İlk Aşkıma !
‘’Yıllar sonra bugün kendime itiraf edebildim. İfade yeteneğim bir türlü seni anlatmama yetmedi baba… Bir zar örmüştün benimle arana. O zarı bugün gözyaşlarımla erittim baba…’’
Güneş hâkimiyetini yitiriyordu, akşam çöreklenmek üzereydi yaz gününün yakıcı sıcağına. Saatlerce ip atladıktan sonra, yorulup bir kaldırımın başına tünedik Özlem’le. Kan ter içerisinde kalmıştık ama mutluyduk bu yorgunluktan, biz kazanmıştık. Özlem’in babası geldi yanına, saçlarını okşadı, ‘hadi kızım eve gidelim artık’ dedi. O sırada, sen çıkageldin baba. Selamlaştınız Özlem’in babasıyla. Sonra bana yönelip bağırdın, onların gitmesini bile beklemeden…
‘Saat kaç oldu neden hala dışarıdasın, çık hemen yukarı’
Özlem’le göz göze geldik. Acır gibi baktı bana.
O gün sabaha kadar ağladım durdum. Naz zannettin, değildi baba…
Arkadaşlarım okul sonraları buluşup geziyorlardı, aklım hep onlarla giderdi. Ben sana ‘gidebilir miyim’ demeye bile korkuyordum. Onlar arayıp izin istediler senden. Hiçbir zaman müsaade etmedin.
Konuşmadım seninle günlerce. Gençlik isyanı zannettin, değildi baba…
Ufak tefek bir şeyler karalamaya başladığımda kâğıda, annem;
‘Babanda yazıyordu bir zamanlar. Senin tarzında ona benziyor’ dedi.
‘Peki, yazılarını saklıyor mu okuyabilir miyim’ diye sordum çocukça bir telaşla.
‘Saklamaz olur mu gazeteye çıkıyordu baban. Makaleler, yazılar yazıyordu. Hepsini bir dosyaya koydu. Ondan izin al, bak’ dedi. Akşam olup sen işten eve gelir gelmez bir solukta sordum sana ‘Sahi yazıyor musun, okuyabilir miyim baba?’
‘Hayır’ dedin. ‘Sakın dokunma onlara’
O akşam kapandım odama. Basit bir merak zannettin, değildi baba…
Aylar sonra; yazdıklarımın senin yolunda olup olmadığına dair bir telaşla, usulca girdim odana. Saatlerce okudum yazdığın her kelimeyi. Ne kadar da güzel yazarmış benim babacım oysa. Boy boy fotoğrafların vardı gazete sayfalarında. Gurur duydum ve söz verdim kendime, yazacaktım içimdeki seni hep yaşatabilmek umuduyla. Senin gerçekleştiremediğin kitap umudunu ben gerçekleştirecek ve sana ithaf edecektim, onurla…
Hiç durmadan, duraksamadan bu aşkla şiirler, yazılar yazdım… Ve bir gün, çok beğendiğim bir yazımı sana okutmak istedim. Senin tepkin benim için çok önemliydi. Gözlerinin içine bakıyordum merakla. Beğenecek miydin acaba?
‘Zamanım yok’ dedin, ‘okuyamam’. ‘Hem uğraşma bu saçma şeylerle, derslerine çalış sen’.
Kırdım kalemimi o gün. Geçici bir heves zannettin, değildi baba…
Ve yıllar sonra, acilen ameliyata alındığım günün öğleden sonrasında, narkozdan ayılırken başucumdaydın baba. Gözlerin yaşlıydı ve hiç olmadığı kadar iyi davranmıştın bana. Annemin kelimeleri hala kulaklarımda. ‘Baban başında bekledi senin, ağladı sen çıkınca hatta’
Hasta olduğuma şükrettim çünkü anlamıştım, sende beni seviyordun baba…
Çok sonraları öğrendim. Ailenin seninle ilgilenmediğini, bu yüzden çocukluğun boyunca amcanın yanında kaldığını… Bizi elbette sevdiğini fakat bu sevgini nasıl göstereceğini bilmediğini…
Kucağında oturup saçlarımı okşamanın hayali ile yaşıyorum eskisi gibi. Ama sana artık hiç kızmıyorum baba… Bak yine sarıldım kâğıda kaleme ve senin için yazıyorum hala… Büyük bir gururla…
Elif SEZGİN
YORUMLAR
babaya sesleniş/ gerekçeleri olan serzeniş...
geçmişin sıkıntılarını farketmeden geleceğe aktarırken
yaşanan bocalamalar, alınan yanlış tavırlar...
paragraflar arasını açmanız okunma rahatlığı sağlıyor gibi dursada, konuda kopukluk var hissi uyandırdı bende.
güzel bir yazı, hatasız, çalışılmış...
teşekkürler paylaşım için.
sevgimle kalın...
Zekice tasarlanmış bir kurgu. Özellikle “değildi baba” ile biten cümleleri geçiş olarak kullanmanız, yazıdaki cambazlığınızın seviyesinin yükseldiğini gösteriyor bence. Tek kelime imla hatasına rastlamamak ise oldukça etkileyici.
Okurken, Reşat Nuri’nin “Acımak” adlı romanını anımsadım.
Ekstra bilgi olarak diyebilirim ki:
“Çok sonraları öğrendim. Ailenin seninle ilgilenmediğini, bu yüzden çocukluğun boyunca amcanın yanında kaldığını… Bizi elbette sevdiğini fakat bu sevgini nasıl göstereceğini bilmediğini… “
Mesela, tüm merak edilen nokta burada toplanmış. Eğer bu bir kısa öykü olsaydı, bu paragraf, gereksiz kaçabilirdi. Ama bu bir kısa öykü değil. Çünkü kısa öyküler, genelde anlattığı amacı, öykü gibi direk anlatımla vermez. Gizler, ve düşündürür.
Tebrikler, farklı bir yazıydı…