- 1038 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
YENİ HAYAT
Kapalı bir hava var bu gün İstanbul da, bulutlar sanki kötü haberlerin habercisi....
Sabah saat daha çok erken. Emre yi tutmayan uykunun nedeni çalan telefonla ortaya çıktı. Telefondaki titrek sesin sahibi Ahmet.
Ahmet Emre’nin liseden arkadaşı zamanla ilerleyen arkadaşlıklarının dostluğa dönüşmesi fazla uzun sürmemişti. Birde ikisinin de çok sevdiği ortak dostları Ömer vardı. Ömer kimsesizler yurdunda büyümüş anne, baba, kardeş sevgisinden yoksun ama bu tadı dostlarında arayıp dostlarında bulan kimsesiz biri idi. Ahmet telefonda Ömer in hastanede olduğunu anlattı. Emre şaşkın ve tedirgin hastaneye koştu. Yapılan tetkiklerde ve tahlillerde Ömer in böbreklerinin iflas ettiğini öğrendiler. Makineye bağlansa bile fazla vakti yoktu. Makineye bağlanmış hayatıyla Ömer yinede gülümsüyordu. Ahmet her şeyin farkında ve her şeyini feda etmeye hazırdı, ama ruhu kadar yakın dostuna dokusu uymuyordu. Vakit çok az, zaman ilerliyor ama çare neredeyse yok gibi.
Emre hala şoku atlatamamış, sarhoş gibi sokaklar da dolaşıyor.
Kulaklarında devamlı Ömer in sesi çınlıyor. Hatırlamak istemese de birkaç yıl önce Ömer ile yaptığı sohbet aklına geliyor. Nereden açılmışsa konu organ naklinden açılmıştı. Ömer bunu her insanın yapamayacağını söylüyordu durmadan, ama kendi gözünü kırpmadan bağışlardı. O söylemese de bunu Emrede Ahmet de çok iyi biliyordu. Ömer den kendilerine olmadıkları kadar emindiler. Ama Ahmet in Emreden şüphesi vardı. Emre sohbetten sıkılmış tamda konuyu değiştirecekken Ahmet sordu. Emre bana nakil gerekse sen böbreğinin tekini verir miydin???? Ahmet sormaması gereken bir soru sorduğunu Ömere baktıktan sonra fark edebilmişti. Kısa süren sessizliğin ardından Emre hayır dedi. Sana da, Ömere de, anneme de, babama da, ablama da vermem. Bu iş çocuk oyuncağı değil bu büyük bir fedakarlık ister. Kendi sağlığımı kimse için tehlikeye atamam. Bunu ancak aptallar yapar!!!!!! Bu sözlerin ardından ortalık buz kesmişti. Ahmet sorduğuuna bin pişman kendisine kızıyordu. Emre bencil, kırıcı konuşan geri adım atmayan, kimseyi önemsemeyen biri idi. Ahmet sık, sık bunları yüzüne vurur. Ama bu özelliklerine inanmak istemezdi.
O gün Ahmet ile Emre hiç konuşmadı. Ahmet kendine engel olmaya çalışıyor. Emrede Ahmet ten sürekli kaçıyordu. Gece ilerlerken Ahmet Emre nin yanına oturdu. Tam bir şeyler söyleyecekken Emre geliyorum dedi ve çıktı. Yine sokaklarda yürümeye koyuldu. Emre kış mevsimini hiç sevmezdi. Ama Ömer mevsimlerin de insan hayatı gibi olduğunu kışın ardından baharın geleceğini söyler onu yumuşatırdı.
Hava çok soğumuştu nereden aldığını bilmediği bir paket sigarayı bir saatte bitirmişti. Açık bir yerler aradı ama her yer kapalı. Ahmet ten son anda kurtulmuştu ama nereye kadar kaçabilirdi. Biraz düşündü Ahmet haklı dedi kendi kendine. Bu güne kadar ne yapmıştı dostları için. Hiç bir şey... o makineye kendisi bağlı olsaydı aynı gün sorun çözülürdü çünkü onun Ömer ve Ahmet gibi iki dostu vardı. Utandı... Şimdi Ahmet olsa sen utanamazsın derdi. Artık kendiyle hesaplaşma vakti gelmişti. Bu güne kadar bir çok kez denemiş ama cesaret edememişti. Ama şimdi farklıydı. Çünkü Ömerin ona ihtiyacı vardı. Ömerin bunu kendinden beklemediğinide biliyordu, ne yaparsa yapsın Ömer ona kırılmazdı.
ALLAH a kendisine böyle dostlar verdiği için ilk kez teşekkür ediyordu. Gün henüz doğmamıştı karar verdiğinde. Ama hala tereddüt ediyordu. Hastaneye doğru yürürken bir ses duydu. Bu ses ezan sesiydi ve yakından geliyordu imam bir başka okuyordu bu kez ezanı. Onu çağırıyordu birileri çünkü sokakta ondan başka kimsecikler yoktu. Camiye yöneldi abdest alacaktı. Şimdiye kadar hiç abdest almadığı halde biliyordu nasıl alınacağını. Çünkü Ömer göstermişti. Bir kez daha utandı aynı gün içinde kabullenmese de değişiyordu. Camiye girdi. İmamın yanında bir amca vardı çoktan başlamışlardı namaza. Zaten nasıl yapılacağını bilmiyordu. Kenara çekildi ve ellerini açtı. En son 9 yaşındayken dua etmişti. Bir bisiklet için... kabul olmuştu o duası. Kırmızı bir bisiklet almıştı babası. Şimdi Ömer için dua ediyordu. Camiden çıktı. Bir şeyler yapmanın vakti geldi de geçiyordu. Hastaneye gitti, doktorlarla konuştu. Artık sadece dokuların uyuşması kalmıştı o da olacaktı çünkü dua etmişti.
Kabul olacağından emindi.
Dokular tutmuştu ama bir sorun vardı ameliyata girmesi çok tehlikeliydi. Doktor masada kalabileceğini söyledi ve emin olup olmadığını sordu. Hayatında ilk kez bu kadar emindi hiç tereddüt etmedi. Nedenini sormadan kabul etti ve bir kağıt imzaladı bu kağıt Ömerin tek kurtuluşuydu.
Ahmetle konuştu. Biliyordu Ahmet ama bu kadar çabuk olacağını tahmin etmemişti. Kucaklaştılar. Ömer duymamalıydı çünkü kabul etmezdi. Çünkü hayatı boyunca hep başkalarını düşünmüştü belki de ondan şimdi buradaydı. İsyan etmiyordu artık Emre çünkü ALLAH yanlarındaydı. Ertesi günün sabahı ameliyata alındılar. Ahmetin çaresiz bekleyişi son buldu Ömer çıkmıştı ve iyiydi. Ama Emre masadan kalkamamıştı.
Ömer kendine geldiğinde Ahmet yanı başındaydı. Zaten onlardan başka kimsesi yoktu.
Ama Emreyi görememişti hemen sordu. Emre dün şehir dışına çıktı dedi Ahmet. Az önce konuştum seni sordu iyi çok şükür dedim ayılınca alnından öp dedi. Gel de bi öpeyim...
Evet gerçektende öyle demişti ameliyattan önce. Ahmet anlamamıştı ama şimdi çok iyi anlıyordu. Ömer biraz düzelince doktorun anlattıklarını Ahmet Ömere de anlattı. Çünkü sürekli Emreyi soruyor ve içten içe kırılıyordu. Vefasız diyordu Ömer Emreye ama Emre vefasız değildi.
Çok sürmedi Emre ile Ömerin arası. Birkaç gün sonrada Ömerin gözleri kapandı.
Ve Ahmet ten başka hiç kimse bu gidişi anlamadı...
Yıllar sonra Ahmet in ikiz çocuğu oldu ve onlar isimleriyle doğdu.
stc