4 TÜRK ASKERİ
4 TÜRK ASKERİ
Köyde rüzgârlı bir gün başlamıştı. Ağaç dalları kırılacak gibi oluyordu. İnsanlar sokağa çıkmamayı tercih etmişlerdi. Ardı sıra yükselen dağın tepesinde ise kara bulutların oluştuğu görülüyordu. Köydeki tek sesler koyunları dağda otlatan çobanın sürüsünün sesleriydi. Dağda bolca çalılık olduğu için bu yeri seçmişti. Soğuk bir sessizlik oluşmuştu şimdi. Kuzuların melemesi kesilmişti sanki. Çoban arkasını dağın orta kısımlarına çevirdiğinde teröristlerin geldiğini gördü. Hemen kuzularını bırakıp köye doğru koşmaya başladı. O kadar hızlı koşuyordu ki, her yeri sırılsıklam olmuştu. Hemen geldi köydeki koruma askerleri buldu. 4 kişiydi bu koruma askerleri. Rütbeleri erdi. Çoban “ Teröristler dağa indi gördüm. Buraya gelecekler galiba “ dedi. 4 Er bunu duyunca durur mu? Vatanına bir taş atılsa bile durur mu? Hemen tüfeklerini alarak dağa çıkmaya koyuldular. Adı Ali olan bir er cebinden telefonunu çıkarıp annesini aradı. “ Anne, göreve gidiyorum, eğer bir şey olursa hakkını helal et “ dedi er. Annesi ağlamaklı bir sesler “ Helal olsun evladım. Dikkat et kendine” dedi. Daha çok konuşabilirlerdi ama görev beklemezdi. Diğer üçünün adı ise Serdar, Mustafa, Mesut idi. Hepsi de erdi. Köyü koruma devriyesi bugün onlardaydı.
Dağa geldiklerinde hemen bir kaya bulup arkasına saklandılar. Ali, dürbününü çıkardı etrafı süzdü. Ne kadar olduklarını tam bilmiyorlardı ama en fazla 10 kişi olabilir diye düşündüler. Serdar sessizliği bozmak için ve teröristlere Türk Askerinin burada olduğunu hissettirmek için havaya 3 el ateş attı. Serdar ateş atmayı bırakınca karşı dağın mağarasından da 3 el ateş sesi geldi. Planlarını yaptılar. Ali ve Mustafa önce o mağaraya girecek, Serdar ve Mesut ise onları koruyacaktı. Sessiz ama hızlı adımlarla Ali ve Mustafa mağaraya doğru yürüdüler. İçeri girdiklerinde ise hemen tüfeklerini etrafa doğru tuttular. Ama içerde sadece ufak bir çocuk duruyordu. En fazla 12 yaşındaydı. Ali Er, çocuğun yanına geldi. “ Burada ne işin var evlat. Silah sesi senden mi geldi ?” dedi. Küçük çocuk ağlayarak “ Ben yolumu kaybettim. Bu yüzden buraya sığındım. Beni bulmanız içinde taşları birbirine vurdum ses yaptım “ dedi. Mustafa Er ise güvenlik için etrafı arıyordu. Ali ise çocuğun ağlamasını görünce dayanamadı. Zaten küçük kardeşini özlemişti. Aynı bu çocuk yaşındaydı. “Tamam, evlat korkma biz seni evine götüreceğiz. Şimdi bizim önümüzden evinin yolunu tarif et “ dedi. Çocuk ağlayarak “ arka taraftaki küçük inde annemin bana yaptığı yemeği unuttum. Onu alalım er amca! “ dedi. Ali arkasını dönerek küçük sini gördü. Eğildi küçük aralığa doğru. Çocuk ise pantolonun içinden saniyelik bir işle silahını çıkardı. Ali Er’e doğru 3 ateş etti. Ali er oracıkta yığıldı kaldı. Mustafa er hemen içerden geldi. Çocuğun Ali’yi vurduğunu gördü. Çocuk “ Biji(Yaşasın) Kürdistan “ diye bağırıyordu. Mustafa er çocuğun üstüne atlayarak elindeki silahı aldı. “ Ne yaptın sen evlat “ dedi. Çocuk hep aynı şeyi tekrarlıyordu. “ Biji Kürdistan” .Mustafa hemen arkadaşının hayatta olup olmadığını kontrol etti. Fakat şehit düşmüştü. 2 el ateşi başından yemişti. Mustafa er, çocuğa hiçbir zor kuvvet kullanmadı. Kolundan tuttu diğer erlerin yanına götürmek için mağaradan çıktı. İçi parçalanıyordu. Diğer arkadaşı önünde şehit düşmüştü. Çocuğu bıraktıktan sonra gelip arkadaşını oradan alacaktı. Dışarı çıktıklarında Mesut ve Serdar da silah sesini duydukları için oraya gelmişlerdi. Mustafa olanları anlattı. Mesut ve Serdar üzüntülerini gizlediler ...
Çocuk karakola getirildiğinde ağlayışlar içerisinde her şeyi anlattı:
“ Babam ve ağabeyim Türklerin bizi memleketimizden kovmak istediğini söylediler. Gerçek bir PKK’lı olmak için bir tane Türk Askerini öldürmen gerek dediler. Bu yüzden beni o mağaraya yerleştirdiler. Kendileri ise gittiler. Sen Türk Askerini öldürsen bile onlar merhametlidir sana bir şey yapmazlar dediler. Bir asker arkasını dönünce hemen vur dediler. Ben de babamla ağabeyime uymak zorunda kaldım” diyerek olayı açıklamıştı. Pkklıların Türk Askeri’nin karşısına çıkacak kadar cesareti yoktu. Bu taktikle askerimizi şehit düşürmüşlerdi.
Ertesi sabah Ali’nin ailesine haber verildi. Oğlunuz şehit oldu diye. Feryatlar, figanlar artık ne getire. Ali’nin annesin telefondaki son sözü şu oldu:
“ TÜM AİLEM VATANIMA HELAL OLSUN. TÜRKİYE TÜRKLERİNDİR, TÜRKLERİN KALACAKTIR. “
YORUMLARINIZI BEKLİYORUM ARKADAŞLAR