- 1212 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
-Küllerimden Doğmak-
-Küllerimden Doğmak-
...Her bitişte güçleniyorum,güçlendikçe güçsüzleşiyor,güçsüzleştikçe güçleniyorum ben.Her yanışımda kül oluyor ve sonra küllerimden yeniden doğuyorum.Kaybettiklerim oluyor elbette her yanışımda.Havada uçuşan,yavaşça başka diyarlara yol alan küllerim asla geri dönmemek üzere selamlıyorlar beni.Bazıları daha sadık uçup kaçan dostlarına göre,yanımda savaşmaktan ve ne olursa olsun yenilmekten hiç korkmuyorlar,güveniyorlar bana,biliyorlar çünkü eski benden de daha güçlü olacağımı.Doğrusu minnettarım yanımda benimle kalanlara,yoksa onlar olmadan nasıl yeniden doğarım ben…
...Minik ellerini yavaşça gezdirdiğin ellerimin arası boş artık.O araştıran güvendiren,usulca dokunup hassas tenimde dans eden baş parmağın nerde?Ya dans ederken şakırdadığın o güzel,ince sesli melodi ya o nerde?Kim bilir neler anlatıyordu,neler haykırıyordu bana farkında olmadan.O ruhumu derin bir uykuyla dinlendiren seslerin de yok artık ellerinin kulaklarımda.Bir insana benzetiyorum elleri,bizim bir parçamız ne de olsa,konuşuyor,hissediyor,seviyor,seviliyor,korkuyor…Bazen sımsıkı sarılırlardı birbirlerine,kulaklarına fısıldarlardı ‘Beni asla bırakma’ ve her sarılışlarında daha da bağlanırlardı birbirlerine kulaklarındaki seslerle birlikte. ‘Beni bırakma…’
...İnsanın doğuşundan gelen yalnızlık korkusu ayrılık korkusuyla birleşiyor ellerimizden vücudumuza sinsice yayılıyordu.(Farkında olmadan.) Küçük bir dokunuşla ya da masum bir bakışla hiç bu kadar anlamlı şeylerin anlatılabileceğini tahmin edemezdim.Bir bakış hatırlıyorum ki,vücudumun her bir hücresinde şiddetle hissettiğim sesleriyle ‘Beni bırakma’ diye haykırıyor ve çığlıklarla yankılanan sesleri yavaşça yok oluyor bakışlardaki çaresizlikle beraber.Yalnız kalma,bırakılma korkusu asla bırakmıyor insanın peşini.Sevgi ipine tutunabildiği zaman düşmekten de kurtuluyor insan bu karanlık kasvetli kuyuya.
...Her bedende yeni bir dokunuş,her dokunuşta yeni bir beden gördüm ben.(Beklide yanıldım.) çünkü geçmişin izleri,bizim göremeyeceğimiz,dokunamayacağımız kadar derinlere saklanmış hep,kandırılmışız yanılmışız istemeden,geçmiş geçmişte kalır sanmışız.Her dokunuşta,her bedende aldanmışım ben aslında,aldatılmışım.Ya da ben kendimi böyle avutmuşum,şu gerçeği saklamışım kendimden.İnsanın bir yılan gibi derisini değiştiremediğini görememişim.Bu yüzden hiçbir zaman silinmiyor aslında izler,bu yüzden silinmiyor sesler,sözler,bakışlar,dokunuşlar,öpüşler…Sadece saklanıyor kimsenin inemeyeceği düşünülen bir yerlere.Ve kimsede inemiyor zaten buralara,inse de indiğini,nerde olduğunu bilmiyor.Belki de en kötüsü de bu,farkında olmadan orada olmak,onlara dokunmak,onlarla delicesine sevişmek,en büyük tutkularımızla çılgınca sarılmak.
...Bilmezdim tanık oluncaya kadar geçmişin ruhunun buralarda saklandığını,bencilliğimin güçlü ruhuyla anlamsız bir savaş verdiğini.Evet bir savaş vardı ortada fakat galibi yoktu bu savaşın.Hiç bir zaman da olamazdı.Bir ruh başka bir ruhu öldüremez yok edemezdi ki…Yine bedenim erir,yanar kül olur,binbir parçaya ayrılır soğuk rüzgarlarla,bir sıcaklık,bir kıvılcım bulabilmek için sıcak bulduğu her şeye sarılır yeniden doğardı.Her bitişte güçlenir güçlendikçe güçsüzleşir güçsüzleştikçe güçlenirdi.Her yanışa yok oluşa inat soğukta titreşen alevlerin arasından bir ses yükselirdi duyan var mı bilmeden. ‘Beni unutma!!!’…