Berber Ragıp Amca
Geçen ay İstanbul’daydım.Ayaklarım beni Kadıköy Rıhtım Caddesi’nin üzerinde bir işhanına götürdü.Hiçbir çekiciliği, özelliği olmayan ,beton bir binaydı karşımda. Benzerlerinden pek farkı olmayan bu binanın bulunduğu yer bende başka şeyler çağrıştırıyordu.
Şimdi pasaj olan bu binanın yerinde yaklaşık yirmi, yirmibir yıl önce ahşap iki katlı bir ev vardı.Burada anne tarafımdan akrabalarım olan Ragıp Amca ve eşi Türkan Teyze oturuyorlardı..Ragıp Amca Erzurum’dan İstanbul’a çalışmak için uzun yıllar önce gitmiş, orada Türkan Teyzeyle tanışmış ve evlenmişti.Daha sonra Kadıköy’deki sözünü ettiğim evi almışlar ve Ragıp Amca 80’ lerde ölünceye kadar burada yaşamışlar.
Ben onları 1974-75 yıllarında ailece onları ziyarete gittiğimizde tanımıştım.Ragıp Amca berberdi.Evin alt katı Amca’nın berber dükkanıydı.Tabeleda “Erzurum Berberi” yazıyordu.Camekanında tavşanların bulunduğu bir büyük bölmesi vardı dükkanın.Amca’nın çocuğu olmadığından çocuk sevgisini hayvan besleyerek ,onları sevip koklayarak gideriyordu. Tavşanlar caddeden geçen çocukların ilgisini çekiyordu.Çocuklar camekana yaklaşıyor,meraklı gözlerle tavşanların yem yemelerini izliyorlardı.Amca’nın evde tavşanlardan ayrı olarak bir muhabbet kuşu bir de tosbağası vardı. Evin arka tarafında orta büyüklükte bir bahçe ve tavşanların bulunduğu bir oda hatırlıyorum. Odada onlarca tavşan vardı.Ben bu kadar tavşanı bir arada hiç görmemiştim o ana kadar. Tosbağa da bu bahçede ağır ağır geziniyordu.
Türkan Teyze Arnavut asıllı,güleryüzlü bir kadındı. Dikiş dikerek vakit geçiriyor,ailesinin geçimine katkıda bulunuyordu.Biz on beş yirmi gün bu evde kaldık.Ben tanıdık ziyaretleri dışında vaktimi bahçede ve dükkanda geçiriyordum. Evde olduğum zamanlarda bazen eve tanımadığım kadınlar gelirdi.Bunlar Teyze’ye dikiş provasına gelen kadınlardı. O zamanların gözde sanatçılarından Zeynep Değirmencioğlu, sinemadaki adıyla Ayşecik de Teyze’yle bu provalar sırasında tanışmış sonradan samimiyetlerini ilerletmiş, arkadaş olmuşlardı. Bir gün Teyze:” Ayşecik yarın gezmeye gelecek” dedi.Daha sonra” Yarın sen evde kalır, Ayşeciği gördükten sonra ağabeyinle çıkarsınız,ev gezmesinde erkek çocuk olmaz, ayıp olur” demişti.Ertesi gün Ayşecik annesi ve üç, dört yaşındaki oğluyla eve geldi. Ben ilk defa bir artisti canlı olarak görmüştüm.Hayatımın en güzel,en heyecan verici anıydı o karşılaşma dokuz, on yaşındaki bir çocuk için.Ayşecik güzel,alımlı bir kadındı. Sinemaya veda etmiş evinin kadını olmuştu o yıllar.
Dükkana bazen kıravatlı,üstü başı pahalı elbiseli adamlar gelir Amca’yla alçak sesle konuşurlardı. Adamlar Amcaya bir şeyler söyler Amca da nazikçe başını olmaz anlamında sallardı. Sonraları yıllar geçince bu adamların müteahhit olduklarını, Amca’ya kat karşılığı evi satması için teklifte bulunduğunu ,Amca’nın da bunları her defasında reddettiğini kavradım.
Amca evini seviyordu.Ne kadar para,kat vs. verseler evini hiçbir şeye değişmezdi.Paranın önemi yoktu onun için.Kazandıkları kendine yetiyordu.Gayet mütevazi bir hayat yaşıyordu. Tek lüksü sigaraydı. Amca çok sigara içiyordu.Eskiden alkol de çok aldığını öğrenmiştim. Amca dedemle beraber haca gitmiş dönüşte yemin ederek alkolu bırakmış, ama sigarayı bırakamamıştı.Alçak sesle konuşur, sık sık da öksürürdü.
Ragıp Amcayı daha sonra hiç görmedim.1980 veya 81 yıllarında Ragıp Amca öldü. Annem dayılarımla beraber Türkan Teyzeye taziyeye İstanbul’a gittiler. Ragıp Amcanın ölümünden sonra Türkan Teyze ailemizle ilişkilerini bıçak gibi kesti. Evini telefonla aradığımızda kimse cevap vermiyordu.Annem birkaç kez mektup yazdı fakat bunlara da cevap gelmedi.
Yaklaşık bir yıl sonra Teyze’nin evlendiği haberi geldi İstanbul’daki tanıdıklardan.Evlendiği kişi Amcamın dükkanındaki yardımcısı diğer bir tabirle “kalfa”sıydı. Birkaç yıl sonra bir çocukları olduğu haberini aldık. O yıllar İstanbul’a giden dayım Kadıköy’deki ahşap evin yerinde büyük bir pasajın olduğunu söyledi bize. Türkan Teyze bu ahşap evin arsası karşılığı pasaj içinde iki dükkan ve karşı’dan bir daire almış; kocasıyla,çocuğuyla oturuyordu.
İstanbul’dan ayrılmadan önceki son günümde Ragıp Amcanın mezarlığına uğradım.Mezarının etrafını otlar,dikenler bürümüştü.Uzun zamandır kimsenin ziyaret etmediği anlaşılıyordu.Otları, dikenleri temizledim. Diz çöküp bir fatiha okudum. O an hayalimde Ragıp Amcayı gördüm.Ellerinin arasında kar rengi bir tavşan vardı. Yanına beni çağırıyordu..Gözlerimin yaşlandığını hissettim.Usulca kalkıp mezarlıktan ayrıldım.
YORUMLAR
Gözlerimde o zamani canlandirdim..
Ve tüm bu yazinin icinden emektar sevdanizin sizin gidisinizle nasil bir ihanete ugrayabileceginide gözden kacirmadim..
Bir yigin kargasanin arasinda duru bir eski Istanbul masali gibi gelen bu paylasim icin tesekkür ederim..
O zamanlari yasamak isterdim..