- 1367 Okunma
- 14 Yorum
- 0 Beğeni
Ölümden Kaçış Var mı?
Yaşadığımız dünyadaki son gelişmeleri izlemek amaçlı internet siteleri üzerinde gezinirken gözüme bir başlık takıldı. ‘’Arılar gizemli bir şekilde ortadan kayboldu’’
Ülkemizin bilindik gazetelerinden iki Nisan iki bin yedi tarihinde Milliyet gazetesi son dakika haberi olarak geçmiş olayı. Açıklamalarından paylaşım adına aldığım bir iki paragrafı sunayım size.
_‘’ ABD Tarım Bakanlığı, New York’tan California’ya 27 eyalette yüz binlerce arı kovanının aniden boşaldığını belirtirken, ülke çapındaki 2,5 milyon arı kovanından en az 600 bininin bu esrarengiz durumdan etkilendiği tahmin ediliyor.’’
‘’Alman bilim adamı Albert Einstein, "Eğer arılar yeryüzünden kaybolursa insanın sadece 4 yıl ömrü kalır. Arı olmazsa döllenme, bitki, hayvan, insan olmaz" demişti.’’_ Alıntı-(1)
Altında okuduğum habere ait yorumlara ise diyecek kelimem yok. Yorumsuzum...
.....
Tek kelime ile düşünceye daldım. Tüylerimin diken diken olmasına bir anlam, bir bahane arıyorum şuan...
Gözlerimi kocaman açtım; korkuyorum! İyi de niye?
Ölümden kaçış var mı?
Bu ya da şu şekilde öleceğiz nasılsa...
Daha dün okuduğum bir yazıda ‘’insanlar farklı doğar, ama eşit ölür’’ diyordu.
Ölüm, bu hayat denen bizler için belirsiz ama belirlenmiş zamandan, gelecek ve gidileceği kesin olan yere tek çıkış noktası. Öyle ya da böyle; kaçarı yok!
Ölüm bir gerçeklik. Kati olan.
İyide var olandan, bilinenden korkmak niye?
Yaşam denilen bu kısıtlı zamana var görülen iki kolumuz olduğu halde binlerce kolla sarılmak, kök salmak için çabalamak, her noktasından hayat denen şekli yakalamak için çırpınmak; yaşam sevincinin anlamı bu olsa gerek. Sahte umutlarla, ölümün gerçekliğini unutturacak kadar sarhoş olmak aldığımız her nefesle. Hatta çaldıklarımızla övünmek, böbürlenmek.
Peki; öyleyse amaç doyasıya yaşamak mı?
Ölüme yenileceğimizi bildiğimiz halde meydan okumak mı?
Ölümsüzlük diye bir şey var mı?
Sonra...; ölmek ne demek?
Bir geçiş... Bir anlatılanlardan bildiğimiz yaşanılandan, bilinmediğinden anlatılmayan yaşama geçiş.
Bilinmezlik mi bizi ürküten? Bilinmezlik mi bizi güce, sığınmaya yönlendiren?
Eskiden okuduğum bir kitap ; Tom Robbins’in ölümsüzlüğün, ölüm korkusunun işlediği ‘’ Parfümün dansı’’ na yapılmış bir yorum geliyor aklıma...
‘’ kimileri ölümden korktuğu için Tanrı’yı yaratır, kimileri ise Tanrı olur.’’
Dün gece okuduğum başka kitap tanıtımı daha geliyor aklıma konuyla ilintili; Emre Yılmaz’ın kaleminden ‘’ Şeytanın fısıldadıkları’’ nın içinden bir alıntı:
‘’ yaşamamaktan sıkıldığımız için doğuyoruz.
Ölümden korktuğumuz için yaşıyoruz.
Yaşamsızlıktan bıktığımız içinde ölüyoruz.’’
‘’ -Sana mutluluk vaat ediyorum- diye fısıldadı şeytan, -ama ya heyecanlı olacak ya da huzurlu. Seç!’’...
Peki, okuduğum tanıtım içeriğinden gördüğüm kadarı ile şeytana ruhunu satıp lanetlemeyi dahi göze alabilecek kadar güzel ve vazgeçilmez mi yaşam?
Tadında ve kararı ile yaşamak neden yetmez bizlere?
Zaaflarımız, hırsımız... Nereye kadar?
Sorular, sorular...
Karanlık dehlizim dediğim yaşamım, arayışlarımın gölgesinde, yönergesinde akıp gidiyor. Okuduklarımı kendime öğrenme adına kâr sayıyorum. Paylaşmaktan da mutluyum. Bir nebze olsun huzur bulabildiğim kitaplarım ve yeni keşfim kalemimin gücü; yaşama ait korku sandığımın üstüne kilit üstüne kilitler vuruyor. Öğreniyorum büyük bir açlıkla. Geleceğime rahat ve emin gözlerle bakıyorum. Geleceğin adı belli. Ölüm!... Korkutamıyor beni. Yaşar gibi görünen ölü bedenleri, zihniyetleri gördükçe üzülüyorum sadece. Keşke diyorum, ki keşke demek için vakit daima geçtir biliyorum. Ama umut dünyası işte. Bitmiyor bu keşkeler.
Keşke, yapabileceğim bir şeyler olsa. Benim yaşadığım güzellikte bir yaşamı gelecek nesillere aktarabilmek adına. Keşke...
Zeynep Tavukçu 3/4/7
_Alıntı(1): Kaynak: www.milliyet.com.tr/2007/04/02/son/sondun20.asp
YORUMLAR
oktay akbal 'ölümden korkuyor musun ? ' diye sormuş melih cevdet' e, o da; korkudan çok merak ediyorum. hiçliği, yokluğu, aklım almadığı için...! demiş.
bende diyorum ki;
yaşamak
nefes almaksa yaşamak
ben bir doğup, bir ölüyorum.
çünkü her nefes alışımda,
bir nefes veriyorum... (hasret çayır- 1995)
insana müstehak bu ölüm fikri, ölüm korkusu ya da hangimizde yeri ne ise işte.
alsana insan, düşünen varlık!
yaradılanların en mükemmeli! böyle ödün patlar, böyle cevaplayamaz, böyle düşünür durursun işte.
sevgili zeynep tavukçu yazınıza, medcezir ve metis yorumunuza sağlık.
Arılar kaybolmasada öleceğiz... Dünya güneşe eğilmesede, Buzullar erimesede öleceğiz.
Belki; bedenimiz eskiyip yıprandığında, bir virüs kapıp, belki, kanser olup öleceğiz. Bir trafik kazasında ya da bir kaldırıma takılıp düşüp beyin üstü öleceğiz. Başımıza bomba atma ihtimalleri de var. Belki bir sapığa denk geleceğiz. Kimimiz genç , kimimiz yaşlı olacak, kimimizse yeni doğmuş.
Ama öleceğiz.
Yalnız ya da topluca ölme ihtimalimiz olacak. Durmadan Öleceğiz.
Yaşamamıza bakalım!
Einstein ne demişti haberde? 4 yıl
arılar bir yıl içinde kaybolsa...
2008
4 yılda eklense üstüne
Etti mi 2012... marduk yılı değil miydi o?
Çok mu bâtılım? Çözülemeyen en büyük gizeme doğru adım adım ilerleyince insan, korkuyor mu ne?
Düşünmek lazım gelir...
Bu arada Almanlardan, Almanca'dan, Almanya'dan... bıktım :)
aydın tarafından 4/3/2007 10:44:02 PM zamanında düzenlenmiştir.
hayır korkmuyorum ki ben ölümden / KENDİMİ KANDIRMAK DA YALAN / deli gibi titreyerek bekliyorum seni / MEZARIMDA YATARKEN BİLE KORKUYORUM ÖLMÜŞ OLMAKTAN / ama hayır ben denklemi biliyorum / ALBERT NESLİNİN KOMŞUSUYUM BEN / sonsuza acı ile korku ile başlamak / GARANTİ CENNETTEYİM DE BU KORKU NİYE.../ arılar karıncalar azrailin besin zinciri işte.../ ALLAH IN İSPATI BENİM İŞTE / ÖLÜM BENİM / işte ellerim ne harikalar / gözlerim tam da yüzümün altın oranı... ilahi AZRAİL sen adamı güldürürsün:( tebrikler...
Bugün o haberi bende okudum. Vatan gazetesi de ilk sayfasına taşımış bu haberi. Önce Einstein ın sözünü okuduktan sonra benimde içim ürperdi korktum. Sonra kendimle konuşmaya başladım. Ölüm soğuk,karanlık... Hep böyle nitelendiririz. Bilinmeyenden neden korkarız bilmem. Yaşamaktan çok mu mutluyuz da ölümden korkuyoruz..
Bir gün öleceğiz ve bir şeyler tekrar başlayacak..
Hem medcezir'in dediği gibi benide orada bekleyenler var..
En güzel yanı da bu :)
Kutluyorum bu güzel yazıyı.
sevgiler...
mavi uçurtma
mavi uçurtma tarafından 4/3/2007 4:35:08 PM zamanında düzenlenmiştir.
Arkadaşlar,
Ölüm belki de bir başlangıçtır yahu...Hatta daha heyecanlı ve eğlencelidir. Yoksa bu kadar gizemli olur muydu?
Ya kıyamet sadece dünya gezegeninin yok olması demekse, yani hayat diğer gezegenlerde devam edecektir. Tabii başka formatta.
Olmaz diyenler (demeyenleri ben biliyorum :)) öncelikle neden binlerce (belki de yüzbinlerce) gezegenin atıl durumda bulunduğunu açıklasın lütfen...
Hiç büyümeyen ruhlarımızın sürekli yaşlanan bedenlerimize karşı bir isyanıdır bence ölüm.
Belki de -hatta bence- o kadar eğlenceli, rahat ve huzurlu bir yerdir ki; bu yüzden açık açık nasıl bir şey olduğunu söylemiyorlardır. Herkes bir an önce gitmeye kalkışmasın diye.
Keşke hayal dünyam biraz daha geniş olsaydı...
belki ben sana yardımcı olabilirdim:)
Can,
Çok güzel yazmışsın
Beklediğim gibi
Kal sağlıcakla
Ama bildiğin yerde:))
Ben de ilk yorumu yetiştireyim diye kısa tuttum . Yazıyıkaydettim birde ne göreyim Medcezir benden önce davranmış . Şimdi kızdım sana bu kadar hızlısın .
Az önce başka işlerim vardı . Alelacele sayfaya bir gireyim dedim . Sanki bir güç beni çekti . Güç nedir birim zamanda yapılan iş . Sevgili Zeynep BU kadar kısa bir zamanda bu kadar güzel bir yazıyı çıkarmakta kaleminizin gücü . Yok yok abartmıyorum . İçten düşüncelerim .
Medcezir demişsin ki '' bilmem kaç yılında kültür şehri olacak olan bir şehirde yaşıyorum. ama bu kültürün içinde var olamıyorum. çünkü ben çalışmalı, üretmeliyim. yoksa yani zaten yoksa bu şehir şehir olmaz. benim gibi milyonlar yaşıyor bu şekilde. eeee
yaşamak tanımı istiyorum önce ben!! biri çıksın ve yaşamayı tanımlasın bana. çünkü sanırım bir çoğumuz zaten ölüyüz!!!!
Bilmem kaç yılında yaşadığın nasıl bir kültürün şehri olur biemem ama poüler kültürün şehri olmasın .
Çalışma zorunluluğumuzla ilgili söylediklerine gelince . İşte bedensel ve beyinsel çalışan insanların üreteceği kültürdür esas olan . Kültür belirli bir elit kesimin oyuncağı olduğu sürece gerçek anlamda bir kültürden bahsedilemez diye düşünüyorum . İnsan toplumdan aldıklarını bir borç bilip verebildiği oranda verdiği zaman bedensel ve zihinsel üretimler daha güzel olur daha fazla kesim tarafından tüketildikçe anlam kazanır . Sen çalışan biri olarak diğer çalışanlar gibi kültürün içnde hissetmiyorsan kendini . Kültür toplumu anlamında çok gerilerdeyiz demektir .
Sevgilerimle .
Zeynep hanım inanırmısınız arılarla ilgili haberi ben de okudum . Şu an sizin yorumunuzdan farklı yönleriyle birşeylerin farkına varmak o kadar güzel ki anlatamam .
Çıkış noktanız yazıyı size özel bir bakış açısıyla öyle güzel aktarılmış ki anlatamam .
Aynı haber sitelerinde vıcık vıcık o kadar haberin içinde müthiş bir seçim yapmışsınız . Şimdi kıskandım vallahi bu konuyu ben işlemek isterdim belki bu kadar güzel aktaramazdım belki .
Yazıya diğer bilgiler in katılması bütünlük içinde , başarılı bir biçimde yapılmış . Paylaşımınız için sonsuz teşekkürler .
Sevgiyle kalıniz.
ölümden kaçış yok.. ölmek fikri aklıma düştüğünde kendimi şöyle rahatlatmaya çalışıyorum..
nazımın kendinden dinleyeceğim şiirleri orada..
che ile sigara içeceğim..
marxla felsefe konuşacağım..
anneanneme sarılacağım..
....
uzar gider bu liste..
evet ölümden kaçış yok..
ölmeden önce ölmek gerekiyor belkide budistlerin yapığı gibi..
ama ben daha çok bu dünyaya kafa yoruyorum , yaşımın küçüklüğünden. bu dünyada var olan insanlar.. nefes alıp verenler... yaşıyorlar mı hakkatten?
yani yaşamanın bir tanımı yapılsa ama şöyle iyi , derin, anlamlı bir tanımı, göreceğizki bir çoğumuz ölüyüz aslında. sabah 06:00 da uyanıyorum. işe gidiyorum. akşam 19:00 da çıkıyorum..
eve geldiğimde yemek yapıyorum.. dışarıda benden habersiz akıp giden bir hayat.. koşsam yakalar mıyım? yakalayamam..
eşim geliyor sonra.. televizyon ..
yemek..
gün bitiyor.
oysaki yeni aldığım edebiyat dergierini okumak istiyordum ben daha..
zaman yok!!
haftasonu sinema.. bilmem kaç yılında kültür şehri olacak olan bir şehirde yaşıyorum. ama bu kültürün içinde var olamıyorum. çünkü ben çalışmalı, üretmeliyim. yoksa yani zaten yoksa bu şehir şehir olmaz. benim gibi milyonlar yaşıyor bu şekilde. eeee
yaşamak tanımı istiyorum önce ben!! biri çıksın ve yaşamayı tanımlasın bana. çünkü sanırım bir çoğumuz zaten ölüyüz!!!!