce gözlerinden gönlüne süzülen, ve seni gülümseyerek karşılayan tek ben olacağım…
Yurdum yok! (sanki) Senden başka.
Vatanım, anıldığımda varlığını hissettiğim, kanatsız kuşta olsa, kanaat zengini fakir bir yürek ve onun gönlünün en hakir odacığı, benim ocağım…
Geldiğinde ben (inşallah) karşında olacağım…
Mehmet Sani Özel