KIL ve TÜY ÜSTÜNE
Bu yazıda, biyolojik anlamda kıldan ve tüyden bahsedip onun zararlarını yahut yararlarını anlatmayacağım. Günlük yaşantımızda kenardan, köşeden ,merkezden, uzaktan yakından ya da teğetten de geçse bir yerlerden dilimize dolanan, bir şekilde yaşantımıza giren, kıldan tüyden meselelerden bahis açıp biraz kıllık edeceğim.
Ne hikmetse insanoğlu, kıldan ve tüyden hep şikâyet etmiştir. Davranışlarını ve tepkilerini yadırgadığı; bulunduğu konumu, statüyü diğer kişilere baskı aracı yapan, insanlara tepeden bakma hastalığına yakalanmışları kılın biri diye tavsif etmiş, onları böyle bir çerçeveye oturtmuştur. Tiksinti, korku duyduğu bir durumu anlatabilmek için tüylerim diken diken oldu deyivermiştir. Soğuk, gıcıklama, korkulu vb. bir durum yaşarsa bunu anlatırken tüylerim ürperdi demiştir.
Hafife aldığı, kendince incir çekirdeğini doldurmayan bir konuyu, “kıldan tüyden meseleler” diye dile getirmiş. Kötü bir hâl almış bir işi büsbütün kötü duruma sokan birinin davranışını izah edebilmek için “Üstüne tüy dikmek” deyimini kullanmıştır. Koruması altına aldığı biri için, üçüncü şahıslara “Tüyüne dokunursanız karşınızda beni bulursunuz.” tehdidini savurmuştur.
Zayıf ve çelimsiz birini “tüy sıklet” sözüyle betimlemiş, bıyığı sakalı çıkmamış toy birine de “tüysüz” deyip geçmiştir. Ayrıca bir de kendini herkese kolaylıkla sevdirebilme özelliği olanlarıysa “Adamda şeytan tüyü var”( bu tüy denen meret şeytanda bile kıymeti harbiyesi olan bir şey demekki.) sözüyle çarpıcı bir biçimde anlatmıştır.
Bunlardan başka, züğürt ve kılıksız birini kısa yoldan anlatmak için bir kuş adı da olan "kıl kuyruk" ifadesi kullanılmıştır. Bir işin olmasına ramak kalmışsa, "kıl kadar kaldı." denilmiştir.Bir konuyu ve durumu ayrıntılı bir biçimde inceleyen, önemle üstünde duran biri için "kılı kırk yarma" deyimini kullanmak uygun görülmüştür.Neşesiz ve kaygılı olduğu yüzünden anlaşılan bir adem evladını anlatabilmek için"tüyübozuk" demek münasip bulunmuştur. Bir yerlerden eline para geçip iyi bir yaşantıya kavuştuğu giyiminin güzelliğinden anlaşılana "tüyü düzmüş" denilmiştir. Parası pulu yokken para sahibi olan birini anlatabilmek için "tüylenmiş" sözü kullanılmıştır.Argoda olsa, biryerden sıvışıp kaçmayı ifade etmek için "tüymek" sözcüğü kullnılagelmiştir.
İstenmeyen tüylerden kurtulmanın envai çeşidini bulan insanoğlu , her nedense kıllıktan ve kıllardan yakasını kurtarmayı pek becerememiştir.Bir de bakmışsın tarak kullanamayan kişi, sırma saç özlemiyle kıl ektirmenin maddi ve manevi cümle zahmetine katlanmıştır. Yahut yaş kemale erse de "çıktığı ağaçtan" inmeyi düşünmeyen zevat, soluğu berber koltuğunda alıp renk körü gözleri boyamak adına bıyığını,saçını boyatmış, yaşantısını renklendirme hayallerine dalmıştır.
Bir sıkıntıdan kurtulan, rahatlayan insan, kurtuluşunu, “tüy kadar hafifledim” diye ifade emiştir. Tüm bunların aksine geçmişte Divan şairlerimiz
sevgilinin ayva tüylerini meth ü sena etmeyi en başat görev kabul etmiş, sevgilinin belini kıl kadar inceltmiştir.halk şairleri “Sırat Köprüsü”’nü kıldan ince kılıçtan keskin bir nesneye benzetmiş ve insanoğluna kendisine çeki düzen vermesi gerektiğini anlatmaya çalışmıştır.
Şu anda da şöyle bir çevremize baktığımızda,kıllardan ve kıllıktan geçilmediğini görürüz. Bu durumda kıllardan ve tüylerden şikayet dünya döndükçe devam edecek gibi.Bilmiyorum siz ne düşünürsünüz?
Ankara,02.04.2007
İbrahim Kilik