- 636 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
KARANLIK
Artık evli değilim.Dün eşimden boşandım.Eski eşimden!Bu ‘’eski’’ kelimesi çok eğreti duruyor cümlede!Söylerken farkına varıyorum hep.Ama artık alışmam gerek sanırım.Çünkü zaten bir aya yakın süredir ayrı yaşıyoruz.Eşimin beni terk edip bir başkasına gitmesinden beri,yine O’nun isteği üzerine ayrı yaşıyoruz.Buradaki ‘’başkası’’ benim aslında.Çünkü onlar gayet iyi anlaşıyor.Sanki ben onların arasında duran bir engel;yakışıksız,fazlalık bir eşya gibiyim.
İşte bu sabah,boşanmamızı takip eden bu ilk sabah,düşündüklerim bunlar!Kayıtsızca tavana bakıyorum.Hiçbir tepki vermeyen,saatlerce aynı noktaya bakan bazı şizofrenler gibi,sanki ben de saatlerdir tavana bakıyormuş gibi hissediyorum kendimi.Boş,anlamsız bir yüz ifadesiyle…
Dalgınlığımın sisini biraz olsun dağıtmak için aklıma bir şeyler getirmek istiyorum.Eski eşimin dışında,hayatımda sevdiğim,kendimi adadığım ne varsa,birer birer aklıma geliyor;yaptığım yağlıboya tablolar,içinde mineral zehiri barındırdığı söylenen keskin kokulu,renk renk boyalarım,kendime meslek olarak seçtiğim zooloji,üniversitedeki görevim,öğrencilerim vs…Sanki hep benimmişler de onları bırakmayı asla istemiyormuşum gibi.Sonra hafif bir şaşkınlıkla başka bir şeyin farkına varıyorum.Onlar bana değil de,sanki ben onlara aitmişim gibi hissediyorum kendimi bir an.Ben olgusu,tıpkı belli belirsiz ufuk çizgisi gibi bir görünüp bir kayboluyor zihnimde.Sonra ‘’Ben kimim,neyim?İnsanların gözünde,bizzat kendi gözümde?’’ diye soruyorum kendime sessizce.Sonra kendi soruma cevaplar aramaya başlıyorum.Karımın gözünde bir hiçim,bu tercihinden de belli oluyor;tablolarım içinse,varolmaları için bir aracım,öğrencilerim,fakülte vs… için de aynı bu durum!
Ya yaşam,yaşamım?Camus’un kahramanı Mersault’un düşündüğü gibi yaşam saçma bir film karesi mi?Yoksa Robinson Crusoe’nun yaşamı gibi bir çeşit mücadele mi yaşam,ya da perdeyi çekip,camı açtığımda sokakta gördüğüm insanların yüzlerinde okuduğum yalnızlık,yaşlılık,umutsuzluk,endişe,şaşkınlık vs… gibi durumlar mı?Düşünüyorum,düşünüyorum…
Hayretle farkına varıyorum ki;hala yataktayım,baktığım yer,hatta yatarken vücudumun aldığı şekil bile değişmemiş.Başımı çevirip,yatağımın dibindeki dolabın üstünden,gece yarım bıraktığım kitabı alıyorum,adına bakıyorum,’’Açlık’’ yazıyor.Birkaç sayfa çeviriyorum,okuduğum yerleri geçiyorum,biraz okuduktan sonra ayracı kaldığım yere koyup yataktan kalkıyorum!Kitabı dolabın üstüne koyup pencerenin önüne gidiyorum.Güneşin ışıkları perdelerin arasından sızıyor,perdeleri açıp camdan dışarı baktığımda,sokakların içinde akan yaşamı görüyorum,şehrin damarları olan sokaklar.Yaşam doludizgin devam ediyor.İnsanlar!İnsanlar sokaklarda akıyor!
Hergün,her sabah,insanlar evlerinden çıkıyor.Kimi günlük işlerini yapmak için,kimi sosyalleşmek için,kimi canı öyle istediği için.Oysa sokaklarda akan bu insanların hepsi bir gün tarih olacak,sonra yenileri gelecek,daha gençler.Sonra onların çocukları gelecek,sonra da torunları.Oysa yaşam Gazali’nin dediği gibi:‘’Sonunda ölüm olduğuna göre her şey boştur,Bu cihanın kaşanesi kum üstüne yapılmıştır.’’
Bunları düşünürken başımın ağrıdığını hissediyorum.Galiba hiçbirşey düşünmemek en güzeli!Oysa düşünmemek mümkün değil.’’Düşünmüyorum!’’ derken bile düşünmemeyi düşünüyoruz.Başımın ağrısı artıyor sanki.
Eşim,O’nun şu anki sevgilisi,öğrencilerim,şu anda oturduğum apartmandaki komşularım,hatta çok sevdiğim biyoloji…Hiçbirini düşünmek istemiyorum!Artık kendim için yaşamak istiyorum.
Yaşamımız tümden hayal kırıklığı gibi.Yemek yiyemeden,su içemeden,nefes alamadan yaşayamayacak şekilde yaratılmışız,sonra kabullenmişiz bunu;ama ileriki zamanlarda bu sefer kendi yarattığımız şeylere karşı yine bizzat kendimizi zayıf düşürmüşüz.Toplum,hukuk,devlet,ekonomi vs…yi yaratmışız.Nefes alan oragnik varlıklar olan bizler,sosyal hayatı ve onun ürünlerini yaratmışız.Bu kurumların kurallarını çiğneyenleri cezalandırmak için hapishaneler kurmuşuz.İlk insandan bugüne ne kadar değişmişiz!Elinde sopası ile saçlarını karıştıran mağara adamlarının yerine artık takım elbiseli adamlar var!
Medenileşmişiz!Ahlak kurumunu icat etmişiz,sonra da evlilik kurumunu.hayvanlardan bir farkımız olsun diye!Sosyal yaşantımızı düzene koymuşuz,ya da koyduğumuzu zannetmişiz.Teknoloji geliştikçe,ahlak anlayışımızla beraber toplumsal yapımız da değişmiş,yozlaşmışız.Gelecekle ilgili bir resim geliyor gözlerimin önüne,taa ilk çağlardaki gibi anarşi belirecek tekrar,ahlak yok olacak,eski çağlardaki gibi hayvanlara özgü bir tarzla yaşayacağız.Kendi yarattığımız kurumları,kuralları vs…yi yine kendimiz yok edeceğiz.
‘’’Sonunda ölüm olduğuna göre her şey boştur;bu cihanın kaşanesi kum üstüne yapılmıştır.’’’
Başımın ağrısı geçiyor biraz .Dışarı çıkmak ve hem bu düşüncelerden hem eski eşimin yeni hayatını düşünmekten,hem de sıkıcı hayatımın monoton düzeninden bir parça kurtulmak istiyorum.
Belki de bir tatil iyi gelir.Değişmeliyim,unutmalıyım eskiyi!Kurtarmalıyım yaşamımı,henüz vakit var.Yaşamım,herşeyim!
YORUMLAR
Aslında yazınızı okurken bilgisayarda -özellikle internette ve bu küçücük karakterlerde- okumanın ne kadar zor ve sıkıcı olduğunun farkına vardım. Çok güzel noktalara hassaslıkla değindiğinizi söylemek istiyorum. Yazıyı bitirdikten sonra ne kadar zaman geçti bilemiyorum doğal olarak yayımlamanız arasında ama sanki biraz dinlendirip aradan birkaç hafta yada biraz daha zaman geçtikten sonra tekrar gözden geçirip yayımlasaydınız çok daha iyi olacaktı. Takdir edersiniz ki bazı imla ve vurgu hataları var. Güzel olmuş tebrikler...