TOPRAK
TOPRAK
Sesimi kaybetmiştim. Saklanmaktı tüm derdim, saklanmaktı kafes misali önüme serilen saçlarımın ardına. Yine çeneme asılmıştı seller, gözlerim yanıyor ve o hâlâ konuşuyor. Uyumakta olan bir çocuğun duyduğu son sesler kulağımda, duymuyorum, duymuyorum artık gitmek istiyorum ama kalıplaşmış vücudum. Konuşamam ve bakamam gözlerine. Hareket yok- korkuyorum seller boşalır diye. Ve bitiyor sonra sanki her şey hissetmiyorum artık acıyı, felç vurmuş duyularıma, umursamıyorum ve önümdekilere bakıyorum, bir yaprak var kan kırmızı. ‘bir zamanlar ben de yaşadım’ diyor sanki. Güneşe olan aşkını anlatıyor bana. Aşkın rengini güneşle nasıl giyindiğini. Sonra ona daha yakın olmak istediğini fısıldıyor rüzgara. Rüzgar ‘hiçbir şey düşündüğün gibi olmayabilir’ diyor ona ama o dinlemiyor, ulaşmak istiyor artık o gözlerini kamaştıran, ateşiyle onu yakan sevdiğine. Ve rüzgar alıyor onu, koparıyor yaşamdan. Önce yükseliyor biraz, ve mutlu uçmaktan ama sonra usulca düşüyor yere, gözyaşlarım gibi. Ulaşamıyor hiçbir zaman güneşe, güneş onu unutmuş bile. Yaprak son kalp atışlarını verirken güneşe, hissederken toprağı daha fazla, son nefesleri tüketirken o kırmızı bedende güneşi arıyor hâlâ o zifri karanlık dünyasında…
“kim?” sormak istediğim ilk soruydu ama sormam gereken son. Derinliklere tıktım onu, emindim cevabından. “anlat onu bana” dedim. Ve dudaklarından dökülüşümü dinledim, bir çağlayan gibi huzur dolu. Anlattı hayranlığını, acı çeker gibiydi hâli, acıdım canının yanmasına. Ve elimde tutuştu şefkatin ateşi. Ama dizginledim onu ,birazdan salacaktım zaten. Işığımı anlattı bana , ne kadar kamaştığını gözlerinin ve haberimin bile olmadığını söyledi, içimdeki kahkahaları duymadan. Eriyordu yanımda ve durdurmak sadece benim elimdeydi. Dayanamazdı artık, ben dayanamazdım canının yanmasına , kavruluyordu artık ellerim
Kim?
!!!!!!!!!!!!!!?????????????
Hayır gerçek olamazdı , ben değildim, ben değildim,
Ben değildim!
Daha çok sormak istedim.
Neden ben değil, neden o?
Neden ben değil, neden o?
Düşüyor artık gözyaşlarım,
Saklıyor onları hayatıma tanıklık etmiş saçlarım,
Ve hâlâ konuşuyor o, duymasın, görmesin zaten
Ulaşmak isterken güneşe
Ve rüzgar savururken onu yere
Görmeye çalışırken hâlâ güneşi
Üşürken onsuz karanlıkta
Onu ısıtan tek şey toprak olacak
Ona hayat veren
Her zaman ardında olan
Son sözlerini dinleyen
O büyük aşkını kendine gömmüş
O düşerken, ona hasret dolu bağrını açmış
Ve yaprağın aslında hiç görmediği
Son dakikalarda sıcaklığını hissettiği yalnızca
‘toprak’
GİZEM KÜÇÜK
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.