- 521 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
AYNA
AYNA
İlk olarak gözlerimin beyazındaki kan damarlarını farkettim. Sonraları başka birine ait olduğunu düşündüğüm gözlerimi gördüm. Göz kapaklarımın açılıp kapanması ise mekanik bir hareket gibi gelmişti. Kolumu kaldırdım ve bileğime baktım. Kuru kan tabakası bileğime yapışmıştı. Gözlerimi yavaşça sağ el bileğimden sol ayak bileğime kaydırdım. Orada da aynı kan tabakası vardı. Kuru ve pisti. Bir de bu kuru kanların çevresinde yer yer morluklar vardı. Sonra yine aynı ağırlıkta kafamı kaldırdım ve aynaya baktım. Her şey yok oldu birden fakat başımdan geçen olaylar tekrar etmeye başladı aynada.
Mahkumdum.Prangalıydım,suçluydum,suçsuzdum,çocuktum,büyüktüm,ağlamaklıydım,yufka yürekliydim,sadisttim,herşeydim. Hapishanenin avlusunda ilerliyordum. Önümde ve arkamdaki adamlar yaşça benden büyüktüler. Önümde ilerleyen adamın ayağındaki zincirin şakırdamalarına bu kadar dikkat edeceğimi,beynimin duyularımı bu kadar hassaslaştıracağını düşünemezdim. Metalik ses beynimde çınlıyordu. Zincirin yerde sürüklenirken çıkardığı ses her şeyi anlamsız kılmış ve tek gerçek olarak acı bir şekilde kendini göstermişti. Ardından önümdeki adamın ayak bileğinden sızan kana dikkat ettim. Ayağının kenarından akarak yerde belli belirsiz izler bırakıyordu. Sonra yine zincir sesleri.. Bakışlarım başkalarının bileklerine ,gözlerine kayıyordu. İlk önce zincirler sustu, sonra durduğumuzu anladım. Ölüm sessizliği her yeri kapladı. O anda bu zincire bağlı on kişinin hıçkıra hıçkıra ağlayarak,inadına ağlayarak sessizliği bozacağını düşündüm. Biri ağlasaydı, hepsi ağlardı diye geçti aklımdan. Ben dördüncü sıradaydım. Tek sıra halinde dizilmiştik. İlk sıradaki mahkumun ismi okundu ve işlediği suçlar kendisine söylendi. Daha sonra idam edileceği yere götürülmek üzere muhafızlar tarafından alındı. Gözleri bağlandı. Adama son sözü soruldu. Sadece derinden gelen bir inilti duyuldu. Ne dediği hiç anlaşılmadı. O sesi anlamlı kılan sadece izleyenlerin,duyanların hissettikleriydi. Bir el silah sesi çınladı kulaklarda ve adamın boynu düştü göğsüne. Zamanın ne kadar kısa ve ne kadar uzun olduğunu düşündüm. Kısaydı çünkü birazdan ölecektim. Uzundu, gelmek bilmiyordu sonum. Ölümümü arzuladım. Ruhumun acı çektiğini hissediyordum bu bekleyişten. Kurşunun vereceği acı bu kadar büyük olabilirmiydi?. Saniyeler içinde ölecektim. Ama şimdi bu bekleyiş, yavaş yavaş ruhumu eritiyordu. Düşünün. Sadece birkaç dakikanız var. Ve bu birkaç dakika içinde bir sürü şey yıldırım gibi geçer aklınızdan. Duyularınız çok canlıdır,unuttuğunuz ve hiçbir zaman hatırlayamayacağınız şeyler gayet nettir artık. Annenizi hatırlarsınız, sevgilinizi,babanızı,yolda görmüş olduğunuz ve hiçbir samimiyetiniz olmadığı halde aranızda küçük bir konuşma geçen adamı bile. Annem,anacığım.. İnsanoğlunun ruhunda neden kendisine iyi davranana kötü davranma eğilimi vardır.? Bana benden habersiz aldığın kıyafet üzerine sana bağırdığımı hatırlıyorum şimdi. Sadece bana alınan bir hediye için! Odama çay getirdiğinde git başımdan der gibi bağırdığımı hatırlıyorum. Senden daha iyi olamayacak herhangi biri getirseydi binlerce teşekkür ederdim. Onu kıramazdım,o kadar yüz vermemiştir bana değil mi?
İkincisi de gidiyor. İşte, gözlerini bağladılar. Birazdan bitecek,az kaldı. Boynu düşünce göğsüne, her şey daha güzel olacak belki de onun için. Tıınn.. diye bir ses,sonra kurşunun ete saplandığını ispatlayan tok bir ses. Boynun hızlı düşüşü. Hatta düşerken çıkardığı ses. Duyularım hala gayet canlı. Hepsini duydum,fark ettim. Aklımdan bir türlü kurtulma düşüncesi geçmiyor. Kim bilir belki de farkında bile olamıyorum bu düşüncenin. Diğerini de çağırıyorlar. Evet şimdi zamanım kısaldı. Bunu hissediyorum artık. Fakat,onun yerinde olsaydım keşke diyorum. Bir anda bitmesi en iyisi. Neden tek tek. Neden topluca yapılmıyor bu merasim? O anda beklenmeyen bir şey oluyor ve idamım durduruluyor. Eskisi gibi değilim. Kendimi göremiyorum aynada.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.