KORKU DENİZİ
Bir sabah uyandım,herhangi bir güne uyandığımı sanıyordum.Odam karanlıktı.Hala gece olduğunu sandım bir an için.Saate baktım.Dokuzdu.Gece yarısından sonra yatmıştım.Saat nasıl dokuz olabilirdi ki...Sonra bütün günü uyuyarak geçirdiğimi ve akşam dokuza kadar uyuya kaldığımı düşündüm.Bu çok saçmaydı ama bunun dışında olabilecek diğer her şey daha saçma olurdu.Kalkıp televizyonu açtım.İşte o zaman anladım herhangi bir güne uyanmadığımı...
Bütün kanallarda haberler vardı.Hepsi panik içinde bugün güneşin doğmadığını söylüyordu.Bazıları bilim adamlarıyla canlı bağlantı kuruyor,bazıları da bunun kıyamet olduğunu söyleyen din adamlarını konuk ediyordu.Din ve bilim nadiren ortak bir noktada buluşuyor,her ikisi de bunun insanlığın sonu olduğunu söylüyordu.
Pencereden baktım.Her yer korkunç bir karanlığa gömülmüş,insanlar sokaklara dökülmüş,ne yapacağını bilmez bir halde deliler gibi ortalıkta dolaşıyordu.Geçen gün park yeri yüzünden karakolluk olan iki komşum yan yana durmuş,birlikte gök yüzüne bakıyor,bir parça ışık arıyorlardı.Düşmanlıklarından eser kalmamıştı anlaşılan.
Tekrar televizyona döndüm.Dünyanın her yerinden bilim adamlarının yaptığı hiç bir açıklamada herhangi bir bilimsel veriden bahsedilemiyordu.Devlet başkanları sırayla olağanüstü hal ilan ediyor,insanlar sükunete davet ediliyordu.Sakin olmayıp da ne yapabilirdik ki.Bu insan aklının ya da yöntemlerinin çare bulabileceği bir durum değildi.Yapabileceğimiz tek şey beklemek ve bu süreci sevdiğimiz insanlarla vedalaşarak geçirmek olabilirdi.Dua etmenin de pek faydalı olacağını sanmıyordum.Çünkü şu raddeden sonra edilen duanın pek geçerliliği olmayacak gibiydi.Dünya karanlığa hapsolduğuna göre tanrı tatil için daha ılıman bir yeri tercih etmiş olmalıydı.
Şimdi dünya kısa bir süre içinde mevcut ısısını kaybedecek,önce bitkiler,sonra hayvanlar,ve en sonunda da insanlar yok olacaktı.Tabii bu süre içinde yaşanacak soğuk,açlık ve kaosu saymazsak.Ama benim asıl korktuğum,güneş ışığı olmadığı için etrafta rahatça top koşturabilecek olan vampirlerdi...
Bu gerçek değil.Bir rüya da değil.Bu bir korku.Bu benim korkularımdan biri.Saçma gibi göründüğünü biliyorum.Ama olmayacağını kim garanti edebilir ki.Güneşin bugüne kadar her sabah doğmuş olması bundan sonra da her sabah doğacağı anlamına gelir mi?Bilimsel olarak,tıbben,teknik açıdan ya da ilahi manada bir şeyin saçma olması,onun olabilme ihtimalinden korkmamamı sağlamaya yetmiyor işte.Ben yine de her sabah güneş doğmuş mu diye bir kontrol ediyorum penceremden.Kim ne derse desin....
Korkuların saçmalık derecesi kişiden kişiye değişmekle birlikte,kişilerin paranoyaklık seviyelerini de paralel olarak etkiliyor olmalı.Mesela ev kadınlarının en büyük korkuları genelde ocağın altını söndürmeme,musluğu açık unutma,kocasını sekretere kaptırma,altın gününe gitmediğinde dedikodu malzemesi olma gibi kendi yaşamının bir parçası olan meselelerde seyrederken,bir pop yıldızının unutulma,yaşlanma,gençlerin önünü açmak zorunda kalma,magazin programlarında yer alamama gibi mesleki korkuları olabilir.
Küçükken boğulma tehlikesi geçiren biri,hayatının geri kalanını sudan uzak durarak geçirebilir.Ya da bir köpek tarafından ısırılan biri bundan sonra hayvan sevgisi konusunda daha temkinli hareket etmeyi seçebilir.Bunlar doğal şeylerdir.Açıklaması kolaydır.Ama benim güneşle olan bu ilişkimi,kim,nasıl açıklayabilir?
Daha doğal,sıradan,insani korkularım da var tabii ki.Herkes gibi,yanmaktan,boğulmaktan,tabii felaketlerden,bir terör eyleminin tam ortasında kalmaktan,kapkaç mağduru olmaktan,ya da bir seri katilin kurban listesinde yer almaktan korkuyorum.Sevilmemekten,beğenilmemekten,başarısız olmaktan,yalnız kalmaktan korktuğum kadar çok sevmekten,çok beğenmekten,çok başarılı olanlardan,çok kalabalıktan da korkuyorum.Tavuktan korkuyorum mesela.Öyle pervasızca sanki her an uçabilecekmiş gibi üstüme üstüme kanat çırpmalarından korkuyorum.Böcekten bir de.Gerçi korkmaktan ziyade iğrenç buluyorum kendilerini ve tuhaf bir şekilde içim çekiliyor.O çekilmeden korkuyorum aslında.Oturduğum yerden kalkamamaktan korkuyorum bir gün,yolda yürürken adımlarımın birbirine karışmasından ve düşmekten,aniden görememekten ya da duyamamaktan korkuyorum.Herkesin bana baktığı bir yerde konuşmaktan yada yürümekten korkuyorum.Bu yüzden hayatım boyunca bir topluluğa konuşma yapamayacağım ve bir sonraki nikahıma da yalnızca bir kaç yakın arkadaştan fazlasını istediğimi sanmıyorum.
Zaman geçip de insan büyüdükçe,hayat zorlaştıkça ve gerçekler bir inci kolye gibi insanın önünde dağılıp ayaklarının arasına yumuldukça,o cesaret dolu pervasız gençlik geride kaldıkça,korkulacak şeyler listesi de hızla uzuyor.Oysa küçükken sadece tek bir şeyden korkardım.Küçük kalmaktan.Şimdiyse daha fazla büyümekten korkuyorum....