YAŞAMIN KAYNAĞI
Yaşamın bütün çoşkunluğunu yüreğinde yaşatıp, çevresindekilere ışık saçan yaşlı; ama çocuk ruhlu,Mustafa amca. Onunla zaman geçirmek, tarihin sayfalarına gizemli bir yolculuk sanki.Torosların zirvesinde kurulmuş bir yayla köyünde, hep kendi ileözdeşleşmiş köşkünde oturur. Yoldan geçen köylüler,daha Mustafa amcanın evine yaklaşırken, onunla ilgili muhakkak bir şeyler anlatmaya başlarlar,gülerek.
Zamanında at üstünde nice yaylalar,obalar görmüş, düğünlere katılmış halay çekmiş. Elinde asası,masmavi gözleri ile dalgın bir şekilde ocağın sol tarafındaki köşede,yorganını başının altına koymuş tavandaki sesleri incelemeye koyulmuşken girdim içeri. Beni görünce öyle sevindi ki:
-Gel oğlum, gel ya nerdesin sen? diyerek, yatağının bir köşesinde bana yer ayırdı.Hemen, Samsun paketinden bir sigara uzattı. Belli ki konuşmaya hasret. Konuşmasının çoğu küfürlü;ama insanlar için bu sıradan. Küfürleri öyle yerinde ki başka bir kelimeye gerek yok.
- Ah oğlum ahh! Nerde o günler, arkadaşlıklar, dostluklar,yardımlaşma, paylaşım... Gözleri nemlendi bir anda kim bilir neler aklına geldi kısacık zaman diliminde. Belki yaşadığı büyük bir sevda,belki ayrılık acısı, belki çok üzdüğü bir kişi. Yani yapamadıkları, yani keşkeleri. Yüreğinin sızladığı ; öyle belli ki gözlerinin içine bakmak yeterliydi.
- Mustafa amca, dedim. Yaşam nedir sence?
- Oğlum bir bilsem. Daha dün çocuktum, şimdi bir ayağımız toprakta. Öyle bir duygu yoğunluğu yaşıyor ki, bu duygu yoğunluğunu sigarasından derin bir nefes çekerek pekiştirdi. Nemli gözleriyle bana bakıyor. Elini omzuma koydu. Öyle dostane bir eldi ki o sıcaklığı yüreğimde hissettim.
- Yaşam dedi, eliyle pencereden göstererek, şu kırlarda doğanın canlılığınıhissedebil-mek. Bir çobanın kavalından gelen yürek acını duyabilmek. Şu dalda duran kuş var ya ona bir yem atabilmek. Bak bak şu güvercinleri görüyor musun? Hey yavrum...Uçun...Uçun... Gökyüzünün maviliğine karışın...
Hayranlıkla Mustafa amcayı dinliyorum. Unutulmuş, terkedilmiş tozlu yollarıyla Toroslar’ın bir köyünde, kaderlerini yaşayan insanlar gelip geçiyor yoldan. Aslında Mustafa amcadan öğrenecek çok şeyleri var. Keşke diyorum, herkes onun gibi olsa.
Heyecanla Atatürk’ten bahsetti. Nasıl yakışıklı olduğundan, altın sarısı saçlarından, deniz mavisi gözlerinden. Öyle bir anlattı ki Atatürk’ü bir başka sevdim.
-Oğlum dedi, yakından gördüm. Böyle bir insan bir daha dünyaya gelmez. KöyEnstitülerin’den bahsederken yine heyecanlandığını fark ettim .Neymiş efendim kızlarla erkekler aynı sınıfta okuyacaklarmış.Köylüler, günah derken, Mustafa amca ne günahı beee!Diye tepki göstermiş.Siz köylü değil misiniz işte sizin için demiş. Köylülere, orada okuyanlar gominist çıkıyormuş diye bir ön yargı oluşturmuşlar.Mustafa amca hep karşı çıkmış.Olsun yeter ki okusunlar, insan olsunlar diye savunmuş kendini.
Daha neler neler anlattı .Fark ettim ki ondan öğreneceğim çok şey var.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.