GÜL YAPRAKLARI
Zor zamanlarda başlamıştı sevdaları. Yaşamın zor, geçimin zor, okumanın hatta karın doyurmanın zor olduğu zamanlarda. Sokakların savaş alanına döndüğü, ekmeğin karneyle, tüpün ve yemeklik yağın kuyruklarda saatlerce beklenerek alındığı zamanlardı. Âşık olmak zordu, sevdalanmak cesaret işiydi. Ama onlar sevdalanmıştı. Sokağın köşe başındaki evde oturan sıkılgan içine kapanık ama dünyalar güzeli genç kız okula gitmek için evden çıktığı sırada karşısına çıkmış ve akşam dörtte arka sokaktaki boş arsada kendisini bekleyeceğini söylemişti. Hayatında ilk defa bu kadar heyecanlanmış belki de inceden inceye korkmuştu. Fakültedeki olaylara karışmasa da okul kapısında çıkan kavgalarda bile bu kadar heyecanlanmamış ve korkmamıştı. Neden çıkmıştı bu kız karşısına ve neden bekleyecekti onu? Bu sorular eşliğinde gitti okula. O gün dinlediği derslerden hiç bir şey anlamamıştı. Saf çocuk genç kızın ondan hoşlandığını anlayamamış, belki de geçim sıkıntılarının, terörün hüküm sürdüğü sokaklarda ölmeden eve ulaşabilme mücadelesi veren delikanlı aşkı hiç tanıyamamış, aklına getirememişti.
Buluşma saati geldiğinde koşar adımlarla boş arsaya gittiğinde genç kızı görememiş ve korkmaya başlamıştı. Birkaç dakika sonra yanına geldi genç kız. Onun gözlerinin içine bakarak aşkını ilan etti. Yanakları al al olan genç kız koşar adımlarla uzaklaştı yanından. O ise olanların şoku içerinde şaşkın tavırlarla evine doğru yürüyordu. Eve vardığında tuhaf bir duygu yoğunluğu içerisindeydi. Bir genç kız ona ilanı aşk etmiş, onu sevdiğini söylemişti. Daha düne kadar önemsiz olduğunu düşünen genç adam bugün önemsendiğini hissediyordu.
Zaman içerisinde kaçak buluşmalara başladılar. Duyguları daha da netleşmeye başlamış ve delikanlı sıkılgan kıza âşık olmuştu. Zaman aşk zamanı değil mücadele zamanıydı. Hayat mücadelesi çetin ve zorluydu. Günler çabucak geçiyor sevdaları gitgide daha da büyüyordu. Delikanlı okulunu başarıyla bitirip bir müteahitin bürosunda çalışmaya başlıyordu. Azda olsa bir geliri vardı. Artık evlilik planları kurabilirdi. Çünkü genç kızın eşi olmak, günün her saatini onunla beraber özgürce yaşamak istiyordu. Bu fikrini genç kıza açtı ve olumlu yanıt alınca kolları sıvadı. Bu sırada semtin esnaflarından biri genç kıza talip oldu. Delikanlı çıldırmıştı. Genç kızın ailesi zengin esnafa hayır demek istemiyordu. Genç kız ailesini evden kaçmakla ve kendini öldürmekle tehdit edere bu evliliğe razı olmadı. Ailesi de kızlarını kaybetme korkusuyla esnafın teklifini geri çevirmek zorunda kaldılar. Bunun üzerine delikanlı bir an evvel evlenmek için harekete geçti. Borç harç bir şeyler yapılıp kızın ailesinin karşısına çıktılar. Genç kızın istekli halini gören ailesi evliliklerine izin verdi. Sade bir nikahla dünya evine giren gençler muradına ermişti.
Aradan beş yıl geçmiş, ülke karışıklık dönemlerini atlatmış,biraz olsun huzur ortamı oluşmuştu. Huzur ortamı oluşsa da geçim sıkıntısı ve hayat pahalılığı halden devam ediyordu. İnsanlar kıt kanaat yaşamaya çalışıyor, fakat bir türlü ay sonunu getiremiyorlardı. Genç delikanlı en son çizdiği projeden dolayı patronundan iyi bir ikramiye almış, bu parayla ne yapacağının planlarını kurarak eve doğru yürüyordu. Bir çiçekçinin önünden geçerken vazo içersindeki gülleri gördü. Eşini istemeye giderken bile ona bir gül alamamış, bu olay içinde bir yara olarak kalmıştı. Sevdiği kadına bir kırmızı gül almalıydı; çünkü o bunu çoktan hak etmişti. Tek bir gül aldı, kırmızı ve büyük bir gül. Hızlı adımlarla evine doğru yürümeye başladı. Sevdiği kadının gülü gördüğünü andaki yüz ifadesini hayal ediyor ve mutlu oluyordu. Eve vardı ve eşine sürpriz yapmak için her zaman yaptığı gibi zile basmadı. Evin içinde kendisini bekleyen sürprizden habersiz sessizce açtı kapıyı. Parmak uçlarına basarak ilerledi salona doğru. Karısı salonda yoktu. Yatak odasında olabileceğini düşünerek yavaşça yürüdü. Odanın kapısını açtığında elindeki gül yere düştü. Yatakta başka bir adamın kollarında olan eşine doğru hamle yaptığında gülün üzerine bastı ve ezdi. Gül yapraklarının ezilip dağıldığı an genç adamın ezilip dağıldığı andı...
YORUMLAR
Final daha güçlü olabilirdi diye düşünüyorum. Çünkü anlatım bu cümleye kadar çok sürükleyici ve etkileyiciydi..
''Eve vardı ve eşine sürpriz yapmak için her zaman yaptığı gibi zile basmadı. Evin içinde kendisini bekleyen sürprizden habersiz sessizce açtı kapıyı. Parmak uçlarına basarak ilerledi salona doğru. Karısı salonda yoktu. Yatak odasında olabileceğini düşünerek yavaşça yürüdü. Odanın kapısını açtığında elindeki gül yere düştü. Yatakta başka bir adamın kollarında olan eşine doğru hamle yaptığında gülün üzerine bastı ve ezdi. Gül yapraklarının ezilip dağıldığı an genç adamın ezilip dağıldığı andı...''
Hayat bu sanırım. Pembenin ardındaki karanlık bu olsa gerek...
Kutluyorum. Çok güzeldi...
sevgiler...
<mavi uçurtma>
Sırf bu sonla karşılaşmamak için , hayatımdaki olası mutlulukları ertelediğimi , kahramanla küçük bir farkla benzer olayları yaşadığımı hatırlattın bana yazar . Gerçekçi olmanın , romantizme üstün geldiği anlarım .Bana yanlış gelenleri değiştirme mücadelem . Bu uğurda yaptığım fedakarlıklar hep bu sebepten . İtiraf ediyorum . Benden cevap bekleyen GÜL şu an nerede ve aradan bunca yıl geçmişken inanın hakkında hiç bir şey bilmiyorum .