- 911 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
İŞTE BÖYLE
Akşam oturmalarını sevdiğimi sanıyordum Aslında seni beklemeyi sevdiğimi sen geldiğin gün anladım. Gece gittiğin için gece gelirsin diye bekledim belki hep. Geldin ya aslında önemli olan bu.
Tabi ben gittiğin günkü gibi değilim. Aradan geçen yıllar çok şeyi değiştirmedi desem yalan olur. Ama bu değişimin seninle ilgisi yok. Zamanla…
Çabuk geçiyor yıllar. Hem de düşündüğümden daha çabuk. Benden bile hızlı desem yalan olmaz. Yıllarca zaman geçsin diye bekledim. Şimdi zamanın nasıl geçtiğini düşürken vakit geçiriyorum. Anlayacağın zamanın hep gerisinde kalıyorum.
Ne yapmalıyım bilemedim aslında ondan olmalı. Şöyle yapayım dedi, olmadı. Böyle yapayım dedim ondan da ben vazgeçtim.
Sensiz yön veremedim hayatıma. Belki gelirsin diye bekledim hep. O zaman belki birlikte bir şeyler yaparız diye başlayamadım hiçbir şeye işte. Senin istediğin bir şeyler… Mantıksız biliyorum ama ne yapayım işte… Hep sen vardın aklımda. Ne zaman bir işe koyulsam hep sen geldin aklıma. Hep seni sensiz yaşamak zorunda bıraktın beni. Yanlış anlama suç veya suçlu aramıyorum. Sadece seviyorum belki kendi kendime ama olsun enazından seviyorum, sevebiliyorum.
Hatırlıyor musun bu balkonu. Çok severdin buradan dışarı bakmayı. Tabi ben de sana bakmayı çok severdim. O güzel yüzün ışıldardı etrafı seyrederken. Hoş gerçi bakılacak pek bir yer olduğu da söylemezdi ama. Hep o yoldan gelirdin. Mutfak balkonuna çıktığımda gelişini izlerdim. Sonra da bekledim tabii sadece bekleme olarak kaldı.
Hep güzel şeyler paylaşmak istedim seninle. Hayatımı paylaşmak istedim. Tabii sen istemedin diye suçlayamam seni. Haklısın aslında şimdi niye geldiğini bile bilmeden bu kadar sevinmem... Çok saçma. Biliyorum. İster yaşlılığıma ver ister sana olan aşkıma ne olur bağışla. Yıllardır tek başına hep sustum bu evde. Belki de konuşmaya hasretim. Sessizce bekledim seni şikayet etmeden söylenmeden, sadece bekledim.
İyi diyebilirsin kötü de diyebilirsin ne yapacaksın işte ben de buyum. Daha fazlası olmuyor. Denedim mi istedim mi bilmiyorum. Ama bu kadar. Aradan geçen o kadar zamandan sonra ne anlatayım bilemiyorum kusura bakma göründüğümden daha şaşkın olduğumu bilmeni isterim.
Beni bu kadar üzen gitmen miydi yoksa gitmeden söylemediğim sözler mi acaba diye çok sordum kendi kendime. Biliyorum sır dolu bir adamım. Aslında sır olacak bir şey yok. Ne biliyim ki kendimden bahsetmeyi beceremedim hiç bir zaman. Şunu yaptım şöyle yaptım diyemedim. Beş kelimeyle dünyalarımı anlatmış gibi oldu hep. İçimde kaldı hep. Gizlediğimden değil aslında. Beceremediğimden. Evet anlatmayı kendimden bahsetmeyi beceremediğimden. Ama sen hiç bana benzememişsin. Ne güzel anlatırdın kendini. Bir başlardın anlatmaya çocukluğundan yaşlılığına kadar... Gerçekten de çok güzeldi.
Seni unuturum sanıyordum bu kadar zamandır onu bile beceremedim. Nasıl yandım alev alev bilemezsin. Yüreğimin her köşesi paramparça oldu gecelerce.
En kötüsü kapı çalmaları... Bilemezsin o kapıyı nasıl açtığımı. Bir kere yaptığın o sürpriz yaparsın diye bekledim hep. Her kapıyı açışımda karşımda güler yüzünü görücekmişim gibi olurdu. Sonraları... Hüsran tabii. Kapıyı çalanda şaşırırdı halime. Haksız da sayılmaz. O kapının çalmasını ne kadar uzun zamandır beklediğimi bilse belki bana benden daha çok üzülürdü. Çoğu zaman, aslında hep çöp için gelinirdi, çalınırdı kapı. Beş ın günde anca çöp çıkar. Tek başına sevmiyorum bir şey yemeyi.
Çok mu konuştum. Tamam. Bir şey demene gerek yok. Haklısın. Hiç değişmemişim değil mi sanki daha önceleri çok konuşmuyordum. Ömür geçiyor işte böyle habersiz. Geriye ne kaldı diye bakıyorum bazen, kocaman bir hiç. Sadece geçen zaman var. Yaptım diyebileceğim bir şey yok. Gece gündüzü unuttu ama ben seni unutamadım. Bu yüzün tebessüm edişin... Hiç unutamadım. bütün duvarlarda aynı ifade belki de o yüzden boyatmadım duvarları. Benim de şimdi aklıma geldi. O gülüşünü kireçle örtmak kapatmak istemedim.
Gözlerim uykuyu unuttu biliyor musun. Ama pişman değilim. Sadece bunun için değil. Hiçbir şeye pişman değilim. Bekledim evet kendim için bekledim sevdiğim için. Dediğim gibi bunun için seni suçlayamam. O zamanlar seni sevdiğimi bile bilmiyordun. Enazından ben söylemedim. Her şey söylenmez anlamışsındır belki. Neden bilmiyorum çekindim hep. Kendi kendime tamam diyorum bitireceğim bu işi. Söyleyeceğim. Aşk ezberi bozuyormuş ben de bilmiyordum. Şimdi neden söylüyorum ben de bilmiyorum. Aslında söylenecek o kadar çok şey var ki hepsi dilimin ucunda hepsi birbirine girmiş durumda.
Gülünce gözlerinin içi gülerdi hep. Hala daha öyle. Gerçekten, gerçekten gülmek çok güzel. Ben de güldüm yıllarca. Sadece güldüm... Ne bir gerçeklik ne de içtenlik… İstenen gülme sesi. Belki de ağlayamadığım için gülmeyi seçmişimdir. Hiç beceremedim şu ağlamayı. Aslında çok zor olmamalı. Yıllarca hep içime aktı göz yaşlarım. Kendimi arayıp bulamadım yıllarca.
Her seçimin aslında bir vazgeçmek olduğunu yaptığım tercihlerle gördüm. Yıllarca böyle beklemeyi tercih ettiğim için geldiğim yer başladığım yerin bile gerisinde. Aşkı işime karıştırmamalıydım. Her yemekten önce senin gelmeni beklememeliydim. Biliyorum… Ama olmadı işte. Bir şeyin kötü olduğunu bilmek yapmamak anlamına gelmiyor. Öyle olmasaydı zaten bir çok şeyi yapmazdım bir o kadar da çok şey yapardım.
Aslında kendimi yaptıklarımı için suçlayamıyorum. Çünkü yaptığım yapabildiğim bir şey yok. Sadece yapmak istediğim çok şey var. Ama yapılmamış yapılamamış gerçekleştirilmemiş yani gerçekleştirmediğim istekler. Ne olurdu bir tanesini bile yapmış olsam ne kaybederdim bilmiyorum. İnsanın sevdiğini söylemesi bu kadar mı zor… Bilemiyorum. Aşk sevgi mutluluk paylaşım hep uzak kaldı. Sebebini elbette uzaklarda aramıyorum. Bir ayna kadar yakın. O yüzden sevmiyorum belki aynalara bakmayı. O yüzden elimle düzeltiyorum saçlarımı…
Okumak yazmak ilgilenmek bilgilenmek bildiklerini paylaşmak bir olay anlatılırken onun püf noktalarını anlatmak güzel şeyler olsa gerek. Ya aşk… O ne olacak. Hep ertelemeyle geçmedi mi zaten ömür… Neden kendime izin vermedim hep kapalı bıraktım kapılarımı… Biraz dahi aralık olsaydı şimdi ne olurdu bilemiyorum. Ve bu durum beni ne kadar üzüyor anlatamam.
Bu konuşmalarımı ezberlediğimi düşünmeni istemem. Bunu becerebilseydim yıllar önce yapardım. Kendi kendime yaptıklarımı saymıyorum tabii. Az ezber yapmadım kendi kendime. Önce kelimelerin yeri kelimelerin sırası birbirine girdi. Benim olay suya… Her zamanki gibi…
Çok ağır geçiyordu artık günler eskiden daha bir heyecanlanıyordum seni beklerken vakit sabahtan akşama geçiyordu. Şimdi yaşlılıktan olmalı heyecanımın her anını içimde de yaşıyorum. Dediğim gibiçok şey değişti.
Vicdan azabı böyle bir şey olmalı biliyor musun. İnsanın içinde gizlemesi söyleyememesi…
Aslında insanları en çok üzen şey nedir biliyor musun. Gitmelerden çok giderken söylenemeyen sözler… Sana o gün seni seviyorum diyemedim. Dedikten sonra gitseydin belki bu kadar üzülmezdim ya da üzülürdüm üzülürdüm o da beni sevmiyor ki gitti der üzünyümü avuturdum içimde. O günden sonra içimde hep bir umut kaldı ya seviyorsa ya seviyorsa… Bunu bilip ölmek bile istedim. Ama ne bilebildim ne ölebildim. Şimdi çok geç demek için bile çok geç oldu. Farkındayım.
Aslında hiçbir şeye sebeb olmak istemedim kendime göre. Ne biliyim işte… Aslında alakası yok biliyorum ama öyle işte. Ben bir şeylerin sorumlusu olmak istemedim. Gitmelerin kalmaların aklına ne gelebiliyorsa işte… anlaşılan bu gece işteler götürecek beni.
İşte benim hayatım sensizliğin rüzgarına savrulmakla geçti. Senden hiç bahsedemedik benim yüzümden, farkındayım. Sen nasılsın neler yaptın yapabildin yapamadın yapmadın yapıyorsun yapacaksın yapmak istiyorsun…………………………..