mühürLü Şehir
Şehir yorgundu,uykusuzluk gözlerinden sızan yaşlardan belli ediyordu kendini.Yüreklerinde aşk barından binlerce insan sevgiliye sarılıacağı anı bekliyordu sabırsızlıkla akan zamanda.
Nezleye tutulmuş sevdalar ise kıvranıp sancılar içinde her sokağın başında uyuya kalıyorlardı.Hemde içlerinde bir gram ümit kalmamış halleriyle.
Yazdırmaya başladı işte o an bu şehir!Daha uykusundan yeni uyananlar ve işlerine okullarına ya da hernereye gidicek olan insanlar.Yahut gece vardiyalarından tükenerek uykuya dalan insanlar.Perdiperişan sayılmazdı kimse sancılı insanlar kadar bu şehirde.Bu şehrin adı gelmiyor aklıma,dilim sökemiyor harfleri lakin adı yokmuş bu şehrin.Bazen öksüz olurmuş,bazen hüzün,bazen aşk,bazen fırtına olurmuş.Her insan başka ad takarmış denizlerine vurgun oldukları bu şehre.
Diyorum ya yazdırıyor bu şehir,hem kendini hem insanını.Ama hep tanımsız kalıyor adı.Gürültüsü acı bir feryat oluyor bazen,bazen de aşkın nağmelerinden oluşan bir ezgi ama içindeki fırtınanın adı yok! Bazen duvar duvara olan sokaklarda bakınırsınız hani olur da bir sokak ismi,nerde olduğunuzu bilmek için ama gözleriniz bir türlü okuyamaz çünkü yazmaz sokak kenarlarında ucube isimler.
İnsanlar koştura koştura etrafa dağılırken bir yaşlı yüz gördüm.Belki konuşmaya hasret bir yüzdü bu.Dudakları konuşmasın diye sanki mühürlenmişti yıllardır.Yanına sokuldum, biraz kenarı kaydı oturduğu kırık dökük bankta.Çekindimse de yanaştım iyicene.Güneşe bakılırsa halen daha sabahtı.
-Günaydın.
dedim usulcana.Sesimde kırmak istemeyen bir ton hakimdi.
İfademe baktı öylece ve bu bakma işi bir kaç dakika sürdü.Artık belim ağrımya başlamıştı çünkü yarı eğik biçimde açı almıştım yaşlı yüzle kendi aramda.
En nihayetinde başını salladı cevap verir şeklinde.Aslında dudaklarını açmaya uğraşmıştı birseyler söylemek istercesine fakat kupkuruydu açılmadı.Dudaklarında ki izlerden de belli ediyordu kendini.Çizgileri belirgin belirgindi. Sanki yaşlı yüzündeki dudaklarına mürekkepli kalemle çizgi şekilleri verilmişti.Elimde daha kapağı açılmamış küçük bir şişe su vardı.Uzattım.
Bu sefer çekinme sırası onda idi.O yaşlı yüz bu kadar masumca kızaramazdı.Çok mahçup görünüyordu.Suyu titrek elleri ile aldı.Verirken kapağını açtım elleri acımasın diye.
{bu şehrin adı yok..insanları var ve bir yaşlı yüzü...mühürlü isimler}
Şişeyi yavaş yavaş dudaklarına götürdü ve dayadı biraz ıslandı çizgileri ve mürekepler aktı suyla.Aralandı hafifçene ağzı.Diline suyun değmesi ile söküldü mühür!
-Berhudar ol..ismin olsun bu koca şehirde inşallah!
dedi yaşlı yüz.
Anlayamadım aslında evet bir ismim vardı ama bu şehire geldim geleli kimse sormamıştı sorsa dahi hafızamı ne kadar yoklasamda bulamıyordum.Bunu ilk defa yaşlı yüzün karşısında düşünmüştüm.Aklıma sevdiğim geldi o an birden..İçim ürperdi aslına bakılırsa ya telefon açıpta bana bir isimle hitap ederse ne yaparım ben o kim demezmiydim.Tanrım neler oluyor..?
Bunları içimden söylerken yaşlı yüz beni dikkatle izliyordu.Yüzümde bir hüzün,bir fırtına,bir aşkın simgerleri dolaşır olmuştu.
{Bu şehrin adı yok...ismim de yok..}
-Adın hüzün yahut aşk ya da fırtına olmalı değil mi?
diye sordu bana.
Bu şehir de gözyaşı ismi bayanlara verilirdi.Oysa ki ben şu an gözyaşı olmalıydım içimden bir kadının feryadı gibi ağlamak geliyordu.
-Bilmiyorum,inanın ismim ne bilmiyorum fırtına gibi ama ağlamaklı aşk gibi ama hüzünlü..Yardım edin bana ne olursunuz ben bu şehirde kayboldum.Kaybettim kendimi ucube adları olmayan bu şehirde.
Yaşlı yüz sanki hüzünlü bir tebessüm yarattı yüzünde.
-Otur bakalım.Yıllardır mühür tuttu bu dudaklarım.Bir aşkın sonunda düştüm belkide buraya bilmiyorum bende sen gibi.Ama eskilerinden oldum bu şehrin.Ve bir hikaye var bildiğim.
Anlatmasını o kadar çok istedim ki içimden.Öğrenmeliydim.Yeni doğmuş ağlamaklı bir bebeğin şaşkın bakışlarını anımsatıyordu gözlerim sanki,ya da hersey normal di bana öyle geliyordu.
-Yıllar önceydi senesini sorma sakın bilmem.Ben ki yaşımı dahi bilmem.Adımı da sorma bana ama arada deli diyen olur belkide öyleyim ya da onlar öyle sanıyor.Ne bileyim canım ben.
Aslında ben hiç birini sormamıştım ama o anlatırken bir kızgın tavrını takınıyor ya da masum bir hikayeci yaşlıyı takıyordu yüzüne.
-Evvele bu şehir adsızdır bunu bilesin genç adam.Dedim ya seneler önce biri vardı ilk defa sanırsam buralara basıyordu ayağı.Kimsecikler yoktu o zaman bu şehirde.Mavi denizinden başka.Bakma şimdi bir sürü insan dolmuş buralar öylece koşturup dururlar hergün bana deli derler ama asıl onlar delidir be!
Yine kızgınlaşmıştı.Ama sevmiştim onu sabırla bekledim ilk dakilardaki sabırsız bekleyişime nazaran.
devam etti..
-Dedim ya genç adam geldi.Yalnızdı ve acı çekiyordu.O aşkını yitirmiş kaybetmişti.Genç adam alfabeyi daha yeni öğrenmişti ama sadece bir kaç kelime yazabiliyordu.Bütün bu sokaklar yoktu o zamanlar.Toprak vardı.
Genç adam yürüdü yürüdü şu karşıda gördüğün yol başlangıcına ilk kelimesini yazdı
"Aşk"
biraz devam etti...
"hüzün"
daha sonra
"fırtına"
"gözyaşı"
Tüm bu dört kelimeyi tüm bu sokaklara ama söyledim ya o zaman toprak vardı toprakların üzerine kazıdı.Öyle kazımış ki toprak bulutlar ağlayınca birleşirler bilirsin lakin bulutlar ağladıkça onlar daha bir yer etti..Senelerce aha bu zeminler döşenene kadar durdular.
Aslında genç adam bir kelime daha biliyordu ama söylemeye dili varmıyordu.
Yıllarca tek başına bekledi bu şehirde, hergeçen gün denize vuruyordu haykırışlarını.Vurgun yiyordu her geçen gün.Derken daha da dayanamadı bu yürek..Bekledi bekledi zaman geçti ama aşkı hüzüne karıştı ardına bir fırtına kopardı ve bulutları ağlattı.
Sona yaklaştı ve öleceği yere
"Ayrılık" yazdı...
Oracıkta nefesini verdi genç adam.Bulutlar bir kadın gibi feryat ederek gözyaşı döktü.Bir zaman sonra bir kadın sesi duyuldu genç adamın başında.
"Aşk,ayrılık"
gözyaşı...Kadın oracıkta aşkına tam kavuşmuş iken ölüme yenik düşen sevgilisinin başında,yani denizin tam yanındavurguna attı kendini..
"Aşk"
İşte bundandır bu şehirin adı yoktur.Her sokak başı aşk, hüzün ,fırtına görürsün.
Ve ne zaman imkansız aşk kapını çalar işte o insan burda bulur kendini..Yazdıran şehirde.Adı olmayan konulamayan şehirde..
Şimdi delikanlı iyi dinle beni.Eğer aşk varsa yüreğinde hüzün ve fırtına gelmeden ayrılığın önüne geç..
Hadi durma..Kadın gözyaşı dökmesin...
ÇağLa
17 Ocak 2007
YORUMLAR
İşte bundandır bu şehirin adı yoktur.Her sokak başı aşk, hüzün ,fırtına görürsün.
Ve ne zaman imkansız aşk kapını çalar işte o insan burda bulur kendini..Yazdıran şehirde.Adı olmayan konulamayan şehirde..
Şimdi delikanlı iyi dinle beni.Eğer aşk varsa yüreğinde hüzün ve fırtına gelmeden ayrılığın önüne geç..
Hadi durma..Kadın gözyaşı dökmesin...
kutlarım saygılarımla