- 777 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
SANKİ BEN !
...
Gün yeni doğuyordu.Belki de onun için güzel olacak bir gündü, belki de akacaktı gözyaşları kendi rızasıyla, kimbilir...Öyle soğuktu ki çimenlerin omuzlarında inceden buzlar kalıplaşmıştı.Yola çıkmıştı ama kimse yoktu. Olmamasına da şaşırmamıştı zaten. Güneş bile yeni uyanmıştı , ancak kendini ısıtabilirdi.
Adımlarının her birinde , bir korku ve aynı zamanda cesurluk hüküm sürüyordu. Türlü düşüncelerin efendilik tasladığı beynini rahatlatmak amacıyla attığı adımlar, çimenleri rahatsız ediyor ve üzerlerindeki giysileri kırıp suya dönüşmesini sağlıyordu.Dönünce tekrar o suların üzerinden geçeceği gibi gereksiz düşünceleri de her adımında onu yalnız bırakmıyordu.Soğuktan gözleri dolu dolu olmuştu.Gözleri dolmuştu ama gözyaşları akmaya korkuyordu.Ya akarken yanaklarından dudaklarına sonra da dönüşte basacağı ve üzerinde su birikintilerinin yer edinmiş olduğu toprağa süzülemezse , ya yanaklarında donup çimenlerin üzerindeki şeffaf giysiler gibi öylece kalırsa ... O ya da bu...Akmıyor işte gözyaşları !
O kadar mı bunalmıştı duvarların içinde ki gözyaşlarının bile akmaya korktuğu bu havada kendini dışarı atmıştı .Belki elle tutulur , gözle görünür bir sorunu yoktu ama o neden gülemiyordu ki ? Neden o , içinde görmek isteyene her rengi sunabilen , uzunlu kısalı ağaçların içine bırakmak istiyordu kendini ? ...
Güneş, bulduğu her yaprağın üzerinden süzülüp, gözlerine vuruyordu.Bunu sevmiş olmalı ki güneşin gözlerine değdiği yerde durdu, kafasını yukarı kaldırdı.Ve işte zamanlama !... Bir damla düştü yüzüne ! Usulca , hani saraylarda yaşayan zarif, gereğinden fazla nezaket sahibi bir hanımefendinin eteğini tutuşu ve kendini ahenkle sandalyeye bırakışı olur ya ,işte onun gibi bir damla , ince ince...Ve git gide çoğalarak !
Yağmur tam anlamıyla toprakta minik minik içi su dolu çukurlar oluşturuyordu.Ne güzeldir ki üşüyordu...Sabah, gözlerine hapsettiği gözyaşları , yağan yağmurdan cesaretlenip yanaklarına , sonra dudaklarına ve sonra da toprağa akıyordu ! Bir anda içini huzur mu kaplamıştı ne ? ! ...Ceplerinde ısınmış kazağının kollarıyla gözlerini siliyordu.Aman ağladığını kimse görmesin !
Yağmur yerini tekrar güneşe bıraktı . Dizlerinin üzerine çöküp bir an sürüklenen yapraklara , yağmur çukurcuklarına ...hiç olmayacak ayrıntılara bakıp daldı.Yaprakların ağaçtan kopuşunu izlemek güven veriyordu ona. Çünkü onlar uçuyorlar tutunma şansları yok ...Ama kendisi toprağın üzerinde.Bir gün altına gireceğini bile bile bu güveni yaşıyordu, yaşamaya ihtiyacı vardı...
Geç olmadan kalkıp yola koyuldu.Biraz daha rüzgara dalıp gitseydi , sabah gelirken ezip geçtiği çimenler onu daha çok beklerdi dönüşü için !
Onları düşünüyordu belki de diz çökmüşken , kimbilirdi ki ....
Sonunda beklenen yere varabildi.Önce durdu , sonra sudaki yansımasına baktı uzun uzun ...Kendi miydi bu ?!!! Su neden kıpırdıyordu ? Gidip geldiği yol boyunca her adımında , her ayağını yere vuruşunda, " bu minik , göllenmiş sulara dönüşte bir daha basacağım " düşüncesine neden kapılıyordu peki ? Düşünecek başka bir şey mi yoktu ?!...Neyse artık gitse iyi olcaktı .
...
Dönmüştü yine duvarların arasına...Yürüdüğü yol boyunca düşündüklerini , yaptıklarını gözünün önünde sanki bir daha yaşadı .Yine düşünecek bir şey bulamadı herhalde bu kez de üşümenin sonradan ısınmak şartıyla güzel olduğunu içinden geçirdi ve o soğuktan sonra duvarların içindeki boşlukta yaşadığı sıcaklığın verdiği huzurla bir tebessüm oluşuverdi yüzünde . . . Ama öyle bir tebessümdü ki öyle yumuşak...Ve öyle bir ağlayıştı ki bu en az yüzündeki tebessüm kadar sıcak ...
---siyah olmayan düşlerle kalın ---
..sdf..
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.