KARIŞTIM
karıştım...
karışıklıkları en sevmeyendim oysa ki...bir kibrit çöplüğü içinde yer almamayı tercih eden ben karıştı ve yaktı kendiyle birlikte tüm hayatı...allak bullak bir teslimiyetimdi yaşadıklarım...en sevdiğim insanlara öfkemi bastırdım yutkundum ve karıştığımı gizledim...kahvemi yudumlarken gözlerimdi bulanık bir süt kahve karışımı olan, ağzımda kalan tat değildi...Oysa kahveyi sevmezdim hele içine sütü karıştıracağımı hiç düşünmezdim... Duvarların arasında yavaşça ezilerek başımı çıkartmaya çalışan bir kaplumbağa gibi sığındım kabuğum dediğim o yıkıntı duvarların içine...Kilitlediğim dilim miydi, bakışlarım mı yoksa o engin uçsuz bucaksız hayatım mı! Bilemedim ben...cesur bir kadın gibi, cesur olan her kadın gibi, belki de cesur olan enerji topu gibi fırladım o mezarlığın üzerine...mumlarla kaplıydı alan...beyaz ve siyahın gizemliliği, masumiyeti ve korkusunu da içime çektim...allak bullak olmuştum burada ne işim var deyip! aidiyet mi diye sormuşlardı bana çoğu kez, ben aidiyetin ne olduğunu bilmezken bunu yaşamak zorunda bırakılan değil miydim? Burada uçmak niye idi ki! Burada ne işim vardı ki! Tün bu soruların cevabını bulmak için yola çıktım işte...Binlerce sorunun içinden binlerce cevapların çıktığı kahve yudumundan son damlayı almakla yola çıkmıştım...yine karışmıştım işte...Bir kibrit çöplüğü içinde...ve yine bedenli olarak!