KİMSİN Kİ SEN?
Yağmur mu yağıyordu ilk söylediğinde o türküyü?Onun hüznümüydü yüreğine çöken, kimeydi, neyeydi feryadın?Bir çift gözün hayali duruyor muydu tam önünde?Kaptırıp kendini çağlayanlara yüreğinin üzerine götürdüğün elin nasır tutumuş muydu kederden?Zülüfleri siyah olan o dilber acıtmış mıydı?Kanatmış mıydı seni kırbacıyla?Evcilleştirmeyi mi amaçlamıştı seni,senin acılarına yaptığın gibi?Tanımıyordum o gün türkü söyleyen yabancıyı, kapattım gözlerimi, odamın karanlığını aydınlatan, sesinin parlak haykırışlarıydı. Yüreğiydi güzel olan asıl, bir şairin dizesi kadar histi, gecenin karanlığı kadar sustu, dağları aşıp gelen nehir kadar öfkeydi, öyle bir çarpışı vardı ki kayalara, hırçındı Karadeniz misali...
“Biliyorum bildiğini bende ondan korkuyorum, üzersem seni ölürüm ölmek istemiyorum” der yabancı. Ben yine de bilirim, devam ederim inanmaya, kumların üzerinde yürürken ayağıma batan bu taş saklı değerler kutumda duruyor şimdi.”Aa ne ilginç demek aynı şeylere” , çok güzel olurdu bilmediğimiz iklimlerin çiçeklerini koklamak, bir nota olup atlamak denize, yaylalarda koşmak,düşmek pahasına da olsa koşmak:) Soluksuz kaldığım yerde soluk bulmak türkülerinde, yarım bıraktığın hayallerini tamamlamak, sert vuruşlar yapmak kalbinin yumuşaklığına inat:)
“Tanışmak” kavramını yeniden yazmak...
merve mutlu
YORUMLAR
muratorgun tarafından 11/7/2010 9:13:18 PM zamanında düzenlenmiştir.