GELİYORUM DEMİŞTİN...
“Geliyorum” demiştin en son yazdığın mektubundan; Sarılıp boynuma; ’Seni umutsuzluğun imkânsızlığın çökerttiği yerden tekrar dirilteceğim demiştin’. Ve kocaman gülümsemelerinle nefesimin daraldığı; yani yeni bir nefesinle yeni bir mutluluğun müjdesiydi mektubunda yazılanlar.
Ben de boş durmadım, senin ziyaret edeceğin kalbimi temizlemeye başladım, tüm acıların yosun tutmuş her yanımı, yüzüme, gözüme sinmiş keder izlerini bir bir bahar temizliği yaptırırcasına silmeye çalıştım. Gelişin bir bayram havası andıracaktı ve gönlümde patlayan havai fişeklerin eşliğinden seni karşılarım umuduyla…
Uzun bir aradan sonra aynanın karşısına geçip, kendimle bir bebek edasıyla bakıyordum. Gözlerime bakınca bu tılsımlı aynanın karşısında senin gözlerini de görür gibi oldum. Belki gözlerimin hayal içinde senin bir yansınma dalgasıydı o gördüklerimin...
Bir aynalara bir de resimlere bakınca kendimi sevebiliyordum, yalan da olsa, sır da olsa bir an kendimi mutlu hissedebiliyordum; o gizemli aynanın karşısında ama yüzümü aynada çektiğim resimleri albüme kaldırdığım zaman eski halime dönüp tekrar derin üzüntülere dalıyordum. Aynayı ayna yapan arkasındaki sırlı kromlar değil miydi?
Saniye saniye yüzüme kan pompalanıyordu; kalbim daha hızlı çarpıyordu her zamankiden daha farklı, sevdiğim insanın ‘’Ben geliyorum’’ demesiyle bedenimdeki tüm ölü hücreler canlandı. Alyuvarlar ve akyuvarların savaş atakları duyulmaya başladı bile, beni tekrar diriltmek ve sevdiğimin kollarına sapasağlam atılmam için var güçleriyle çırpındılar, nefes alışım düzenlendi gözlerim beklemede şimdi.
Kısa bir zaman önce önümü bile görmezken şimdi çok uzaklardaki tepelerde, bir çoban ateşinde çıkan dumanları görebiliyordum. Sevmek, sevilmek ne yüce bir duygu ki insanın ayakları yerden bile kesebiliyormuş.
“Bana geliyorum” dedin ya… ey özlenen sevgili; Geleceğin yollara çiçekleri döşedim halı niyetine, cadde kenarlarına ağaç fideleri ektim sana selam dursun diye, ben de yolun en sonunda bekliyor olacağım seni. Sana AŞK duracağım.
Mevsimin kış olduğunu aldırmadan başını bırakacağın göğsümü açacağım, buz gibi rüzgârların esişine takmadan. Kalp atışlarım daha bir hızlandı, bu heyecana dayanır mıyım bilmem? Ne zormuş meğer heyecan içinde sevdiğini beklemek. Kendimi zor zaptediyorum ayakta durabilmek için.
Soğuk hava kütlesi değişip yerine sıcak bir hava tenimi yalarcasına ısıttı, az önce hoyratça esen rüzgârdan bir eser kalmamıştı, rüzgar dinmiş toprak kokusu yüreğime parfümlercesine siniyordu.
Ve beklenen an geldi, sevdiğim sevecen bakışlarıyla ve ivedi adımlarla geliyordu, gözlerimde bir güneş misaliydi, saçları altın sarısında güneş ışıklarıyla ahenkle dans eder gibiydi, bir ara usulca esen rüzgârı kıskandım ben ona dokunmadan, o sevdiğimin narin tenini yalıyordu: “Deli rüzgar ne olacak!” saniyelere sıkışmış zaman aramızı kapatıyordu her adımla bana yaklaşan sevdiğimin bana gelişini, özlemin sona erdiğini düşünürken...
Benim vücut coğrafyamda ani değişimler olmuştu, o an kelebekler kadar hafif, uçacak kadar kanatlanmıştım ve yanımdaki çiçeklerin ahenkle dans edişi görüyor gibiydim. Çiçekleri ürkütmemek pahasına haykırmak istediğim halde haykırmayı erteledim kısa bir süreliğine “Ah bu çiçeklerin mütevazi duruşları, inceliği” olmasa öyle bir haykıracaktım ki sevdiğimin bana sarılırken en kutsal öpücüklerde ıslatıp sevinç gözyaşların yağmurlarına tutulsun isterdim.
Şimdi göz gözeydik, nefeslerimiz bizden önce harmanlandı garip ve gizemli duyguların akınlarında gelip geçen zamansız gelgitlerinde ve tuhaf bir benlik korkuları sardı beni, şaşırmışlığım beni alt üst etti!
Gözlerin içine bakıyordum kalbimdeki ana depremler durmuş sakin bir öbek altında beni gözlemlercesine sabit durdu! Bir yanımda artçı depremleri bekliyordu kendime gelebilmem için!!!
...
Ve beklenen artçı depremler olmadı tam aksine sismografların bile ölçemediği bir deprem oldu. Sevdiğim insanın gözleri omzumun üst tarafında geçip arkamda duran başka birinin gözlerine takılıp kaldı. Titrek ellerimin havada kalmasına aldırmadan, başkasına sarmaş dolaş olup ve ona “Dediğimi yaptım geleceğimi haber verip, sırf bir kez daha öldürmek isteyişimdi bu yaptıklarım!”
Ve bir aşka nükleer bombanın düşmesiydi adeta, göz kapayınca uçup giden sevdiğimin ne hayali ne de cismi kalmıştı çünkü ben yok olmuştum ve hiç bir şeyi hissetmiyordum belki de ölmüştüm...
28-EYLÜL-2006
HERZEM RONİVAN
YORUMLAR
bazı yerler de fazla ayrıntı olsa da,
vurgulu, vuran ve hissettiren anlatımınız var.
bazı kelimelerde yazılım hatasız var.
son cümlede eksiklik olduğunu düşünüyorum.
güzel bir öykü okudum..
:)
kaleminiz güzel.
tebrik ederim.
heyecanınızı olabildiğine hissettirebiliyorsunuz.
Sevgimle kalın..