- 541 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Mecburdum!
Günlerden Perşembe, yıl 1995, yöneticilik yaptığım bölge şefliğine, kümbet bölgesinin şefliğini yapan, Mak. Müh. Yusuf Bey geldi.
Biraz şaşırdım, mesai dâhilinde ve bölgesinden hayli uzak sayılan bir mekâna, zatımı ziyarete gelmişti! Her neyse, hoş, beşten sonra Yusuf beyin sıkıntılı olduğunu gözlemledim.
Hayırdır Yusuf bir durum mu var diyerek kelam ettim. Hemen bekliyormuş gibi ağabey hiç sorma, durum kritik demez mi! Haliyle daha çok şaşırdım!
Nedir mesele diyerek yeniden sordum!
Ağabey Yakup Yamanı, yanıyorsun değil mi dedi.
Elbet te tanıyorum, senin baş şoförün değil mi dedim. Evet, ağabey doğru dedi.
Peki, ne olmuş dedim.
Bu adam servise çıktığında, liseye giden bir kız çocuğunu, müşterilerin indiği bir anda, sıkıştırarak korkutmuş ve cinsel istismara yönelmiş.
Zavallı kız çocuğuna, bir kimseye söylersen seni, rezil ederin diyerekten tehdit etmiş!
Bu kız, korkusundan birkaç kez çıkmak zorunda kalmış ve artık dayanamadığından, ağlayarak bana konuyu anlattı.
Ben gizlice takip ettim, gerçekten tehdit ediyordu.
Çaresiz kaldım ve ne yapacağımı bilemediğimden sana geldim dedi!
Bak Yusuf durum tehlikeli, seni ezer geçer, sen şimdilik sessiz kal, ben mutlaka bir çaresini bulurum, diyerek yolcu ettim.
Yüzüm kızardı!
Hiddetim arttı!
İçim kan ağladı!
Körpe bir kız çocuğuna, bu zulüm, nasıl yapılırdı!
O gece uyuyamadım!
Bir strateji geliştirmeliydim.
Bir gün sonra, icradan sorumlu daire başkanı, teftiş yapmak maksadıyla ziyaretime geldi.
Aramız oldukça iyiydi, çalışmalarımı takdir ederdi!
Öğle saatleri olduğundan, yemek ikram ettim, radyo da hüzzam bir eser çalıyordu, biraz sesini açtım, bu durumdan keyif aldı.
İçimde kanayan yarayı, ilmi siyasetin ritmik vurgularıyla, teneffüs etmeye başladım.
İlk olarak, mevzua girmeden, ilgili kızın ismini zikrederek, kanaatini sordum.
Konuya vakıfmış, fakat hiç beklemediğim bir üslupla, …miş ki, sen kendi bölgene bak, başka şeylerle ilgilenmeyi bırak deyince!
Öyle bir afalladım ki, gözlerine hiddetle baktım.
Aniden kalkarak, kapıyı çarparak, mıntıkayı terk etti!
Diğer gün ve sabahleyin saat 8.30 da öyle bir telsiz anonsu geldi ki, hiddet bin parçaydı!
Yardımcısı olan zavallı Nurullah beye, Mustafa beyle, derhal kümbet harekete, gelin dedi.
Tabii olarak Nurullah beyde şaşırdı!
Daire başkanından çok korkardı!
Bir araca binerek, ilgili mekâna intikal ettik.
Daire başkanı adeta kükrüyordu!
Kümbet bölgesinin eksiklerini, peş peşe sıralıyordu!
Nihayet kümbeti bitirdi ve gelelim besinse bölgesine dedi!
Zvallı Yusuf zaten silkelendiğinden perişanlaşmıştı! Bir kelime dahi söyleyemedi!
Bay başkan, sakın ha, hadsizlik yapma ve beni kimseyle karıştırma, dün belsin bölgesindeydin, neden orada eksiklerimi, benim yüzüme söylemedin.
Ben sana bir zarf attım ve sende bu zarfa düştün, ben ne olduğunu anlatmadan, sen bizzat abesle iştigal ettin.
Bakın sizin asla bir saygınlığınız yok, saygıyı katiyen hak etmiyorsunuz.
Seçilmiş bir insan, sizi bu makama getirdiği için, saymak zorunda kalıyoruz.
Bizzat müdahale etmen gereken, mazlumu koruma gayretini esirgerken, bir de haklıymış gibi edepsizce bağırıyorsun.
Bakın şu anda sizi dövmemek için kendimi zor zapt ediyorum deyince, arkasına dahi bakmadan, kapıyı süratle çarparak ayrıldı gitti.
Beni genel sekreter yardımcısına şikâyet etmiş!
Hayatta, asla bir rızk endişesi duymuyordum. Çalıştıktan sonra, sıra semere gelsin!
İlgili makama vardım ve dinledim.
Genel sekreter yardımcısı, bakın Mustafa bey, daire başkanınız olan Ahmet bey, sizi gıyabınızda oldukça methediyor.
Dürüst, harbi, çalışkan olmasına rağmen, kızınca gözü bir şey görmüyor diyor.
Lütfen biraz daha itidalli olalım, olmaz mı dedi!
Peki, neden kızdığımı, söyledi mi diye sordum, bir şeyler anlattı fakat pek anlayamadım dedi.
Duramadım, sizin liseye giden kız çocuğunuza, bizde çalışan bir şoför, sarkıntılık yapsa ne yaparsınız dedim.
Gerçekten böyle mi dedi, bende aynan böyle diyerek karşılık verdim.
Şoför işten atıldı ve ilgili daire başkanı bir müddet sonra görevden alınmıştı.
Oysaki ben, kız çocuğunu dahi hiç görmemiştim!