- 995 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Tuana
Bir parça umut, bir parça gri-mavi...
İnsanların aptalca bakışlarına aldırmadan, şehrin ortasında özgürlüğü anımsatan dansıyla besliyordu çevresini saran güvercinleri. Yüreğinde ki tiftiflenmiş tebssümleri cimrilik yapmadan sunarak. Yalınlığı, sadeliği, ayrıntılara kaçmayan sevgisi, öylesine şaşırtıyordu ki, öylesine yabancılaştırıyordu ki çevresini saran insanları kendisine, herkes kendi aralarında hangi evrenden geldiğini sorgulayıp, hurafelerle kirletmeye çalışıyorlardı, yüreğinde mecazlar katmadan sevgi taşıyan Tuana’yı. Her halinden belliydi hayatı anladığı; sevginin ardına ne kadar farklı anlamlar katsanda, sevmek yine de sevmekti; mecazlarına kapılmaya gerek kalmayan...
Kendisini öylesine kaptırmıştı ki dansına, kendi düşlerinin dünyasına daldığından, güvercinler yerine çevresine dolan insan yığınının farkında olmuyordu. Rüzgarın ritmine uyarak, insanların tansiyonlarını hoplatarak dans ediyordu. Dans uzadıkça kalabalık artıyor, kalabalık arttıkça sessizlik büyüyordu. Herkes transa geçmiş, boşboş bakıyorlardı umudun ritminde kaybolan Tuana’ya. Çıplaklığı, kesinliği, analarının yumurtalıklarına daha umudun dölü düşmeyen insanların arasından, adeta sivrilerek çıkıyordu.
Bir anda tanrının gazabına uğrayarak, şiddetli bir gök gürültüsü, ardından sağnak yağış indi düşlerine. Kalabalığın sessizliğine bir anda tecavüz eden bir silah sesi, Tuana’nın masum körpecik bedenini yere serdi; dur ihtarı almaksızın. Kana karıştı düşleri güvercin kanatlarında solarak...
İnsanların umutsuzluğuna dönüşü oldu yokluğu...
Varlığı ise; cennet bahçesine düşen ilk yağmur damlası şimdi...