- 1212 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Sevgilinin Günü
Gecikmiş bir yaşamdan gecikmiş günlere baktı dikiz aynasından. Aynayı
kurumuş yapraklar kapamıştı. Baksa mıydı, çiğnese miydi?
Gecikmiş günler çok yakındı, ama geçmişti.
Elleri ile yüzünü kapadı. Parmaklarının arasından baktı. Az ötede
gördü onu. ’O beni göremez dedi’, güldüğümü kıs kıs, ya da
ağladığımı. Eller yüzündeydi. İncecik bir ses ile fısıldadı o
hayalete: ’Hoşgeldin.’
’Hep ayrılıkları mı yazmalıyım kalbime? Hep önceden mi bilmeliyim
aşkların sonunu?’. Sordu. Cevaplayamadı.
İnsan gülerken ağlar mı? Garipse de evet, öyle oldu. Oracıkta kimse
yoktu, kimse de ’hoş’ filan gelmemişti. Güldü. Gülerken de ağzını
kapattı... Ağladı. Sonra da şaştı!
...
’Delirmiş olamam!’.
Kalbini yokladı. Hala sızlıyordu.
’Delirmiş olamam!’
Delirmiş olamazdı.
Ya yok olmalıydı: İstemiyordu.
Ya başarmalıydı: Olmuyordu.
Ya da vazgeçmeli: ’Delirmiş olamam!’
’Vazgeçemem.’
Saydı:
1- İhtiyacım var ona
2- Tam da ona!
’Vazgeçemem.’
...
Araladı aynayı... Ellerini yüzünden... Kalbini...
Güldü gözleri. Dudakları.
’Deliyim’
’Ona’..
Bir kadeh şarap. Ve derin bir iç çekiş.
...
Bekledi hafif mayhoşça.
Kapı çaldı.
- Hoşgeldin.
- ..
-Düşündüm de..
- ..
- ..
- ..
-Deliyim sana.
...
Iki kadeh şarap. Ve derin bir iç çekiş...
akdenizce.-
Not: Buradaki ’şarabın’ sembolik olduğunu yazmama gerek var mı ;)