SON PİŞMANLIK
Sokaklarda başıboş dolaşıyordu yine. Eve gitmek istemiyordu, şimdi eve gitse bin bir türlü laf işitecek, yine karısının dırdırını çekecekti. Olmazdı ki her gün böyle dır dır dır dır… Yani ne olmuş kumar oynuyorsa? Sadece kumar oynayan o değildi ki, hem de dün o kadar sinirlendirmişti karısı onu, oysa dün eve giderken sadece ekmek almayı unutmuştu, daha doğrusu kaybetmişti kumarda ekmek parasını, yoksa ekmek almayacak kadar sorumsuz muydu Levent bey? Ama yine de hatalıydı karısı, olur mu canım ekmek alamadığında hep böyle ağlayan bir kadın mı görecekti karşısında, karısı başına mı kakacaktı sürekli bunu? Aslında haklı olduğu taraflar da yok değildi, çocuklar geç saate kadar babalarını beklemişler, eeeee haliyle ekmek olmayınca aç yatmak zorunda kalmışlardı. Tabii Levent Bey de eve geldiğinde karısını yine ağlarken bulmuş, bu duruma sinirlenmiş bir fiske de o vurmuştu karısının incinen gururuna. Ama yine de kendisini haklı buldu, tabii tabii haklıydı, çocuk değildi sonuçta karısı, ağlanır mıydı öyle ufacık şeylere? En iyisi bugün eve geç gitmekti yine.
Levent bey bunları düşünüyor kendini haksız bulmak istemiyordu, bu düşünceler içinde kumar oynamaya gitti. Yine tüm nafakasını oyunda kaybetti, yorgun bir vaziyette eve geldi. Bu gün saat 24.00 da eve gelmiş olmasına rağmen çocuklarını ve eşini uyanık buldu. Küçük Bilal babasının yanına koştu:
“Babacığım, seni çok özledik, kaç gündür çalışmaktan eve gelemiyormuşsun, annem babanız durmadan sizin için koşuşturuyor dedi, kendini üzme babacığım yorulma bu kadar biz aç da kalsak önemli değil, yeter ki sen hep yanımızda ol.” dedi.
Levent bey bu sözler karşısında ne diyeceğini şaşırdı, karısına bakmaya dahi cesaret edemedi, haklısın yavrum haklısın diyebildi sadece.
O gece Levent Bey karısıyla hiç konuşmadı, çünkü böyle bir durum karşısında ne diyeceğini bilmiyordu. Sabah oldu işe gitti, iş çıkışı 25ytl olan günlüğünü aldı, nefsi kumara gitmesini, dün küçücük bir çocuğun hatırlattığı babalık duygularıysa ekmeğini alarak evine gitmesini emrediyordu.
Ne yapacağını şaşırmış, sadece düşünüyordu, birden aklı yıllar öncesine gitti, annesini her gün döven, kendisineyse hiç sevgi göstermemiş olan babasını düşündü. Gözleri doldu birden ne yapmıştı yıllarca? Karısını, çocuklarını nasıl olmuşta bu kadar ihmal etmiş, bu kadar kötü olabilmişti. Elinde sadece 25ytl vardı, hemen bir fırına gidip üç ekmek aldı, sonra bir manava gidip meyve, oradan da çiçekçiye gidip karısına iki adet gül aldı, belki karısının kırılan kalbini azda olsa onarır düşüncesiyle. Koşarak evine gitti, zile bastı. Bilal zile basanın kim olduğunu merak etti, çünkü bu saatte onlara kimse gelmezdi, babasıysa zaten malum kendileri için gece gündüz çalışıyordu…
Küçük Bilal koşarak kapıyı açtı, karşısında babasını görünce o kadar çok sevindi ki, ne diyeceğini şaşırdı:
“ Aaa babam gelmiş anne, işi erken bitmiş, hem de elinde poşetler var anne!” diye çığlık attı
Saliha Hanım, eşine hoş geldin dedi, elindeki güllere bakarak, hoş geldin yeniden evimize, hoş geldin yeniden kendine…
Levent Bey’ in gözleri doldu, eşinden utanarak özür diledi ve şimdiye kadar bu mutluluğu nasıl bıraktığını, nasıl bir pisliğe daldığını düşündü. Levent Bey için son pişmanlık fayda etmişti, peki ya geç kalsaydı, o zaman kendini nasıl affedebilecekti? Tövbe etti ve kendisine doğru yolu buldurduğu için Yüce Yaratana milyonlarca kez şükretti, milyonlarca kez şükretti