internette
Akşamın alaca karanlığı düştüğünde gürültülü caddenin kenarında yükselen binanın ikinci katının yattığım odasında havanın biraz daha ısınmış olduğunu hissederek, başımı yatağın kenarından çıkardım. Kendimi yorgun hissetmeme rağmen havanın ısınması ayrı bir mutluluktu benim için. Yatmadan önce havanın soğuk olmasının getirdiği bir ağırlık vardı üzerimde. Televizyonda seyrettiğim iki saatlik filmin uykumun arasında rüya görmesine sebebiyet vereceğinden habersiz başımı koltuğun üzerine indirirken, uyuşarak yatağa kendimi zor atmıştım. Üşümüştüm. Ayaklarımdan soğuk vurmaya başlamıştı.
Gözlerim kendiliğinden bedenimden ayrılmaya başlamış ve yorgun düşmüştüm. Ve ansızın kendimi yatakta bulmuştum. Yeterince uyuduktan sonra uykumu almıştım. Ayaklarımı yataktan çıkarmaya çabalarken, sol ayağımın uyuştuğunu fark ettim. Hava yataktayken ki kadar soğuk değildi. Başımı yastıktan çıkarır çıkarmaz anlamıştım. Artık odaya karanlık bastırmaya başladığında etraftaki eşyaları fark edemez olmuştum. Elim saate uzandı. saat 18’i geçmişti. Ayarladığım zil çalmadan, başımı ellerimin arasına alıp biraz yüzümü, gözümü ovaladım. Aylardan kasım ayı içindeydik. Soğuk her tarafı vurmuştu. Bu aralar yada bir akşam üzerleri havanın ısınması da şaşırtmıştı beni. Aşağıdan bakkalımın sesi geliyordu. Bir taraftan radyoda çalan müzik sesi caddeden gelen akşamın gürültülerini bastırmaya yetmiyordu.
Aceleyle giyindim. Yüzümü yıkadım. Bir an önce varmalıydım. Yemeğe yetişemezsem kötü olacaktı.
Hava artık iyice kararmıştı. Caddenin kenarında bizim sokağın köşesinde körsen körsen yanan bir sokak lambası etrafı aydınlatmaya çabalıyordu. Kapıyı tıkırt diye kilitleyip, sokağın caddenin ters yönüne giden tarafına yöneldim. Sokağımızda akşam sessizliği çökmüş, etrafta dizilen evlerden kaşık, tabak sesleri yükseliyordu sokağa. Bu yoldan gitmeyi severdim. Ağaçların arasında sessiz bir mahalle görünümündeydi. yeşil ve sessizlik bana doğayı anımsatırdı.
İçimden iyi ki çıktım diye düşündüm. Sokağın ağaçlarla bittiği köşede karanlığın içine konuşan sesler duyuluyordu. Birisinden bahsedip gülüyorlardı. Belli ki güldükleri kişi tanıdıkları biriydi.
Gittikçe şehrin göbeğine doğru hareket ediyordum. caddenin daha da kalabalıklaştığını anlatırcasına yükselen korna seslere, insan akıntısı canlı bir karınca yuvasını anımsatıyordu. tıpkı böcek yuvalarındaki telaş ve yuvaya dönüş çabası.
yemekhanede yemeği yiyip, çay ocağında çayımı içtikten sonra yola düştüm. aceleyle bir arkadaşa gidiyordum. arkadaşımın hafta sonu görüşelim dediğini hatırlayıp neden çağırmış olduğunu merak ederekten yürüyordum. cadde hala kalabalık yarı karanlığa gömülmüş dükkanlardan kaldırıma düşen ışıklar olmasa insanların birbirine çarpacağı bir kalabalık vardı.
Yokuşu çıkarken soluk soluğa kalmıştım. havanın ısınması birden hararetimi arttırmıştı. tıkırtıyla merdivenleri geçtim. zile basıp uzun uzun çaldım. bazen bekar öğretmenlerin zil sesini duyamayacağı bir şeylerle meşgul olabileceği geldi aklıma. kapı açıldığında arkadaşım şaşırmış gibi elinde bir sazla kapıda göründü. ben bir randevuya gelir gibi gelmiştim. o ise hala ne arıyorsun der gibi bakıyordu.
İçeri geçip geliş sebebimi söylediğimde, haa diyerek hatırlamış gibi yaparak koltuğa yerleşti. Bense karşısındaki çekyatın kenarına ilişmiş misafir olmanın getirdiği bir çekingenlikle bir televizyona, bir kendisine bakıyordum.
Dışarıda karanlık bastırmış, hava yavaşça akşam üzeri ısınan yüzünü kaybetmeye başlamıştı. Bu günlerde kuru ve soğuk hava ellerimi, yüzümü gevrekleştirip, çatlamasına sebep oluyordu. Hava iyice ayaza kesmeden erken çıkmalıydım. Yatıya gelmemiştim ya.
Biraz sonra çaylar geldi. Ağzındaki baklayı çıkarması fazla sürmedi. Birinci bardağı yarılamışken, "seni bir arkadaşla tanıştıracaktım" diyerek söze girdi. Birazda sıkıntılı olduğu belli olan davranışlarını saklamakta zorlanıyor gibiydi. "kızmazsan seni internette bir arkadaşla tanıştıracağım. Benim bir arkadaş var. Onunda bir arkadaşı var. Eee o zaman sen de onunla tanışırsın" dedi biraz çekinerek. Bende "neden olmasın. Ben yalnız o yalnız. İş çıkarmı sence" diyerek bir soru yöneltmiş oldum.
Bakışını değiştirmişti. sanki ne demek yani, seni birisiyle tanıştırıyoruz sende bir sürü sorularla bizi sıkıştırıyorsun der gibi bakıyordu.
Evet yalnızdım. Fakat öyle internetle falan giderilecek bir yalnızlık değildi benimki. Yine de teşekkür ettim. Ve msn adserini aldım. Çaylarımızı bitirip ben kalkacağımı söyledim.
Doğruca bir internet kafeye gittim. Msn de karşımda gördüğüm bayan arkadaş utangaç birine benziyor diye düşündüm. Tam benim gibi. Sohbete başladığımızda her şey gayet iyi gidiyordu. Memleketlerimiz, hobilerimiz falan.
Artık sıkılmıştım. görüşürüz derken kamerada dalarak baktığımı fark edememiştim. o günden beri de hiç görüşmedik. Ne internette ne de normal dünyada. Sanal dünyanın yapılması ve yıkılması kolay oluyordu. Çünkü başkaları tarafından yapılan yapay bir dünyaydı. başkalarının keyfine ve zevkine göre hazırlanmıştı herşey. Yani şöyle şehrin bir ucundaki parka gider gibi tercih yapamazdın. Yada bir deniz kenarına arabayla yaptığın yolculuğun tadını vermezdi. Daha önce yaşadıklarım gibi.
Kendi kendime söz vermem gerekiyor mu bilmiyorum. Bildiğim tek şey internette arkadaşlık kurarak yaşamın karanlık bir delhize kulaç açmaya benzediğiydi.
Sonra insanlar chat yaparken neden ismini, soyadını, memleketini, yaşını, cinsiyetini sorarlar hemencecik. Halbuki biraz ilgiden, bilgiden, hobilerden, fobilerden bahsedilse kişinin yaşı başı belli olacak diye düşünürüm hep.
Yıllar önceydi. Başka ilçedeki bir kızla tanışmış ve daha da ileri derecede tanışmak maksadıyla verdiği adrese gitmiştim. Buluşacağımız yere geldiğim halde, kızı görür görmez oradan kaybolup gitmiştim.
Ne zaman sohbet odalarına girsem birileriyle hırlaşırım. Bir türlü diyalog kuramam. Bunun sebebinin bendemi yoksa karşı tarafta mı olduğunu da çözebilmiş değilim. Suçluların ve karanlık kişiliklerin kol gezdiği bir dünyadır orası zaten. Birden ormanlar kralı çıkıp karşınızda küfretmeye başlar, birisi sizi tehdit edebilir. Normal giden sıhhatinizde bir sürü sıkıntılı ve zor bir döneme girebilirsiniz.
Yinede ne tövbe ederim. Ne de ayrılabilirim internetten. İnternetin yaşamıma girdiği günler geride kaldı elbette. Bana kattığı ve benden aldığı şeylerde oldu çoğu kez. Ama doğru kullanma konusunda edindiğim tecrübelerden yararlanarak hiçbir zaman tiskinmedim teknolojiden. Artık internet ahlakıyla bir arada olan günlük yaşama yaklaşım tarzım beni var eden yeni bir değerdi.