REDD-İ MİRAS
Ülkemizde bilgiye aşık olmayan kaprisli insanların mahiyetinde, oldukça sığ görüşlerin tartışıldığını görüyoruz. Öyle saçma şeyler tartışma konusu oluyor ki, bunun tanımına: “abesle iştigal etmek” diyebiliriz.
Bu sığ görüşlerden biri de, Türk tarihini Osmanlı’yı reddederek, 80 küsur yıllık Türkiye Cumhuriyeti tarihinden ibaret olarak kabul etmektir.
Oysa, biz Türkler XI. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Anadolu’da, XIV. yüzyıldan itibaren de Rumeli’de bulunuyoruz. Batıyla sürekli etkileşim halinde olduğumuz için oradaki akımlar bize de yansıyor. Padişah III. Selim’den bu yana ıslahat yapıyoruz. II. Mahmut yenilikleri, Tanzimat ve Islahat Fermanları, I. ve II. Meşrutiyet derken de demokratikleşme ve çağdaşlaşma yönünde ilerliyoruz. Sonunda Türkiye Cumhuriyeti’ni de Osmanlı Paşaları (Erkanı Harbiye) önderliğinde kuruyoruz. Yani her halde Cumhuriyet ve Türk devrimleri gökten zembille inmedi! Bunun bir geçmişi var …
Maalesef insanlarımız bu güne kadar düşünmek, öğrenmek yerine; Kendisine dayatılan fikirleri benimsemek kolaylığına kaçmış. Bu cahilce temellerinin üzerine binalar inşa etmiş, ve hâlen bu konudaki statükoculuğunu koruyor.
Mesela geçenlerde bir televizyonun “Basın Kulübü” isimli tartışma programında; Ünlü tarihçilerden biri olan Murat Bardakçı’ya gazetecilerden biri şunu söyledi: “Osmanlı Devleti bir Türk devleti değildir.” İnanabiliyor musunuz, böyle düşüncelere sahip insanlar var ve hatta gazetecilik mesleğini icra edebiliyorlar.
Aynı adam, Son Halife Abdülmecit Efendi’nin de iyi bir ressam ve çok iyi bir besteci oluşuna da inanamadı. Yani, “İslam halifesi nasıl resim yaparmış, nasıl beste yaparmış; Bu İslam’la bağdaşır mıymış, mış mış mış …” Bunu söyleyen gazeteci kendisini “çağdaş” olarak tanımlıyor. Ancak İslam’ın Türkiye’ye bedevilerden devşirme edilmiş hâlini göz önünde bulundurarak konuşuyordu. Yani, böyle bir önyargısı vardı.
Bunu söyleyince beni sakın, İslamcı, Hilafet yanlısı, Cumhuriyet düşmanı filan zannetmeyin. Ben de Cumhuriyete ve bunun tüm ilkelerine aşıklık düzeyinde bağlıyım. Zaten, dünya konjonktüründe İslam dünyası diye bir siyasi ağırlık yok. Ve ayrıca “hilafet” ruhani değil, beşeri bir kavram. Zaten İslam’da ruhban sınıfı da yok. İslam din adamları da sadece namaz kıldıran, vaaz veren insanlar.
Söylemek istediğim sadece şu: Platon “Devlet” kitabında, akıl ve bilgi yönünden zayıf olanların tartışmaya katılmasının bile sakıncalı bulduğunu belirtmiş. Bu nedenle bir görüş ortaya atılıyorsa; bunun müspet, doğru bilgilerle desteklenmesi ve böylece derinlik kazanması gerekir. Aksi taktirde üstünüze gülerler …
Murat Zorlu
28,03,2007
YORUMLAR
ne kadar güzel yazmissin can .. gercekten cok dogru tespitlerin . hani adamlar gericiligi de kabul emiyor ama söleyeceginden geri kalmiyor ..
sonra da yaaa ama biz de cagdasiz diyorlar ..
hani hic degilse adam gibi fikirlerinin arkasinda dursalar bari .
diyecegim ki .. ya tamam adamlar bu yolda .. yani uygun görmesem de düsüncelerini hic degilse dogru konusuyor derim . adam gibi adam derim .
neyse .. ben de cok konusmayayim . Platon da iyi demis .
sevgilerimle .