- 2409 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
Bir Avuç Toprak
BİR AVUÇ TOPRAK
İki kavak ağacının etrafını doldurmuştu insanlar. Kalenin aydınlık tepesi bugün daha anlamlı geliyordu insanlara. Sabah yakını dağılan sis günün iyi geçeceğinin belirtisiydi türünden yapılan yorumlarla kavakların uzaktan yakından ilgisi olmadığı da her durumda belliydi. Aralıksız yağan kar köyün yükseklerinde dah etkili olmuş, yol ulaşıma kapanmıştı.
Yolun açılması için muhtar dahil herkes seferber olmuştu.Yol açılmış, rahat bir nefes alınmıştı.Büyük arabalar tepeye çıkamayınca kalabalık yürümek zoruda kalmıştı.Nihayet uzaktan gelenlerle birlikte köyün camisinden ayrılan kalabalık önde erkekler arkada kadınlar olmak üzere kavak ağaçalrının arasında taze toprağın bulunduğu alana vardılar.
Genç İmam kalabalığa ayetler ışığında küçük bir hatırlatmada bulundu.Yapılacakları sıraladı.Kılanan namazın ardından tabut omuzlar üzerinde defin yerinin bulunduğu iki kavak ağacının yanına taşındı.
Babasının beyazlar içinde yatan cansız bedenini toprağa kavuşturma görevini iki kardeş yapacaklardı.Büyükler böyle uygun bulmuş,imam da itiraz etmemişti duruma.Büyük oğul gözlerinde nemi son birkez daha sildi.İmam aman gözyaşınız akmasın toprağa diye birkaç kez uyarmıştı çünkü.Kolunu babanın bedenini ortalayacak şekilde bele doğru sarmaladı.Diğer oğul ayaklarından özenle tuttuğu babasını yavaşça kendine doğru çekerken damaklarını ısırdığı gözlerden kaçmadı.Dudaklarını ısırdıkça dişleri acısını etine gömüyordu.Ağlamak imam tarafından en azından defin boyunca yasaklanmıştı.Gözyaşı dökmeden tören bitirilecekti.
Üçüncü kişinin de yardımıyla baba,daha önceden hazırlanan karla kaplı zemini temzilenen toprağa usulca yerleştirildi.İmam diğer iki kişinin mezarı terketmesini çok kibar bir tarzda duyurdu.Büyük oğul ve baba soğuk toprakla başbaşa kalmış,kalabalığın içinde genç adam verilecek yeni komutları beklemeye koyulmuştu.Tahtalar dizildiği yerden elden ele kazılan toprağın biriktiği yere taşındı.İmam oğuldan kefenin bağlarını çözmesini istedi.Oğul , bir taraftan bağları çözüyor bir taraftan dirseğiyle göz çukurlarını siliyordu.
Birinci bağ çözüldükten sonra cemaatle göz göze gelme korkusuyla hep kabre dönük yüzünü hocaya çevirdi.El işaretiyle sırayla devam etmesi gerektiği cevabına sabırla uydu. İmamın uyarısı davranışlarını daha sıkı denetleme gereğini arttırıyordu. Bağlar çözüldükçe bedenin bu dünyayla olan bütün ilişkileri de kopuyor gibiydi. Derin bir boşluk duygusu hüznü tetiklemeye devam etse de ağlamak yoktu. Gözyaşları pınar olsa da toprağa değil içine akacaktı. Ağlamak yasaktı defin esnasında…Toprağa düşen yaş kişinin ruhunda azaba dönüşmemeliydi.
Küçük kardeş bir mendil içinde abisine uzattığı toprak parçasının babanın yaşadığı yerden geldiğini usulca fısıldayıverdi yanındakilere.İmam tarife devam ediyordu.:
“-Toprağı göğüslerinden aşağı doğru serp.”
Büyük oğul zamanı dondurmak ister gibi ağır bir edayla mendili açtı.Bir avuş toprağı elinin arasına aldı.Önce kokladı .Ciğerlerine dolan havanın hangi iklim ve kokuları taşıdığı bilinmez ama sonra avuçlarındaki toprağı öptü, öptü.Belli ki içinden okuduğu bir ayetin,iyi niyetin temsili olmak üzere nefesini usulca toprağa doğru üfledi.Az önce söylendiği gibi toprağı saygının en derin ve hüzünlü şekliyle babanın göğüslerine doğru serpmeye başladı.Mendilin içindeki toprak parçaları her defasında aynı işleme tabi olarak azar azar bütün bedene dağıtıldı.
Cemaat imamın tarifi üzre karlı zemine diz üstü çökmüş sessiz sedasız okunan Kuran-ı Kerim’ i dinliyor,arada tekbirler getiriliyordu.Eller gökyüzüne doğru daha bir istekle ,daha bir samimiyetle açılmış dualar daha bir ihtirasla ortak paydaya dönüşmüştü.Elfatiha sözlerinin ardından duala arşı alaya yükselmiş,imam tahtalrın dizilişini anlatmaya başlamıştı bile:
“-Kıbleye uygun yerden doğru tahtaları aralarında boşluk kalmayacak şekilde sırala. Tahtaların alt ve üst uçlarını iyice toprağa oturt.Sıkı olsun ki toprak içeriye dolmasın .”
Babasının üstüne uzatılan ilk tahtayı özenle yerleştirdi.Kıbleye dönük baştan itibaren tahtalar belli bir uyum içinde sıralanmaya başlamıştı artık.bir kaç kez tahtaların uç kısmlarını hafif el ve taban darbeleriyle düzeltip bütünlüğün sağlanmasına çaba gösterdi.tahtalar indikçe hareket alanı kısıtlamaya başlamıştı.Son tahtayla birlikte kendisine uzatılan eli tutarak kabrin olduğu alandan çıkmak üzereyken imamın uayrısını duydu:
-Üstünden atlamayın. Sağından çıkın.
Söyleneni sakince yaptı. İçinden çıktığı toprak zemine baktı tekrar.Dokuz tahta ile örülmüş bir duvar kurmuştu babasının ıslak ve soğuk toprakla yalnız kalan bedenine…Okuduğu duanın bitimiyle birlikte ilk toprak atma sırasını da yine kendisine verdi cemaattte bulunanlar.Küreği toprak yığınına daldırdı.Aynı yavaş tavırla tahtaların üzerine doğru serpti.bir kürek ,iki kürek,üç kürek…Dördüncü kürekte bu defa muhtarın küreği yere bırakmasını isteyen sözlerine uydu.Bırakılan küreği muhtar almış,kardeşi ve diğerleri de kazma ve küreklerle toprak atmaya başlamıştı.Zihni öylesine karmaşık ve yoğundu ki hiç kimsenin doğrudan elden küreği almadıklarını farketmedi bile.Her kullanıcı küreği yere bırakıyor,diğeri toprak atmak üzere yere bırakılan küreği tekrar alıyordu.Bunun hangi sembolik anlamlar taşıdığını ne kalabalıktan birine sormaya kadar gidecek merakı ,ne de bu merakı doğuracak gözlemi olmuştu.
Akşam sabaha kadar yağan kar tekrar gelecekti.Hava durumunu öyle söylemişti radyo ajansları.Böyle söylüyordu azalardan biri.Gerçekten de rüzgar yerini hafif serpiştirmeye bırakmıştı bile.Kabir yerinden çıkarılan topraklar tahtaların üzerini tamamen kapatıyordu. Toprak yığıldıkça önce baş ucuna konulacak tahta ,sonra da ayak ucuna dikilecek tahtalar özenle yerleştirildi.Küçük kardeş ayak tarafındaki tahtaya babanın doğum ve ölüm tarihlerini yazarken torağa şekil verme işi son hızıyla sürüyordu.
Köşede yaşlılar ölüm hakkında konuşmaya devam ediyor,bir tarafta yavaş yavaş ayrılanlar :
“-Allah sabırlar versin.
-Başınız sağ olsun.
-Mekanı cennet olsun.” Temennilerini iletiyorlardı.Ak sakallı ihtiyar yanındakilere “Ölü ile diri arasına bir gecede kırk karış kar yağar” diyor,bunu Allah’ın kullarına ihsan ettiği sabrın kanıtı olarak örnekliyordu.
İmam, cemaate katıldıkları için teşekkür ettikten sonra kendisinin rahmetli ile yalnız kalacağını duyuruyor ,herkesin akşam okunacak mevlide davetli olduğunu da ekliyordu.
…
Az önce yağmur taneleri halinde başlayan yağış kara dönüşmüştü. Kavak ağacının bazı kırık dalları rüzgarla birlikte yere düşerken tepe yeniden beyaza bürünmeye başlamıştı.İhtiyar adamın söylediğ kırk karış kar belki bölgeye bu kış yağardı.Büyük oğul bunu bilmiyordu.Zaten buranın adetlerinin ciddi bir kısmına da yabancıydı.
Cemaatinde onun hakkında bilmediği çok şey vardı.Mesela köstekli saatin bulunduğu cebine attığı toprağın kabirden alınan toprak olduğunu kalabalık görmedi.Mendilin içinden öpülüp babanın göğsüne serpilen toprağın son hamleler esnasında küçük bir miktarının aynı cebe neden atıldığını kalabalık bilmiyordu..Defin sırasında neden hiç ağlamadığını, içinde yüzdüğü ızdırap denizinin neden taşmadığını kalabalık bilmedi.
İki kavak ağacanın süslediği mezarlığın bulunduğu alan kar yağışının artmasıyla birlikte beyaza bürünmüştü. Sırttan aşağı küçük kardeşle inen oğul son kez tepeyi yokladı gözleriyle.Kavak dalları yağan kara aldırış etmeksizin bir o yana bir bu yana sallanıp duruyordu.
Küçük kardeş az geriye kalan büyüğün hıçkırıklar içinde ağladığını ,cebinden çıkardığı toprak parçalarını birbirine katıp öptüğünü görmedi.
Gözyaşlarını serbest bırakan büyük oğul avuçlarındaki toprağın ıslandıkça küçüldüğünü,küçüldükçe avuçlarından kaydığını fark etmedi.